- 547 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
✓ KIPRAŞMA ✓
✓ KIPRAŞMA ✓
Eskiden; her evin bir eri ve her evin erinin alınterini döktüğü, bir işyeri olurdu çalıştığı. Erkenden güne merhaba diyen ve muhakkak her akşam yemek sofrasında tüm evi birarada, etrafında toparlayan olurdu evin erleri..
Alnında; ardında bıraktığı yılların yadigârı çizgiler ve bu çizgilere yer eden boncuk boncuk ter olurdu helâl kokulu.
Er yada geç herkesin öleceğini bilerek nefes alırdı büyük küçük herkes.
Korku duygusu yalnızca Allah’a, utanç ise insana, insanlara karşı olurdu.
Allah’tan korkan da zaten utanılacak bir hayat yaşamaz, yaşayamazdı..
Bir paket margarin ve bir paket makarna bulanda doyardı, boğazda balık keyfi yapanda. Boğazda doyana, kimbilir kimin hakkını yiyorlar düşüncesiyle, boğazınızda kalsın diyerek beddua eden olmazdı.
Herkes hak ettiği kadarıyla mutlu ve herkes gelecekten umutluydu..
Saat kavramı yeterdi herkese. Ve herkes herkese zamanından zaman ayırırdı. Başı yere eğik insan görmek, neredeyse imkânsızdı.
Sokaklar al yanaklı çocukların, caddelerse omuz omuza ve birbirine güvenen insanların ayak sesleri ile güven doluydu..
Camilerde sadece ibadet edilir ve nur yüzlü insanların doyumsuz sohbetleri olurdu avlularda.
Diyecek olunanlar; çekip çevirmeden, evirip devirmeden ve eveleyip gevelemeden denirdi yüzlere karşı. Ardından konuşulan kim olursa olsun, yüzüne karşı çekinmeden, yeniden ve birdaha yinelenecek kadar tertemiz olurdu.
Her ev gün batana batana kadar Güneş’i görür ve her evin penceresinde, çiçek desenli perdelerden evvel, o evin insanları gibi bembeyaz güneşlikler olurdu.
Eskiden; yürekleri sevgi doluydu insanların.
Düğünlerde de ölümlerde de düğüm düğüm düğümlenirdi birbirleriyle insanlar. Sevinçlerde, hüzünlerde birarada ve hep zamanında paylaşılırdı.
Bayramlarda kimse kimseyi eş geçmez ve kesinlikle geçmiş bayram diye bir tebrikleşme olmazdı insanlar arasında. Herşey zamanında ve herşey layık olduğu, olması gerektiği gibi olur, yaşanır ve yaşatılırdı insanlar tarafından..
Beton dökene değil ağaç dikene özenirdi herkes.!
Okul zilleri de öğrenci önlükleri de birbirinin aynısıydı. Öğretmen ya Ana olurdu ya Baba minik yüreklere.
Polisi, askeri ve birde mahalle bekçilerini bilirdi insanlar. Onlar vatandaşa, vatandaş ise onlara güzel, onlara özeldi. Güvenlik için öyle özele, tüzele, güzele gerek yoktu.
Kamera kayıtlarıyla değil kamelya sohbetleri ile konuşurdu insanlar.
Sokaklar kız çocuklarının seksek çizgileri ile dolu olur ve onların çizgileri silinmesin diye pür dikkat adım atardı insanlar.
Bütün bu ve benzeri herşey eskidi ve eskittik tamam. Peki ama ya CUMHURİYET? O da mı eskidi eskide kalanlarımız gibi?
Eskiden; eskimeyen tek varlık sebebimiz değil miydi Cumhuriyet. Onun çatısı altında huzurlu, onun kazanımları ile mutlu ve gururlu değilmiydik?
Yoksa, Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk; " Benim aciz vücudum, elbet birgün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." Dememişmidir?
Verdiğiniz cevabınız evet ise eğer; söylermisiniz kimin haddinedir onu canım Türkiye’nin yanından kaldırmak?
İstediğiniz şeyi eskitin, yıpratın. Ama Türkiye’nin yanından onu Cumhuriyet’i kıpırdatmayı aklınızın ucundan dahi geçirmeyin. Geçirmeyin çünkü; dünyayı başınıza geçirir onun, Cumhuriyet’in çocukları.!
Benden söylemesi.
Ramak Kaldı / (Samim İGDE)
YORUMLAR
Evet...Evet...Evet...
Bilinmesi gerekenleri bilmesi gerekenlere
çok güzel ve anlamlı anlatmışsınız.
Bu yazı son günlerde okuduğum en güzel yazı...
Sağ olun. Var olun.
Selamlarımla...
Samim İĞDE
Millet, susmayı ne güzel öğrendi...
Havalar bi' serinlesin bak- gör, ne yorumlar dökülür.
Sular kesik diye kimse abdesini bozmak istemiyor!.
kadiryeter 2017
w.edebiyatdefteri.com/166867-10003-kiprasma-10003/