- 656 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
487 - DERT ORTAĞI
Onur BİLGE
“Dert Ortağım,
Derdim de sensin, dert ortağım da… Sen yanımda olmasan da seninle dertleşmek istiyorum. Bunun şimdilik yazmaktan başka yolu yok. “Orda bir ev var, uzakta… Gelmesek de gitmesek de o ev bizim evimizdir.” Orda bir kız var uzakta… O kız benim sevdiğimdir! Gelmese de göremesem de o kız benim canımdan öte candır!
“Öyle de de kendini kandır!” derdin mutlaka yazdıklarımı okusaydın. İyi ki okumuyorsun. Hiç okumayacaksın! Seni ne kadar ve nasıl sevdiğimi asla bilmeyeceksin!
Bu kaçıncı felaket, başıma gelen! Her şeye rağmen metin olmalıyım. Beterin beteri vardır. Kabullenmekten başka yapılacak bir şey yok. Ne olursa olsun, sabretmeli, mantıklı olmalı ve dik durmaya çalışmalıyım. Bir yere gelmek için kimseye ihtiyaç duymadım. Ne yaptıysam, ne elde ettiysem bir başıma ve kendi emeğimledir. Muhtaç olduğum gücü yine kendimden almaya çalışmalıyım. Aslında her şeyi yapabilecek kapasiteye sahiptim ama kader bana asla geçit vermedi!
Küçük bir kedi kendi kuyruğunu kovalıyor, olduğu yerde dönüp duruyormuş. Büyük bir kedi merakla ona neden böyle yaptığını sormuş.
“Bir kedi için en güzel şey mutluluktur. Mutluluğun, kuyruğumda olduğuna inanıyorum. Onun için peşine takıldım. Yakaladığımda mutluluğa ulaşacağım!” diye cevap verince diğeri şöyle demiş:
“Gençken ben de mutluluğun kuyruğumda olduğuna karar vermiştim. Epey bir uğraşmış, yakalayamamıştım. Ne zaman ardına düşsem, benden kaçtı, ne zaman vazgeçip yoluma devam ettiysem, peşime düştü."
Ben de mutluluğun aşkta olduğunu sanıyordum. Onun için hep aşkı kovaladım. Kovaladıkça kaçtı, bir türlü karşılıklı aşkı ve ondaki mutluluğu yakalayamadım! Karşılıklı aşkı bir kez, bilek ve yürek gücümle yakaladım. O zaman kendimi kurt gibi güçlü hissediyordum ama tilkileri hesaba katmamıştım. Kurnaz ve zengin adamın biri geldi, Nesrin’in aklını çeldi, onu elimden aldı. Ona nispet yapmak amacıyla hiç sevmediğim halde kardeşiyle evlendim. O beni seviyordu ama ben onu, çocukluğundan beri sevememiştim. Sırf Nesrin’e yakın olmak ve can evinden vurmak niyetiyle onu aldım. Temelinde sevgi olmayan evlilikten ne beklenir! Çok bile sürdü.
Ağımı örer gibi görünen bendim ama aslında o ağdaki bir teldi ağı yapan ve o tel kendi yaşamına katkı sağlıyordu. Hayatımı kuran bendim ama bana çalışma azmini ve kazanma hırsını veren ailemdi. Sonra sen çıktın karşıma ve öne geçtin. Gidişinle sendeledim, şimdi de düştüm. Fakat ne olursa olsun, kendim düştüm, kendim kalkmayı becermeliyim.
Hanım severdi beni. İyiydi hoştu ama çok bencildi. Bir kıssa geldi şimdi aklıma.
Dünya hayatında hep kötülük yapan bir adamı ölünce cehennemin kapısında bir melek karşılar ve ona:
“Hayatın boyunca hiçbir iyilik yapmadıysan buraya gireceksin!” der.
Adam düşünür taşınır ve hayatı boyunca yaptığı tek iyiliği hatırlar:
“Bir gün ben balta girmemiş bir ormanda yürürken bir örümcek ağına rastladım. Onu bozmamak ve örümceği ezmemek için yolumu değiştirdim.”
O anda gökten bir örümcek ağı sarkıtılır. Adam buna tutunacak, tırmanarak cennete girecektir. Bunu gören diğer cehennemlik adamlar da kendilerini kurtarmak gayesiyle ağa tırmanmaya kalkarlar. O da onları aşağıya iter. Çünkü ağın onları da taşıyacağına inanmamaktadır. O sarsıntı sırasında ağ kopar, cehenneme düşerler. Melek ona der ki:
“Yanlış yaptın! Yazık ettin! Bencilliğin, hayatın boyunca işlediğin tek iyiliği de kötülüğe döndürdü! Onlara merhamet etseydin, ağ hepinizi taşıyabilirdi.”
Sevgi de yeterli değildir. Yanı sıra merhametli olmak da gerekir. Bir hadis okumuştum, takvim yapraklarının birinin arkasında. Hatırladığıma göre şöyleydi:
“Bir kızı zengin diye nikâhlarsanız zenginliğinden, güzel diye tercih ederseniz güzelliğinden hayır görmezsiniz. Siz dindar ve merhametli olanını seçin. Dindar biriyle evlenen, dininin yarısını kurtarmıştır, yarısını da gayretiyle sağlar.”
Benim de dinle pek alakam yoktur, onun da yoktu. Merhametli olduğumu sanıyorum ama egoistlerde merhamet olmaz! Vicdan yoktu ki onda merhamet olsun! Ayak işlerinde kullandı beni. Seviyormuş! Nasıl sevmektiyse o! İnsan sevdiğine zulmedebilir mi! Şimdi de yuvayı yıktı. Bakalım daha nasıl zulmedecek! Çocukları doldurur, bana karşı kışkırtır, onları bana düşman eder. Zaten denemediği şeyler değil bunlar.
Bunlardan sana ne? Öyle ya… Dertli deli olurmuş. Derdi, deli deli söyletirmiş insanı. İyi ki bu yazdıklarım bende kalacak! İçimi dökmüş olacağım sadece. Böylece deşarj olacağım. Başka bir amacım yok zaten.
Adam örümcek ağına tutunmuş. Dünyadaki evlerin en dayanıksızına… Bizim yuvamız da ehten püftenmiş. Başımıza çöküverdi! Bencilliği yüzünden… Böyle derken kendimi beraat ettirmeye çalışmıyorum. Bende de çok kabahat var. Bir kere ne kadar severse sevsin, hiçbir şey hissetmediğim birini almayacaktım. Üstelik başkasını severken, ablasına âşıkken…
Ne kadar koştum o aşkın peşinden, ne kadar fedakârlık ettim! Yakalayamadım mutluluğu. Arkama bakmadan devam edeyim dedim, belki peşimden gelir… Geldi gelmesine de ne kadar gelebilir! Evliydi. Kıskançlıktan çılgına dönmüş bir vaziyette geldi! Nevin’i fitledi, kışkırttı, aramızı bozmak için elinden geleni ardına koymadı! Kudurmuş bir köpek gibi salyalar saça saça geldi!
Neye yarar, iş işten geçtikten sonra gelse ne gelmese ne! Eski haliyle gelseydi bile hiçbir şeye yaramazdı! İnsan bir kez incinmeye görsün! Arkasını dönmeye görsün! Belki başkalarında farklıdır ama bende böyle!
Atı alan Üsküdar’ı geçti. Becerikli ve kurnaz olanlar, sevdiğim kızları göz göre göre götürdüler. Hep aşka geç kaldım ben. İlk sevdiğim kıza tam gazoz ısmarlayacağım sırada onu başka bir oğlanla bakkalın önünde bir şeyler yerken içerken gördüm. İlk hayal kırıklığım, ilk kaybım odur. Arkası geldi zaten.
Bugünlük de bu kadar olsun! Canınız sağ olsun!
Dert Küpü”
***
Onur BİLGE
BİNBİR GECE ÖYKÜLERİ – 487
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.