İLLÜZYON GERÇEKLİĞİ
Yanılsamalarla dolu hayatın içinden geçerken gerçekliğin nerede başlayıp nerede son bulduğunu asla bilemeyeceğiz. İkilik varoluşun vazgeçilmezidir. Eğer dünyada iyilik diye bir kavram var ise kötülük karşıtlığı olmak zorundadır. Kötülüğün en sinsi yollarla aramıza sızışı ise gerçekliğin ta kendisidir. Görünen kötülüğün ne kadar kötü olduğunu düşünmeden edemiyor insan. Bir kedinin yaralı bir kuşu yemesi ne derece kötülük mesela?
‘’Tanrı’’ kavramı iyilikle özdeşleşmiş ise kötülük kavramı neden bu kadar gelişmiş? Görünen iyilikmiş gibiler bizi batıla götüren bir handikap. Bazen öyle olaylara tanık oluyoruz ki ne felsefi ne de dini bakış açısıyla yapılana akıl sır erdiremiyoruz. Ying yang en basit haliyle tasvir ediyor bize bazı şeyleri. Oysa ‘’kötülük’’ insanoğlunun çılgınlıkları ile boyuttan boyuta geçiyor.
İllüzyon evreninde ihtiyaç duyduğumuz karşıtlık bilincin ihtiyacıdır. Verilerin peşinde koşarken yarattığı onca kavram arasında taşları yerine oturtması için, dağılıp un ufak olmaması için ödediğimiz bedel belki artık haddinden fazladır. Parmakla gösteremediğimiz kötüler hangi bilincin yeniden doğuşuna yol gösteriyorlar merak ediyorum.
Bazen sanal ortamda, gerçek hayatta karşımıza çıkan iyinin iyi olduğuna öyle emin oluyoruz ki kötülük darmadağın oluşumuzu zevkle izliyor. Sanal ortam diyorum evet niye şaşırdınız? Karşımızda yazan, çizen, iletişim kurduklarımız, okuduklarımızın tamamı birer insanı temsil ediyor. Düşünmeden itham ettiğimiz, vurup kaçtığımız, canının yaktığımız her mahlas bir insan.
Kuşlar için pencere kenarına yem bırakıp Suriyeli çocukları görmezden gelerek işe giderken hepimiz iyiliği temsil ediyor olabilir miyiz? Maya; gerçeklik ile sanal arasında her zaman bize kendi rüyamızın gerçeğini gösteriyor aslında. Uyanmak istemedikçe bilinç kendi erkini bize kabul ettirecek.
Dünya dediğimiz hem eril hem de dişil ilkelerin arasında var olan sanal bir gerçeklikten başka bir şey değil mi? Tüller ve arasında ilerleyişimizin sırrı sanki sadece yine kendi bilincimizde saklı.
Tarih boyunca kötülük ve iyilik kavramları felsefe ve dini epeyce meşgul etmiştir. Ancak değişen çağlar, yaşanmışlıklar, gelişen dünya asla bu kavramları belli bir kurala oturtamamıştır. Immanuel Kant evrensel ahlak yasasını savunmuştur mesela. Benim için en akla yatkın olanı bu gibi görünse de zaman içinde kendime ters düşmeye başladım. Dürüst olmak ilkesi iyiliğin vazgeçilmezlerindendir diye düşünürüz. Karşımızda bir ruh hastası bir katil var ve yaşı 20’den küçük olanları içinde bulunduğumuz grup içinden seçip sırayla öldürecek. Yaşınız 20 ve siz yalan söylememek adına bu katile yaşınızı söyler misiniz? Söylemediğiniz için kötü olur musunuz?
Belki okuyana sıkıcı bir konu gibi gelecektir. Biraz kendinizden ve birazda çevrenizden örneklerle değerlendirirseniz zıt kavramların içinde insanlığın sonunun kötülükle geleceğini hesaplayabilirsiniz.
Şimdi kendimizi sorgulama vakti. O halde şu sözü bir kez daha yazmalı bir köşeye diye düşünüyorum: ‘’Dünya yaşamak için tehlikeli bir yer, ama kötü insanlar yüzünden değil, bununla ilgili hiçbir şey yapmayan insanlar yüzünden. Albert Einstein’’
Zaten ölmüş bir adama kurşun sıkmak kötülük müdür? Peki ya siz onun öldüğünü bilmiyorsanız? Hangi halde daha kötü olursunuz? Beynimi yeyip bitiren kötülük sinsi ve bulaşıcı bir hastalık gibi her yerden hücum ediyor üzerime. Bir dilencinin yanından elimdeki dondurmayı yalayarak geçerken gözlerimi ondan kaçırıp yok saydığım gün ben bir kötüydüm. Siz iyi birimisiniz?
Hubris sendromu (kibir sendromu-tanrısal ego) diye bir hastalık olduğunu bilenleriniz vardır. Daha çok politikacılarda görülür. Bence kötülüğü besleyen ve güçlendiren en güzel bahanelerden biridir. İşte buradan sonra beynimin çarpık yapılaşmasına engel olamıyorum. Tanrısal davranışlar kötülüğün gücü ise Tanrı olmak iyilik mi? Yanlış anlaşılmak istemem. Aslında kendi felsefemle yaklaştığım İslamiyet’e inanmıyor değilim. Yaratıcı bu kadar çok kibir ve güce sahipken bizler neden sürekli yalın bir hayatı ve tevazu sahibi insanlar olmayı seçmekle yükümlüyüz. Belki de kibir uygun düşmedi onu nitelenmesine…
O zaman onca güç nerede? İnsan insanı, doğayı, evreni katletmeye var gücüyle devam ediyorken bu iyiliğin gücü nerede? Dünyaya gönderilip test edildiğimiz fikri ise ayrıca canımı sıkıyor. Biz aynı şeyi mesela deney farelerine veya maymunlara yaptığımızda kötü mü oluyoruz? Bunu bilim için yapınca adına iyilik mi diyoruz? O zaman iki kedinin kuyruğunu birbirine bağlayan ve ne yapacaklarını test eden bir çocuk bu davranışından dolayı neden suçlanıyor?
Yoksa evren koskocaman bir boşluk ve bizim inanç dediklerimiz sadece halüsinatif kurallar dizini mi? Ve dediler ki ; "tanrı öldü" –nietzsche…
Klasik bir söylem olacak ama adını kötülüğün zirvesine taşımış olan Hitleri anmadan geçmeyelim diye düşündüm. Tarih her şeyi yazdı ve belki de affetmek büyüklüğünü Yahudilerden ve insanlıktan istemeye hala yüzü varsa gerçekten tanrı öldü.
Hayvanların kürkleri için onların diri diri derilerini yüzen insanları, Afrika’yı görmezden gelen tüm dünyayı, kadınlara yaşayamama hakkını dayatarak sunan tüm insanlığı, çocuk ve tecavüz kelimesinin yan yana gelmesine neden olan ve seyirci kalan tüm hepimizi lanetliyorum. Ağaçları yok edenleri, sigarasının ucuyla karınca yuvasına dalıp gelen çıtırtı seslerinden keyif alan o ruh hastasını, keyif aldığımız için yetiştirdiğimiz çiçekleri sonrada dur ben bunu öldüreyim de vazomda dursun birazcık da diyebilen bizleri lanetliyorum.
Siz iyi birisiniz! Bunu duymayı seviyoruz. Kötülük şeytanın üzerine atıp ötekileştirdiğimiz bir kavram. Oysa tek korkunuz gerçeğiniz… Kötülük; ilk insan tohumundan beri içkin bir duygu olarak bizimle. Yani dostum kötülük aynadaki aksinde…
Deniz…
YORUMLAR
Der ki gustav jung; ben iyiyim ama gölgem kötüdür..golgem iyiyse ben kötüyüm..bence insanı çok iyi ozetleyen bir cumle..ayrıca sanal nedir. Ayrımı iyi yapmak lazım..burada laga luga yapmıyoruz..yazan ureten her bir kalem bana gore sanal değildir. Çunku ben burada uretenin yureğine bakarım..yazdıklarına.
lacivertiğnedenlik tarafından 8/23/2017 11:47:48 PM zamanında düzenlenmiştir.
İyilik Tanrı' nin bir ozelliği.Kötülük Tanrı' nin bilinmesine yardimci olan bir nitelik, bir aşama. Kötülük olmazsa iyilik bilinmez. İnsanda her ikisi de var.İnsan kendisinde ki kötülüğü yenmeli ve kaldırmali. O zaman yalniz iyilik kalacak ve Tanrı' ya ulaşacak.İyilik ve kötülük sürekli içimizde mücadele eder. Mücadele var ise kazanan olmalı. Biz insan olarak hangisini içimizde beslersek o kazanır elbette. Kuran-i Kerim Ahzab suresi 72.ci ayet der ki, insanların secme yeteneği ile ilgili "Şüphesiz biz emaneti göklere, yerlere ve dağlara teklif ettik, onlar onu yüklenmek istemediler.Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir. İnsanin yüklendiği emanet akil, irade ve seçme yeteneği. İnsan doğruyu seçerse iyidir. Kötüyü seçerse zalimlige ve cehalete gider. İkisi arasında secim yapma yeteneği bize, kendimize ait. Peygamberler, Mevlana gibi yol göstericiler, ustalar, Allah dostları niye var. İnsanin iyi olma yolunda adim atabilmesi için.İnsan doğru yolu bulabilecek kapasitede.Yeter ki kötülük yapmaktan yüreği katılaşmasın, Allah' in kalplerini mühürledigi insanlardan olmasın. Üzerinde konuşulması gereken güzel bir konu secmissiniz, iyi geceler
Kötülük ve iyilik kavramları direkt olarak insanların kendileri ile ilgili değildir. Sistemlerin ve yaşam ve üretim araçlarının nasıl kullanıldıkları ile ilgilidir. İnsanın bilinçaltı kılıçları ve olgular-olaylar karşısındaki tavırları buna paralel olarak gelişir. Kötülük genetik değildir, tıpkı iyilik gibi. Karşılanmış veya karşılanmamış içsel ve maddi ihtiyaçlar bunda etkendir.
Verdiğin Hitler örneği; içsel olarak sıfır kilometre yol almış bir cani, öldürerek doldurmuştur o boşluğu. Kötülük denen kavram onun yanında masum bile kalır. Günümüzde de Hitler'ler var. Kötülük ve iyilik kavramlarından daha üst ölçekte sorunsallıklar var. Bu Hitler'lere zamanında Hitler demek gibi. Zamanında "sen kötülüğün çukurusun" demek gibi. Ama pek de öyle olmuyor. Tarih yazıyor ve insanlar öğreniyor. Tıpkı milyonlarca insan katledilirken Alman halkının "biz bilmiyorduk böyle olduğunu, biz görmedik" demesi gibi.
Sevgiler...
Albert Einstein'ın sevdiğim bir sözü daha var...diyor ki:
"Aptallara göre insanlar; ırk, cinsiyet, milliyet, yaş, statü, renk, din ve dil başta olmak üzere 8’den fazla kategoriye ayrılırlar. Halbuki olay bu kadar komplike değildir. İnsanlar sadece 2’ye ayrılırlar: İyi insanlar ve kötü insanlar."
ya iyisindir ya kötü, bunun orta yolu yok...buna rağmen yine de bir şeytan tüyü vardır herkesin...dünyayı kötüler yönetiyor zaten... iyiler de direniyor, mücadele ediyor...ne yazık ki çoğunluğun sessiz kalıp, seyretmesi yüzünden; iyiler azınlıkta kalan sınıf durumuna düşüyorlar..kötülerin ise kanserli hücreleri habisli ur gibi bölünüp çoğalıyor kendi aralarında ve bu durumdan da hastalıklı bir toplum yaratılmaya çalışılıyor...aslında her şey programlı ve bilinçli yapılıyor...dünyayı yöneten gizli güçler, kilitli kapılar arkasında kararlar alıp, ne zaman, nerde hangi kaosu kime yaşatacaklarının hesabını önceden yapıyorlar bile...
Yeryüzünde bir gün öleceğini bilen tek canlı insandır. Hal böyleyken insan nasıl olur da bu kadar kötü olabilir? Ne yazık ki baz soruların cevabı yok sevgili Deniz.
Hani sen de demişsin: '' Yaratıcı bu kadar çok kibir ve güce sahipken bizler neden sürekli yalın bir hayatı ve tevazu sahibi insanlar olmayı seçmekle yükümlüyüz?'' Böyle bir soruya nasıl bir cevap verirsin ki? En fazla '' Çünkü sen ne kadar kudretli olursan ol yaratıcı değilsin'' diyebiliriz.
Öte taraftan iyilik ve kötülük de aslında fazlasıyla soyut kavramlar değil midir? Basit bir örnek: Dondurma yemek kötü müdür? Hayır. O halde bir dilencinin karşısında yemek niçin kötüdür? Onu önce yaratan, sonra da dilenci konumuna sokan ben miyim? Kara taşın altındaki kara karıncanın bile rızkını verdiğine inanılan tanrı versin onun da rızkını bana ne?
Hırsızlık mesela: Herhangi bir şeyi çalına insan için kötülüktür ama hırsız için belki de ekmek parasıdır. Karnını doyurmaktır. ya da ne bileyim çok da lüks ve refah içinde bir yaşamdır.
Tecavüz: Tecavüze uğrayan için kötülüktür ama tecavüz eden için zevkini tatmin, rahatlama, deşarj olma yani iyiliktir.
Hitleri örnek vermişsin: İnsanların diri diri yakılması, yağlarından sabun yapılması o yakılan insanlar için kötülüktür. Ama Hitlerin o insanlar yanarken aldığı zevki düşün bir de. Onun için nasıl bir iyilik olduğunu tahmin bile edemezsin..
Ha bir şey daha var: Camiye gidip imamın '' Bir insan öldüren, bütün insanlığı öldürmüş gibidir'' Diye yaptığı vaazı dinleyen ve dinlerken '' Hoca ne güzel konuştu '' diye içinden geçiren fakat camiden çıkışta kan davalısını mermi manyağı yapıp öldüren bir katil için tanrının ne dediğinin ya da yaptığı şeyin kötülük olmasının bir anlamı var mıdır. Katil sadece o anda alacağı hazzı düşünmektedir ve maktulün yerdeki cansız bedeni onun için iyiliktir.
Örnekleri çoğaltmak mümkün...
Belki '' Hocam sen iyi misin?'' diye düşünüyor olabilirsin bu satırları okurken. İyilik ve kötülük bu kadar iç içe girmişken neden '' Hocam sen kötü müsün?'' Diye sormayız?
Neyse ben kaçtım. Allaha emanet olasın
Ne yazık ki günümüzün galibi hep kötüler.
Allah'ın adaletine hep şaşmışımdır hiç dengeli değil benim şahit olduklarım. Bu kötüler, dünyayı zindana çeviren, mazluma yaşamı zindan eden caniler gün gelip diyet ödeyecekler mi?
Kimse bilmiyor!
Herkes hep bir bilinmezi konuşuyor. Ancak birey olarak göçüp gittiğimizde göreceğiz ne
nedir. :(
Billur T. Phelps tarafından 8/20/2017 12:02:18 PM zamanında düzenlenmiştir.
Den(iz)
Sevgilerimle...
Ben bilinç altında saklı tuttuklarımızın yaşadığımız travmalar olduğunu düşünürüm, bilinç ise
var oluşumuzla beraber ortaya çıkan kavramları nasıl yönettiğimizle ilgili olmalı. İyilik ve kötülük
bu kavramlar arasında ve daha pek çok duygu yığınımları. Bunlardan birini çok yönlü ele aldığımızda kavram kargaşası yaşamamız kaçınılmaz. Mesela dişi bir kedi veya köpeği kısırlaştırdığımız zaman ben bunun ileride çekeceği eziyetleri azaltacağı görüşünde olurum, sen bu eylemi hayvanın doğal yapısına saldırı olarak algılarsın ve bu algılar bilinç seviyemizle de ilgili. Geçirdiğimiz evreler nedeniyle o kadar farklı insan türleri olarak ortaya çıkıyoruz ki ancak pek azımızın aynı kavrama aynı bakış açısı ile yaklaştığını görüyoruz ve her insan kendi grubunda yerini alabilmişse ikilemleri en aza indirmek mümkün olabiliyor. Aksi halde yaşam büyük bir kargaşa halinde seyrediyor yani bir anlamlandırma çabası ve yorgunluklar zinciri.
İnsan kendisi ne ise hep öyle olmalı diyorum ve bu kendisi ile barışık insanların tutumu bana göre. İnsan kendisini kandırmaktan ne kadar haz alabiliyorsa ortada o denli büyük bir sorun var demektir. Çok şey yazmak mümkün ancak yazdıkça yine çok şey cevapsız kalacak..
Sevgilerimle
Den(iz)
İnfilak zamanı yakın diye düşünüyorum :(((
Sevgilerimle...