- 702 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Açık Pencereden Esinti/ 2. Cehennet
Dünya bir sınavmış ya hani, en ağırlarını atlatıyorum yavaş yavaş. Büyüyorum.
Ustalık eserini meydana çıkartmanın kolay olmadığını biliyorum elbette. Sabrımın ve mantığımın sınırlarını zorluyorum. Daha fazla sigara içer oldum şimdilerde. Aslında bunu bilinçsizce yapıyorum. Dilimin ucundan dudaklarıma ulaşan sakıncalı harfleri nikotinle boğup, öldürüyor, başkalarını acıtmasını engelliyorum. Susmayı öğreniyorum örneğin. Bu iyi mi kötü mü henüz bilmiyorum, psikoloğuma bunu bir ara danışmalıyım sanırım. Yüreğim uyuşabiliyor zaman zaman. Kahve her şeyin ilacı.
İnsan beynine hükmedebiliyormuş iyi bir eğitim ve sert bir disiplinle. Bedenin üzüntü anında gözlerden attığı tuzlu sıvıya, ’otur oturduğun yerde!’ diyebildiğimi ve bunu uygun bir tonla söylediğimde, sözümü dinletebildiğimi keşfettim dün gece. Gücüme güç katıyorum. Küstüklerimle de tekrar dost olabiliyormuşum meğer. Kalemimle uzun, derin sohbetler edip, ona kimseye anlatamadıklarımı anlatıyorum. Hoş, bu uzun ince arkadaşı pek de öyle sırdaş diye sıfatlandıramam. Beni dillere düşürmekte, bir hayli heveslidir kendileri. Onu da artık olduğu gibi kabul ediyorum.
Size bir sır daha vereceğim. Yok yok! Bu şimdilik bende kalsın. Ustalık sırrımı son sınavdan önce açıklamam doğru olmaz. Hevesinizi kursağınızda bıraktığım için özür de dilemeyeceğim üstelik. Öyle de küstah olmayı becerebiliyorum artık.
Dokuz kusurlu hareketten en kusurlusunu yapıyorum örneğin. Bunu bir tek ben biliyorum. Kırmızı kart sonuç değil, sebep. Sonuçlara odaklanmış bir hayatta, kusursuz ve mutsuz yaşamayı red ediyorum. Mutsuzluğun bir ömür sürmediğini, oysa bir anlık bir mutluluğun tüm bir gecenin üzüntüsünü örtebileceğini biliyorum. Sokak ortasında öpüşün örneğin. Kaçamak olsun, kimse görmesin. İsterse görsün. Varsın olsun! Ha bu arada, aşk ölsün!
Ölsün demişken; ölüm var bir de ve ben bunu zaten biliyorum. O başka bir alem. Bir tür zorunlu konaklama. Ben ise kırılan zincirlerden kurtulmuş bir kuş gibiyim, gökçekimine karşı koyamayan. Gökyüzünde beni bekleyen yerin, cennet mi, cehennem mi olduğunu bilmeden. Biz şimdilik oraya cehennet diyelim. Ben cehennetin dibine gönüllü gidiyorum. Birinin kendini feda etmesi şart, öyle değil mi. "Sen yanmazsan, ben yanmazsam" diyorum. Yangının en afilisini öğreniyorum. Eğer bir adamın kollarına, günahı sevabı, doğruyu yanlışı hesap edemeden düşüyor, düştüğünüz yerde, hem kanatlanıyor hem de oradan ayrılamayacak kadar kanatsız kalıyorsanız artık fazlaca çırpınmanıza gerek yoktur. Orada yuvalanın rüzgar sizi düşürene dek. Olur olmaz yerlerde sevişin hatta. Savaşmak çözüm değil ki hiçbir derde.
Küçük kanatlarımla, rüzgâra karşı uçmayı öğreniyorum. Oldu da düştüm, kanatlarımı tarayıp, gülümsüyorum. Uçtuğumu kâr saymayı öğrenmeye çalışıyorum. İşte sınavın en zor yeri bu! Serçe kadar küçükten, şahinlerin zirvesine niyetlenip, halt ediyorum. Olsun varsın, büyüyünce deve kuşu bile olabilirim, bunu biliyorum.
Büyümek sancılı diyorlar. Hayata bir can getirmemiş olanlar, sancının ne olduğunu nereden biliyorlar? Anne olduktan sonra, sancıdan korkmamayı öğrendim. Her sancının ardının doğum, her doğumun bana bahşedilmiş yeni bir hayat olduğunu biliyorum.
Öğreniyorum işte. Bir bebek masumluğunda, sıfırdan sonsuza. Sınava kadar beynim, kalbim, bedenim cahil olarak adlandırılabilir. Cehaletimle cehennetime hazırlanıyorum. Bir sınavı, kazanmak ya da kaybetmekten başka bir seçenek olmadığına göre, başıma geleceğe eyvallah demeyi öğreniyorum.
Öğrendikçe büyüyor, büyüdükçe sonumdan daha az korkuyorum. Gözümü karartacağım o güne kadar araftayım, cesareti olanı bekliyorum...
YORUMLAR
Zeynep Süberk
Teşekkürler:)