- 819 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
488 - RUHUMUN IŞIĞI
Onur BİLGE
“Işığım,
Kara gün kararıp kalmaz ya… Karanlıklarıma bir ışık huzmesi olarak sızdın, sonra her yeri aydınlığa boğdun! Gözlerim kamaşıyor güzelliğinden! Hayalinin şavkına bile dayanamıyorum!
Hayatımın en kasvetli zamanında, yaşamın kâbusa döndüğü anda beni zindan karanlığından gün ışığına çıkardın, hayalden gerçeğe geçirdin, ölümlerden ölüm beğenirken ölümsüzlüğe ulaştırdın.
Gelişinle başladı her şey. Gülüşünle başladı. Bir kuşluk zamanı, sulu sepkenle, deniz tarafından geldin. Islak bir martıya benziyordun. Saçların, kaşların, kirpiklerin ıslak ve kuzguni siyah, gözlerin inadına billur gibi masmavi… Güneşler sıyrılıyordu kirpiklerinin arasından. Gözlerim kamaşıyordu, bakamıyordum!
Gözlerin deniz rengi… En güzel anında, bembeyaz bulutlarla kaplanıp laciverde döndüğünde, göklerin o anlatılmaz rengi... Varlığın, kararmış ruhumu yıkayan paklayan yağmur, gözlerin ağaran ruhumda çivit tesiri… Ruhumun rengi o andan beri masmavi, adım Aşkdeniz…
Gece yıldızlarıyla süslese, güneş yaldızlarını serpse Akdeniz’e, benzer mi acaba gözlerinin rengine!
Gözlerin kendinden sürmeli… Bakışların en derini bakışların! Yakışların dayanılır gibi değil! Gün yanığı da ne ki!
Güneşler sıyrılıyor kirpiklerinin karasından… Karanlık gecelerin en serin, en karanlık zamanlarında doğan güneş gibisin. Gecelerim karanlıktı, sessizlikti. Gecelerim kimsesizlik, hissizlik…
Dokunmak istiyorum yavaşça yüreğine… Yüreğine inceden inceden… Kurtularak en karanlık geceden… En sevimli heceden başlayarak söze dize dize… En güzel şiirden güzel olan güzelliğine methiyeler yazmak istiyorum.
Yüzün yusyuvarlak, sanki dolunay… Saçların gür, iri dalgalı, kabarık… Yüreğinde düğüm düğüm gizemli duyguların… Ne kadar değişik bir yaratılışın var, olacak gibi değil! Yalnız sana has, kendine mahsus her halin. Çözülmeyen bilmece hislerin, ne kadar özgün ahvalin! Duyguların gizli, kalbin kördüğüm… İç içe kilitli kapılar sende gördüğüm.
O kadar hoş ki yüzünün şekli!.. Yanakların dolgun, yüz hatların en güzel kavislerle özgünleşmiş. Hani şair anlatmaya kalkmış, sevdiğinin güzelliğini... Bakmış ki anlatamayacak:
"O kadar güzelsin ki işte o kadar!.." demiş, bırakmış ya. Ben de öyle yazar bırakırım. Okuyan tahayyül etsin!
Çileli bir ömrü sevgiye dönüştürmeye çalışarak yaşayan garibanın biriyim. Ay aydınlık yol belli, yalnızlık kaderim olmuş. Bir akşam alacası çökmüş başıma, şafak uzak mı uzak… Senin olmazlığın öldürecek beni, fücceten! Olmazlığına dokunmadan duramaz umutlarım. İsteklerimin ardı arkası kesilmez!
Birazcık çıtlattım Mustafa Kaptan’a halimi. Gülümsedi ve dedi ki: “Her rüzgarda sallanacak olursan, dağ kadar olsan da bir ota değmezsin!” Ben de dedim ki ona:
“En kuvvetli rüzgâr, otların kuvvetsizliğine kıymet vermez. Fakat hurmaların en uzununu ve ağaçların kuvvetlisini devirir!”
Çaresizce düşündüğüm için çaresizim, biliyorum. Oysa şu kışın en soğuk zamanlarında bile içimde bir türlü baş edemediğim kavurucu bir yaz var. Bana açılan kapını kapatmışsın gibi geliyor ama emin değilim. Onu itmeden bilemem ki kapalı mıdır açık mı!
Ya tozu dumanı yutmaya devam edeceğim ardından koşarken ya da tozu dumana katacağım. İki şık var yapabileceğim ama ne zorlamak yarar sağlar ne de bana yakışır! Zaten o niyette olmadım hiç. Ardın sıra sürünmeye razıyım. Gizlice ve sessizce izlemeye… Ne senden vazgeçebilir içim, ne de seni kaderine terk edebilirim.
Birlikte üstesinden gelebiliriz her türlü güçlüğün… En azından senin kurtuluşun ya da soysuzla da olsa mutluluğun adına… O güçlüklerle savaşmak gerek. Ne tür olursa olsun, aramızdaki sevgi var oldukça her eyleme çözüm getirilir. Sevgimizin gücü, her engeli aştırır.
Her şey yolundaydı eskiden. Mesele yoktu. Menfi bir şey yoktu ve müspettik ikimiz de… Şimdi güçsüzlüğe teslim edersek kendimizi, içimizdeki gücü ortaya çıkaramazsak, mahvolduk demektir!
Biteviye nedenler niçinler içinde debelenip durmamalıyız. Vakit kaybetmeden ne yapmamız gerekiyorsa yapmalıyız. Ağlamak sızlanmak, kendine acımanın ifadesidir. Zavallılıktır. Bundan vazgeçmeliyiz. Aksi halde ayakta kalmamız mümkün değil!
İçinde bulunduğumuz durumlar, herkesi perişan edebilecek durumlar. Ne olursa olsun moralimizi bozmamalı, sükûnetimizi muhafaza ederek gerekenleri yapmaya koyulmalıyız. Zor günler bunlar. Zor şartlara da tahammüllü olmalıyız. Korku ve endişe bizi yıpratır, sabrımızı arttırmayı başarabilirsek, daha sakin hareket ederek başarıya ulaşabiliriz. Birlikte hareket edersek, üstesinden gelemeyeceğiz bir mesele kalmaz, sevinç ve huzur içindeki o günlere dönebiliriz.
Sana bunları, gücümün tamamını kaybettiğimin farkına vardığım anda yazmaya başladım. Senden güç almak istiyorum. Varlığınla ayakta kalmak, düşmemek için sana muhtacım. Sen benim iskeletim gibisin. Sensizliğimi hissettiğim zaman boş bir çuval gibi yığılıveriyorum. Mutlaka seninle bağlantı kurmalıyım. Senden güç almalı sana güç vermeye çalışmalıyım.
Tutkularımı bir tarafa bırakmaya, seni sadece sen olduğun için, sahiplenmeden sevmeye ve korumaya çalışıyorum.
Aranızda olup bitenler, azımsanacak şeyler değil. Kaldı ki küçük bir sızıntı büyük bir gemiyi batırır. Küçük sorunlar, tartışmalar bile evliliklerin sağlıklı ve sürekli olmasını engeller.
Dertsiz insan olmaz. Sıkıntılar, kör karanlıklarda bile bir yolunu bulur, ulaşır insana. Dediğim gibi güçlü ve dayanışma içinde olursak, geldikleri gibi giderler.
Şimdi fedakârlık vakti… Kendimizi değil, birbirimizi görme ve düşünme zamanı… Ağlayıp sızlamak yerine tatbikata geçme ânı…
Ben seni severken kendimi kaybettim. Şimdi sana fayda sağlamak için kendimi bulmalıyım. Sense benden kaçmak için neleri feda ettin! Yine benim olma, benimle de olma ama kaybettiklerini geri almaya çalış!
Bu zamana kadar bencillik etmedim. Kendimden çok çevremdekileri düşündüm. Ben mutlu olsam da olamasam da onların incinmemeleri, acı çekmemeleri ve mutlu olmaları için gayret ettim. Çoğu zaman hakkımdan vazgeçtim, sahip olduğum ne varsa feda etmekten kaçınmadım. Yine de hep kaybeden, hep tutunamayan ben oldum. Fedakârlık yaparsam gönüllerde yerim olur zannındaydım. Alan alacağını aldı, arkasına bakmadan çıkıp gitti. Şimdi zıpzırlak böyle ortada kaldım.
Artık senin huzur ve mutluluğa kavuşmandan başka dileğim yok. Şimdiye kadar nefsime ait hiçbir isteğimi ön plana çıkarmadım, çıkarmayacağım. Tekrar eski enerjime kavuşmaya çalışacağım ama alkolü çare bilmişim, bırakamıyorum. Dingin kafayla, yani böyle ayıkken hedefler belirliyorum, akabinde tekrar avlıyor beni, benden aşağılara sürükleyip süfli halde terk ediyor. Tekrar toparlanmam zaman alıyor. Yine yakalanıyorum ve tekrar tekrar aynı hali ve pişmanlığı yaşıyorum. Senden başka kimse toparlayamaz beni! Kimse kurtaramaz!
Beni ara! Bana yaz! Beni bana bırakma! Alkole köle etme! Rezil rüsva ettirtme! Seni üzdüysem affet! Kırdıysam kin gütme! Bırak sevgi selinde boğulayım! Enerjin taşsın ta oralardan, sürekli aksın!
Pazarlıksız seviyorum seni. Beklentisiz… Gizli ve sessiz… Bırak hep böyle seveyim, engel olma! Kesme yollarımı, kırma kollarımı! Ben bu süfli varlığımı varlığına adamışım, bırak kulun kölen olayım, yabana atma!
Yeter artık daha fazla azap etme bana! Bir ara bir sor! İki satır yaz!
İki yarım bir bütün olalım!
Ayrılmayalım!
Güçsüz Aslan
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ – 488
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.