- 984 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
SATRANÇÇI VE ŞAİR
senaryo yazmak isteyen arkadaşlara örnek olsun diye, hemde kayıt altına almakiçin bu senarymu koyuyorum. bu senaryo 2000 yılında Ömer lütfü Mete, Ahmet Uluçaydan sonra üçüncü olmuştu. uzun olduğu için bölümlere ayırdım. yoksa ayırmasa mıydım.
1. BÖLÜM
1. DIŞ: GÜN. Benzinlik – Sabah
Sabahın ilk ışıkları gösterilir. Otobüsün benzinliğe girişi ve duruşu gösterilir. Yolcuların otobüsten inişi, ihtiyaçlarını gidermeye gitmeleri gösterilir. Şair otobüsten inerken görülür. Biraz çevresine bakar... Benzinlikten hemen yanından geçen bir dere belki ırmağın kıyısına gider, yerde eski bir gazete sayfasını alır üzerine oturur. Geniş çekimden yakın çekime geçilerek Şair çerçeveye düşer... Sonra bir albüm çıkarır. Fotoğraflara bir kez daha bakar. Yavaş yavaş fotoğrafları suya atar. Fotoğrafların gidişi zoomlanır. Teker teker atar suya fotoğrafları. Korna sesiyle sıçrar ayağa kalkar. Bu arada otobüsün muavini onu çağırır. Otobüsün benzinlikten ayrılışı ekrana gelir.
2. DIŞ - GÜNDÜZ: SOKAK
Uzak çekimde mütevazı bir sokak ve yine mütevazı evler. Sokakta insanlar, komşular sevinçli bir kaynaşma içinde ve neşeyle otomobillerine –belki minibüse – eşyalarını koyuyorlardı. Piknik hazırlığı olduğu anlaşılıyor.
Kamera yakın çekimde komşuların hareketliliğini çeker.
3. DIŞ-GÜNDÜZ: SOKAK:
Devamla Hikmet ailesi yakın çekimde. Hikmet kamyonete piknik eşyalarını koyarken görünür. Geri planda on yaşında kızı ve birkaç arkadaşı koşarak yaklaşır. Heyecanlı ve üzgün.
AYŞE
Babacığım Aliler gelmek istemiyorlar. Ne olur onları da götürelim
HİKMET
Anlıyorum... Ben annesiyle konuşurum.
4. DIŞ GÜNDÜZ: SOKAK: Hikmet - Zehra - Çocuklar
Yakın çekimde Hikmet düşünceli düşünceli yürür. Köşeyi döner, Bahçe duvarları düzensiz eski bir evin kapısını çalar. Kapı aralanır Zehra gelin kapıda görünür hafif çekilir. Saygı ve sevinç karışık bir duyguyla
ZEHRA
Buyurun Hikmet Bey.
HİKMET
Ayşe söyledi. Pikniğe gelmiyormuşsunuz.
ZEHRA
Nasıl gidelim Hikmet Bey? Bizim piknik neyimize...
Gözlerini kaçırır Hikmetten. Üzgün önüne bakar. Kamera geri planda duvar dibinde sonucu merakla bekleyen Ali, Ayşe ve diğer çocukları geniş çekimden yakın çekime alır . çocuklar endişeli ve meraklıdır, Ali belli belirsiz dudağını ısırmakta , Ayşe tırnaklarını yemekte. Kamera Hikmet’e geçer.
HİKMET
Hayır... Olmaz... Pikniğe sizde geleceksiniz!
ZEHRA
Ama babaanne(?)... HİKMET
Haa şimdi mesele anlaşıldı.[Der.] bizim mahallenin fedakar gelinin kayınvalidesini yalnız bırakmıyor...
Yakın çekimde Zehra. Cevap vermez.
HİKMET
Tamam, sen o işi bana bırak, der.
5. İÇ - GÜNDÜZ. Hikmet – Zehra – Babaanne - Odada.
Hikmet sözünü bitirince içeriye hamle yapar. Zehra ondan atik davranarak önden içeri
girer. Kamera yakın çekimde odanın duvarlarını alır. Duvarda eski bir duvar halısı, bir köşede saat, siyah beyaz eski çerçeveli , şapkalı atmış yaşlarında bir erkek resmi. Belki babaannenin kocası. Kamera gezinir, bir resimde durur. Büyük çerçeveli renkli onbaşı rütbeli bir asker resmidir bu... altında basit. bir yazıyla “ o şimdi asker “ yazılmıştır Kamera yakın çekim yapar ve aşağıya geçer. Aşağıda bir yatak babaanne yatmakla oturma arasında tespih çekmektedir . Yakın çekimde babaannenin yüzündeki çizgiler görünür .Gözleri hep uzaklara bakar babaannenin yakın çekimde görünür .Ayrıntı olarak tespihe vurgu yapılır. Babaanne , Zehra ve Hikmetin içeri girmesiyle hafif yerinde toparlanır , gözleri parlar.
BABAANNE
Ooo... kimler gelmiş...Kimler gelmiş...
HİKMET
Merhaba babaanne ;zahmet etme ... [ Hikmet babaannenin elini öper.] BABAANNE
Çok yaşa ! El öpenlerin çok olsun.[Sandalyeyi işaretle.] Hele şöyle geç otur (!)
[ Hikmet babaannenin yanına ilişir ; aceleci konuşmaya davranır ama babaanne keser.] BABAANNE
Hikmet Bey oğlum ; sana hep dua ediyorum...Sen olmasan biz ne yaparız ?! HİKMET
Estağfurullah . Babaanne , biz ne yaptık ki (?)
BABAANNE
Yok, yok oğul... Evimizin direği koç Mustafa’m askerde ...(duvardaki resme bakarak) (kamera asker resmine zoom yapar sonra babaanneye geçer.) Bize çok yardımın oldu. İlaçlarımı, çocuğun masraflarını hep sen karşıladın.
HİKMET
Aman babaanne...(aceleci)Şimdi bunları bırak ta (babaanne keser )
BABAANNE
Hikmet bey oğlum senin bu mahallede elini uzatmadığın kimse kalmadı.
HİKMET
Babaanne diyecektim ki...
BABAANNE
İşe girmişsin diye duydum, hayırlı olsun. Mühendis oldum diye bizi unutma.
Hikmet ‘in aceleci ve sıkıntılı hali görülür. Zehra duruma tebessüm eder ve ellerini yana açar.
ZEHRA
Hikmet Bey’in sana söyleyeceği varmış.
BABAANNE
(Hafif bozulur.) Aaa..! Söylesin canım sana ne? Ben deminden beri dinliyorum,
bir şey söylemiyor.
Zehra ve Hikmet hafif gülerler. Babaanne dinlemeye hazır Hikmet’e döner.
HİKMET
Babaanne biz komşularla pikniğe gideceğiz. Düşündük ki sizi de götürelim...
Babaanne gözlüklerinin üstünden gelinine imalı imalı bakar. Gelini Zehra gözlerini aşağıya eğer.
BABAANNE
Hımmm... Şimdi aceleniz anlaşılıyor. Sizi gidiler sizi.
Bu arada açık oda kapısının kenarına çocuklar gelmiştir. Heyecanla sonucu beklerler.
Yakın çekim çocukları görüntüler. Babaanneye döner.
BABAANNE
A oğul bizim pikniğe gidecek halimiz mi var... Seni tanımasam bizimle alay ediyor diyeceğim.
HİKMET
Babaanne bu eve kapandın kaldın iki yıldır. Biraz dışarı çık, gökyüzünün mavisini, ormanların yeşilini gör. Kuşların sesini duy...
BABAANNE
Nee! Siz beni de mi götüreceksiniz? (Hayretle) Oğlum sen benimle eğleniyor musun? Benim ayaklarım tutmaz.
HİKMET
Hiçbir itiraz kabul etmiyorum. Seni biz götüreceğiz. Hem benim şirkete girişimi
kutlayacağız. Benim hatırım hiç yok mu?
Babaanne işin ciddiyetinin farkına varır. Şaşkın. Cevap veremez.
HİKMET
Ben şimdi gidiyorum. Size on dakika müsaade. Hiçbir şey almanıza gerek yok. Alırsanız darılırım.
Hikmet babaannenin şaşkın bakışları arasında dışarı çıkar. Çocuklarla karşılaşır. Çocuklara söyleyecek olur. Çocuklar zaten duymuşlardır.
ÇOCUKLAR
Teşekkürler diye bağırırlar.
6. DIŞ-GÜN:SOKAK: Ayten – Hikmet – Ahmet - Süleyman
Sokağın çekimi. Hikmet komşularının yanından geçerken:
Komşu-AHMET
Haydi SATRANÇÇI geç kaldık!
Hikmet aldırış etmeden yürür. Ahmet’in şaşırmış görüntüsü.
SÜLEYMAN
Nesi var bunun...SATRANÇÇI lafına bile kızmadı.
Ahmet dudak büker. Hikmet Ayten’ in ‘neredesin’ der gibi bakışları altında evden içeri girer. Biraz sonra kucağında bir şezlongla dışarı çıkar. Kamyonetten yer açar, şezlongu yerleştirir.
Bu arada arabalar çalışmış, kornalar çalmakta...
7. DIŞ-GÜN-YOL: Mahalleli – ŞAİR - Otobüs
Piknik konvoyu yola çıkar. Hızlı çekimde Ali,Zehra,Babaanne kamyonetteki şezlonga yerleştirilir. Geniş çekimde konvoyun dönüşü ve arabaların şehir çıkışı gösterilir.
Konvoyun gidiş yönünün karşısından gelmekte olan ŞAİR’ in içinde olduğu otobüs görüntüye girer. Şair cama yaslanmış bir şekilde görünür. Tekrar konvoy görüntüye girer geniş çekimde. Bir otobüs bir konvoy sık- sık görüntüye girecekler. Asfalt yol biter. Yoldaki toz görünür. Diğer otomobiller sağa çekerek en arkadaki kamyonete yol vererek tozdan kurtarırlar.
Duran otobüs görüntüye girer; Şair inmiş, şoför ona eliyle bir yeri tarif ederken gösterilir. Otobüsün gidişi şairin yol kenarında elindeki çantasıyla yalnız kalışı gösterilir.
Konvoy hızla Şairin önünden geçer. Şair toz içinde kalmıştır. Minibüsçü İrfan güler.
Konvoy devam eder, bir çeşmenin yanında durur. Arabalardan inip su içerken kamera arka plandaki toz bulutunu gösterir. Hızla iki lüks cip yanlarından geçer. Herkes toz içinde kalmıştır. Söylenirler.
8. İÇ-GİDEN CİP:Patron Halil-Genel Müdür
PATRON HALİL: Kim bunlar?
GENEL MÜDÜR: Önemsiz insanlar.
Patron Halil Bey arkada koltuğuna yaslanmış düşünceli gözükür. “ÖNEMSİZ İNSANLAR” diye mırıldanır.
9. DIŞ-PİKNİK YERİ: Patron HALİL-G. Müdür-Politikacı-Mahalleli
Piknik yerinde mahalleli eğlenmektedir. Çevrinmeyle piknik yeri taranır .Geri planda güzel ve seçkin bir yerdeki büyük dinlenme tesisi görünür .Uzak çekimden yakın çekime geçilerek tesis taranır. Hararetli bir tartışma yapılmaktadır . Belgeler imzalanır ve yemek masasına geçilir . patron Halil kadehini kaldırır :
HALİL
Sayın misafirler ,Sayın millet vekilimiz bu anlaşmamız şehrimizin [Bu sırada gürültüler çoğalır; Halil susar gürültünün geldiğin yöne doğru bakar ; canı sıkılmıştır, sonra konuşmasına devam eder. ] Evet bu anlaşmayla şehrimizin görüntüsü değişecek ! [ Gürültü tekrar çoğalır Halil kızgın bir şekilde gürültünün geldiği yöne doğru bakar, kamera mahalleliyi çeker .Bir araya toplanmışlar kutlama yapmaktadırlar ,KADİR BEY’in Hikmete bir hediye verdiği görülür ; hediyeye zoom yapılır ve satranç takımı olduğu görülür .Alkışlar.]
Kamera Halil’e geçer : Halil kızgın ; konuşmasını kısa keserek oturur .
HALİL
Bir adam gönder, şunların derdi neymiş öğren (?)
MÜDÜR
Basit insanlar bunlar patron ;siz canınızı sıkmayın.
HALİL
Senin basit insan dediklerin bizden mutlu görünüyorlar . Güç bizde, para bizde ama şunların neşesine bak (!)
Müdür birini gönderir. Giden kişi biraz sonra geri gelir. Müdürün kulağına birşeyler söyler. Halil takip eder, başıyla ‘Neymiş’ işareti yapar.
Müdür çekingen bir halde:
MÜDÜR
Eeee... Şey...
HALİL
Konuşsana nedir?
MÜDÜR
Efendim bizim şirkete yeni bir mühendis almıştık. Mahalleden komşuları bunu kutluyorlarmış... (Mahçup)
Patron görüntüye gelir. Tepkisiz kalır. Alaycı bir tavırla:
HALİL
Bizim şirkete girmiş öyle mi?
MÜDÜR
Evet efendim.
HALİL
Basit insanlardan biri girmiş öyle mi?
MÜDÜR
(Sessizlik) (Mahçup) Eee.. Efendim. Araştırdık. Çok çalışkan ve yetenekli biri. Hem de çok dürüstmüş.
HALİL
Çalışkan ve yetenekli olması iyi. Ama dürüstlüğe karışmasın. O bizim alanımız. Neyin
doğru neyin yanlış olduğuna ben karar veririm...
Patron susar. Müdür cevap vermez, başıyla onaylar.
HALİL
“Basit insanlar” diye mırıldanır. Söyle ona bu basit insanlardan kopsun.
10. İÇ-SABAH: Hikmet - Ayten
Kahvaltı masası. Yarısı içilmiş bir bardak çay... Ayten sabahlığıyla masaya ekmek koyarken bağırır:
AYTEN
Hikmet çabuk ol geç kalacaksın.
Hikmet ceketinin bir kolunu takmış öbür kolunu takarken, yarım kalan çayını da bitirir. Bu arada dışardan korna sesi gelir. Ayten camdan dışarı bakar.
AYTEN
Kadir gelmiş.....
HİKMET
Hoşça kal... İlk günümde bana dua et.
AYTEN
Güle güle Bir şey de yemedin.
11. DIŞ-SABAH: Giden Taksi İçi: Kadir - Hikmet
Hikmet heyecanlıdır. Kadir ona tebessüm eder.
KADİR
Bay satranççı bugün işe başlıyorsun haa..
HİKMET
Sen bari satranççı deme hadi mahalleli bilmiyor.
KADİR
Yani diyeceksem usta diyeyim öyle mi?
HİKMET
Eee... Neden olmasın?
KADİR
Ama seni kızdırmak güzel oluyor.
Bu arada belediye binası gözükür, yazı resme gelir.
HİKMET
İstersen burada dur. Ben yürüyerek devam edeyim. Sen de geç kalırsın belediyeye.
KADİR
Olur mu canım..? Biz seni yolda mı bulduk der. (Gülerek) Yeni araba alana kadar
bırakırım seni....
Vitesi değiştirir. Konuşmasına devam eder.
KADİR
Zaten ilerde sen bizi bırakırsın. (Müstehzi)
Hikmet sesini çıkarmaz. Gözü yoldadır. Köşeyi dönünce büyük şirket binası karşılarına çıkar. Hikmet heyecanlanır, sonra toparlanır. Belli etmez. Araba sinyal vererek durur. Hikmet kapıyı açar, çıkar ve eğilerek:
HİKMET
Ben kimseyi bırakmam meraklanma sen.
KADİR
(Hareket ederken) Görürüz satranççı diye seslenerek gider.
12. İÇ – SABAH: Şirket Binası: Hikmet - Genel Müdür – Çalışanlar - Ramazan
Hikmet’in binadan içeri girişi görüntülenir. Asansöre biner. Asansörde, birkaç çalışan
Merakla onu süzer. Asansörden inilir ve genel müdür sekreterinden geçildikten sonra müdür odasına girilir. Müdür masa başında birkaç mühendisle bir imar planını incelerken görülür. Müdür Hikmet’e bir bakış atar. Sonra telefon gelir. Telefonla konuşurken Hikmet’e eliyle oturmasını işaret eder. Diğer mühendislerin Hikmet’e bakışları ve plan üzerinde çalışmaya devam edişleri görüntüye gelir. Hikmet’in büyük müdür odasını süzmesi görüntüye gelir. Müdür Hikmeti çalışma arkadaşlarıyla tanıştırır ve onlarla odasına gönderir. Çalışma odası :Beş mühendisin bir arada çalıştığı odadır. Biri Baş Mühendistir. Bölüm Şefidir. Hikmet etrafı süzerken içeri Ramazan girer;elinde çay tepsisi vardır. Sıcak ve sevecen biridir.
RAMAZAN
Hoş geldin Beyim...Hayırlı olsun.(Servisi yapar)
ŞEF
Yılışma.. işinin başına dön.
Ramazan mahcup toparlanır ve çıkar. Hikmet bozulmuştur. Şefin gözünden kaçmaz.
ŞEF
Böylelerine yüz vermeyeceksin. Sonra tepene çıkarlar.
HİKMET
Üzüldü garip...
Görüntüye diğer mühendisler girer. Biri dudak büker diğeri garipçe bakar, sonra herkes kağıtlarla meşgul olur. Ayrıntı olarak bir sekreter Hikmet beyin masasına kalın iki dosya bırakır.
13. İÇ - GECE : Süleyman’ın Kahvesi: Hikmet – Şair – Ahmet - İrfan - Kadir
Yağışlı hava. Geniş çekimle caddedeki koşuşma görüntüye gelir. Karşıdaki Süleyman’ın
Kahvesi yavaş yavaş çerçeveye girer .Kahvenin içi çerçeveye girer. İki bölümden oluşmuştur .Birinci bölümde büyükler, ikinci bölümde birkaç öğrenci ders çalışmaktadır küçük bir kitaplık vardır .Duvarlarda sınıf ve öğrenci resimleri vardır, Tarama yapılırken resimdeki öğretmene zum yapılır. Sonra Süleyman gösterilir. Kamera masaya yönelir, masadaki mermer isimliğe zum yapılır. (SÜLEYMAN ÖRNEK-Emekli Öğretmen ) Süleyman kitaplığın önünde öğrencilere ansiklopediden birşeyler gösterirken görülür .Masalarda tek tük oturan insanlar çerçeveye girer ve kamera İrfanla Ahmet’i dama oynarken görüntüler. Belki Ahmet Özhan dan bir parça çalmaktadır. Kapı açılır şairin önce dizden aşağısı çerçeveye girer ,içerdekiler hep birden o yöne bakarlar .Kamera yavaş yavaş yukarı çıkarak şairi görüntüye alır. Islanmış bir haldedir kahveye korunmak için girdiği bellidir .Oda kahveyi süzer yüzü çerçevededir. Boş bir masaya oturur. Sessizlik olunca öğrencilerde başlarını kaldırır bu yabancıya bakarlar .Şair biraz mesafeli ve arkası dönük oturmuştur .. Çerçeveye Ahmet ve İrfan girer fısıldaşırlar. Süleyman şairin masasına bir çay götürür.
SÜLEYMAN
Hoş geldin beyim... Yabancısınız galiba ...
Şair cevap vermez Süleyman bozulur . tam bu sırada kapı hızla açılır,içeriye önde Kadir arkada Hikmet hızlıca girerler ortalık birden hareketlenir .
KADİR
Bakın size kimi getirdim !
Gürültüler, hoş geldin sesleri. Hikmet sandalyeye oturur. Bir yandan da kravatını çözer.
HİKMET
Merhaba beyler... Dünya varmış. Hayatımın en zor günüydü bugün.
İRFAN
Kravat sıktı mı ne oldu ?
HİKMET
Sıkmadı da hani memur gibi hissettim kendimi birden.
Kamera Süleyman’ı alır çerçeveye. Hikmete kırgın bakar.
SÜLEYMAN
Ne yani biz 32 yıl yaşadık senin bir günde hissettiklerini.
HİKMET
Alınma be Süleyman hocam. Küçük gördüğümden değil. Alışmamışız işte... Yoksa
senin ne kadar öğrenci yetiştirdiğini, bunun ne kadar kutsal olduğunu bilmez miyim. Hepimizde emeğin vardır senin. Şimdi de çocuklarımıza yardımcı oluyorsun.
Kamera lavaboda ellerini yıkayan Ahmet’i görüntüler. Ahmet birden hareket alır, masaya doğru yürürken....
AHMET
Ooo Satranççı gelmiş satranççı.
Satranççı sözünden hemen sonra şairin çayı karıştıran eli çerçeveye girer. El durur. Zoomlanır. Yavaşça kamera şairin omuz hizasına kulaklarına kadar çıkar. Şair yavaşça ve yarım olarak başını çevirir. Belli ki satranç lafı onu ilgilendirmiştir. Süleyman’ın gözünden bu kaçmamıştır. Kamera Süleyman’ı yakın çekimde gösterir. Bulmaca için ipucu arar gibi bir hali vardır. Kamera Hikmet’e döner.
HİKMET
Bana satranççı demeyin dedik kaç defa.
AHMET
Yalan mı satranççısın işte.
KADİR
Usta de ona, usta.
İRFAN
Usta desek millet ne anlar.(Gülerek eliyle sayar). Duvar ustası mı, tamirci ustası mı, marangoz mu, dülger mi ...
AHMET
Yiğit namıyla anılır, ne kızıyorsun. İnsan kızınca dalına basarlar.
SÜLEYMAN
Rahat bırakın adamı yeni işinden anlatsın hele.
KADİR
Hele satrancımızı ver de hem oynayıp hem de konuşuruz.
Süleyman satrancı alır, masaya koyar. Oyun başlar. Kamera girip çıkanları çerçeveye alır. İçeri annesi ile birlikte bir delikanlı girer. Süleyman’a önceden aldıkları iki kitabı verirler, teşekkür ederler. Bunlar satranç oynayanların üzerinden geniş çekimde verilir. Kamera satranç tahtasına düşer. Oyun hızlı çekimde verilir. Saatin ilerlediği gösterilir. Tekrar satranç masası ve saatin gong sesiyle tekrar saat görüntüye gelir. Saat 23.00 gösterir. Kamera Hikmetin saate endişe ile bakışını gösterir.
HİKMET
Aman Allah’ım çok geç kaldım.
İRFAN
Biz senin daha geç saatlerini de biliriz.
Kadir dikkatle bir hamle yapar. Başını kaldırarak,
KADİR
Bugün ilk günü ya eve erken gidecek. Ama zaten erken gidecek çünkü şimdi mat olacak.
AHMET
Satranççı mat olmaz canım, onu kimse yenemez.
Kamera geri plandaki Şairi arkadan göstermiştir. Bu söz üzerine Şair’in kulak kesildiği fark edilir. Kamera oyuna döner.
KADİR
Kurtulsun da görelim.
HİKMET (Oyuna bakarak)
Kadirciğim çok insafsızca oynuyorsun.
KADİR
Gördünüz mü üstünlüğümü o da anladı.
HİKMET
Hayır ! Hayır ! Bu üstünlük değil, bu bir dünya görüşü ... Bu bir ahlak öğretisi.
Herkes susar. Söylenenleri anlamamışlardır.
KADİR
Felsefe yapma, hamle yap.
HİKMET
Her zaman bir hamle bulunur. Bir çıkış yolu vardır. Önemli olan yaptığın hamlenin sonuçlarını kavramaktır.
İRFAN
Benim kafam basmadı. (Esneyerek) yarın erken kalkacağım, hepinize iyi geceler.
İrfan görüntüye gelir, masayı işaret ederek, hesapları öder ve çıkar. Çerçeveye ders çalışan çocukların toparlandığı girer.
HİKMET
Pekala şimdi ne yapacaksın, ŞAH
Çocukların çıkışı geri planda gösterilir. Aynı anda kitaplık bölümünün ışıkları söner.
KADİR
Bu şah da nereden çıktı ?
Telefon çalar. Telefon çerçeveye girer. Telefona uzanan el çerçeveye girer.
SÜLEYMAN
Kadir telefon sana.
KADİR
Beklesin kafamı karıştırma.
Süleyman alaycı,
SÜLEYMAN
Telefon karından.
Kadir fırlar telefonu kapar. Diğerleri gülüşür.
KADİR
Peki karıcığım, peki karıcığım.
Kadir telefonu kapatır. Alaycı bakışlarla karşılaşır.
AHMET
Gülmeyin adama. O sandığınız gibi değildir. Evde son sözü o söyler.
HİKMET
Ne söyler ?
AHMET
Peki hanım.
Gülüşürler. Kadir oyuna bakar, saate bakar.
HİKMET
Seni bu hamleden ben bile kurtaramam.
KADİR
Haklısın çok zor bir durum.
HİKMET
Ben sana söylemiştim. Taşlarını aslanların önüne atıyorsun, öldürüyorsun.
Kadir garip bakar yüzüne Hikmet’in.
HİKMET
Onlar sana ait. Seni koruyan, seni ayakta tutan varlıklardır. . . Onların da ruhu vardır... Ahlakı vardır... Estetiği vardır . Sen onları hovardaca harcarsan korumasız kalırsın.
AHMET
Bunu hanımdan kim koruyacak şimdi.
KADİR
Ben Şahım. Benim yaşamam için elbette onları harcayacağım.
HİKMET
Hovardaca değil ama. . . Onlar gerektiğinde kendilerini feda ederler.
Kamera geri planda Şair’e yaklaşır. Önündeki belirsiz kitabı görüntüler. Kamera Süleyman’a döner.
SÜLEYMAN
Bu oyunu keselim. Yoksa Kadir Bey’in hanımı gelir şimdi.
HİKMET
Tamam, oyun böyle kalsın, yarın devam ederiz . . . Hoş devam edilecek bir şey de kalmamış ya ! Buradan kurtulamazsın.
Süleyman satrancı kendi masasına koyar. Diğerleri ayağa kalkarlar. Hikmet birden köşedeki Şair’i görür, şaşırır. Yavaşça,
HİKMET
Kim bu ?
Diğerleri omuz silker ve çıkarlar. Hikmet gözleri Şair’de çıkar. Süleyman bir ışık daha karartır Şair’e bakarak. Şair ayağa kalkar. Süleyman’ın masasına yaklaşır, durur. Cebinden para çıkarır. Süleyman’a uzatır.
SÜLEYMAN
Yabancısın ikramımız olsun.
Kamera yavaş yavaş Şair’in yüzüne gelir. Etkileyici bir yüze sahip, bakışları çok derinlerde, çok ileriye doğru bakan, yüzündeki çizgilerden bilge bir tip girer çerçeveye. Kamera zoomlanır. Şair’in bakışlarından etkilenen Süleyman girer çerçeveye. Şair’in sesi duyulur, yavaş ve etkileyici bir ses tonu.
ŞAİR
Sen de yabancısın.
Parayı uzatır. Süleyman paranın üstünü vermek için uzatırken çerçeveye yarım kalan satranç oyunu düşer ve zoomlanır. Geniş çekime geçilir. Şair’in oyunu incelediği görülür. Şair’in eli bir taşı alır, oyunda hamle yapar. Şair masadaki küçük kağıda bir şeyler yazar, Süleyman görmeden satrancın altına koyar. Şair parayı alır, Süleyman’a döner. Etkileyici bakışı girer çerçeveye. O çıkar, tekrar Şair’in yüzü girer çerçeveye ve yavaşça tebessüm eder Şair.
ŞAİR
Bilmek istersin belki.
Süleyman’ın meraklı ve biraz tebessümlü yüzü, kamera tekrar Şair’e döner. Devamla ,
ŞAİR
Tesadüfen girdim ama, burayı çok sevdim (der ve çıkar).
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.