- 928 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ne kadar tutsak eder ki?
Ellerini iki yana bıraktı gözlerinin içine baktı geriye yaslanıp ve sordu adam
,beni şuan karşındaki kanlı canlı adamı istiyor musun
....... kadın kaçırdı gözlerini seni kaybetmek istemiyorum çekinerek ama zamana ihtiyacım var
derken dudakları birleşti içi yanıyordu sanki yılların biri kimliliği ile boğulacak gibi oldu
kesildi nefesi .bırakıp dudaklarını adamın bir sigara yaktı ve sustu kadın ....
en çok da değdiğini düşündükleri eğmişti başını. Dedi adam üzgün kırgın
içime gömüldü yine her zamanki halinde
...tüm beklentilerimi yok ettin derken kadının gözlerinin içine bakarak
hüzün kapladı yüzüznü ve devam etti
umursamaz isteklerin başım gözüm üstüne, sen umursa masanda ..umursarım ben seni
bilmesen de bilme semde, derken Çalan telefon sesi bozarken ortamdaki ahengi....
bıraktı kendini direksiyonun basında ,,gecenin nahoş boşluğuna ,içine akıttı özlemlerini,
belkide mezeydi başlamadan biten kafasında kurduğu başlamadan biten umutlarına
sen adam olmazsın dedi kendine, içinden
Yanlarına yaklaşan delikanlı adres sordu ikisinde şok olmuşlardı bir işaretti belkide.
.kadin şaşkın bakarken tüm hakimiyetini kaybetmişken,,
adam söylendi ben senin icçn yazdım yazıyorum tüm yazılması gerekenleri
Artık veda zamanlarından ,vazgeç umutsuzluklardan kendin ol bu kadarı yetmez mi ?
görmüyor musun yoruldum mısraları dizmekten şiirlere,
kelimeleri tespih yapıp. Çekmeden ipe dizmeyi dedi ve
son yudum için kaldırdı pedşişedeki yarım kalan suyunu bir dikişte bitirdi
içinin yangını söndürülmesine alev alev yanan gözlerini kadına cevirdi tam gözlerimin içine bak derken
ellerini avuçlarının içine aldı,karşısındaydı kadını,haydi dedi, koca adam... konuş dök içinden gelenleri düşünürken kadın sustu ve kendini adama bıraktı istemsiz eller bedenlerde dolaşırken ikiside
kabul etti kendi gerçeklerini
dile gelen tüm söylemler sessizliklerinde eylem olarak gün ışığına çıkıyor
konuşmuyor an yaşanıyordu gözler kapalı hoyratça....
şimdilerde dilsiz bir şiiri,iki farklı anlamıyla paylaşılan,başka bir kentin
başka bir sabahında anlamsizca arkalarından ağlayan yağmuru sesinde cama vuran her damla,ile Ankara,da
sürüklüyordu yaşanacaklara.
ikimizde bu şiirin,tamda orta yerinde sahip sizce dururduk ,faili meçhul suskunlukların katili ğibi o anda
bedenlerimiz yerine sevişen ruhlarımızla biliyorum inandığımız yanlışlardan doğru olduğuna
istemsiz hareketlerin kavuşmaların dönmelerin bedeli bu kadar neden ağır dı?
geçmiş bir yanımıza kattığı acıyla geleceği zehre derken
diğer yandan bir ömür ile cezbedebilecek kadar sevilebilir miydik birbirimizi ?
Şu anki gibi saklanamayacak kadar göz önünde, saklanmak istemeyecek kadar gururlu,
bir o kadar da acı verir miydik yaşanmamış yitiklerimizden yaşanmamışlıklarımıza ?
bıraktığımız anda yoksa bir ömür kendi kalanlarımıza zulüm eder miydik ansızın ayrıldığımızda ?
yüreğin sesine uymak, gururunu sesiz bir darbe ile yere serer miydi bu atmosferde acaba?
bir ayrılışın başlamadan bitişi bedeni daha ne kadar sarsabilirdi?
bir aşk, bir gurura yenik düşürülmeli miydi bi kadar duygu fırtınasında?
bir geçmiş, bir geleceğe feda edilebilir miydi el alem nedir öncesindendi kafa yorulan acabalara?
tabu, tabut mu olurdu bir bedende buluşulsa üç gnlük yalancı on beş dakikalik mutluluk adına?
bir ihanet, bir yol ayrımına bir can, bir sevgi bırakabilir miydi ki yaşadık yaşadıktılarımızda?
içkili değil içli olmadıklarıydı sebep iç dökmeye sabahın alacaklarında..?
biriktirmek miydi içeride bir yerlerde sevgi güvene temizliğe dair ne varsa
hisleri paylaşıp ortak paydada nirvaneye erebilmek adına,hüzün bir tebessümü, ne kadar tutsak eder ki?acaba?????????
07.08.17....
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.