- 482 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
484 – HARAP BİNA
Onur BİLGE
“Peri Kızı,
Bugün bir öykü okudum, seninle paylaşmak istedim. Öyküde biz de vardık sanki. Çok güzel bir kızla çirkin bir adamın hikâyesi… Adam Moses Mendelssohn… Hem çok kısaymış, hem de acayip bir kamburu varmış. Günlerden bir gün Hamburg’ta yaşamakta olan ünlü bir iş adamının evine misafir olarak gitmiş. Evin kızı dünyalar güzeli Frumtje imiş. Moses, kızı görünce ona deli gibi ‘aşık olmuş. Yıldırım aşkı denen cinsten bir aşkmış onunki. Ne kadar itici bir görünüme sahip olduğunu bildiği için bu aşk umutsuz vakaya benziyormuş. Zaten kız onu görünce, beğenmemek bir tarafa, ürküp uzaklaşmış. Bir daha karşılaşmamak için o gidinceye kadar da yukarıdaki odasından çıkmamaya karar vermiş. Yüzüne bile bakmaya tahammülü yokmuş!
Misafirlik bitip, ayrılma zamanı gelince Moses, bütün cesaretini toplayarak merdivenleri çıkmış, kızın odasının kapısını tıklatmış. Onunla bir kez konuşmak, şansını denemek istiyormuş. Böyle bir fırsatın bir daha eline geçmeyeceğinin bilinci içindeymiş.
Kızın güzelliği öyle sıradan değil, olağanüstüymüş. Sanki dünyevi bir varlık değil de cennetten inme gibiymiş! İçeriye girmiş, selam vermiş. Kız, başını kaldırıp da onun yüzüne bile bakmaya gerek duymadan selamını almış. Veda etmeye geldiğini, çıkıp gideceğini sanmış ama onun hiç de hemen gitmeye niyeti olmadığını anlamış. Çaresiz dinlemek zorunda hissetmiş kendisini.
Moses, onun yüzüne bile bakmak istememesine çok üzülmüş ama yılmadan, heyecanını bastırmaya çalışarak ve güçlükle diyeceklerini demeye bir soruyla başlamış:
"Evliliklerin kutsal bir özelliğe sahip olduğuna inanıyor musunuz?”
"Tabii ki!” diye cevap vermiş kız, yine bakmadan. “Ya siz? Siz de inanıyor musunuz?” Moses, duralamadan:
"Ben de inanıyorum!” demiş. "Biliyor musunuz? Erkek çocuklar doğunca Tanrı, onların evlenecekleri kızı belirlermiş. Ben doğduğumda da öyle yapmış:
"Senin evleneceğin kız, kısa boylu, çirkin ve kambur olacak!” demiş. Ben de şöyle dua etmişim:
"Tanrım, bir kadının öyle olması, onun için bir tradeji olur. Lütfen onun yerine beni öyle yap! O güzeller güzeli olsun!”
Bu sözleri duyunca Frumtje başını kaldırıp Moses’in gözlerinin içine bakmış. Bir süre bakışmışlar. Sonra kız onun elini tutmuş ve bir daha hiç mi hiç bırakmamış.
Onlar ermiş muratlarına, biz çıkalım kerevetlerine! Gökten üç elma düşmüş. Biri onların, biri benim, diğeri de senin ağzına!
Böyle bitirdim diye sana masal anlattığımı falan sanma! Yaşanmış bir olaymış bu! Peri masalı değil… Alman besteci Mendessohn’un büyükannesiyle büyükbabasının tanışma ve evlenmelerinin hikâyesiymiş.
Gençliğimde hiç de fena değildim. Genç kızlar dönüp dönüp bakarlardı bana da. Öyle kısa boylu ve kambur falan da değilim, bildiğin gibi ama yaşlı bir adamım. Üstelik üç çocuğum var ve evliyim. Acaba ben de sana benzer şeyler söyleseydim, gönlünü edebilir miydim? Kalbini çalabilir miydim yani? Ya da yine bu halde ama boşanmış olsaydım...
Neler yazıyorum ben! Akıl baştan gitmeden aşk gelmezmiş zaten. Onun için kusuruma bakılmaz! Fakat aşk, akıl danışmaz, Randevu almaz! Davetsiz misafirdir. Bazısı muvakkaten gelir, bazısı kalıcıdır. Şöyle bir uğramak niyetiyle gelen, sandalyenin ucuna ilişir, biraz sohbet eder, belki bir şeyler yer içer, kalkar gider. Bazısı da benimki gibi yatıya kalır. Tadımlık değil, ömürlük olur. Kovsan da gitmez! Hane sahibinden çok evin sahibidir. Her şeye karışır, hükmetmeye başlar!
Bir ömür oyunca yüzlerimize ve bedenlerimize alıştırılıyoruz. Yüzümüz gözümüz, şeklimiz şemailimiz beğendiriliyor, sevdiriliyor bize. Kim ne kadar çirkin olursa olsun, güzel de olsa başkası olmak istemiyor. Ben ne ve nasıl olursam olayım, kendimi beğeniyorum. Narsistlik raddesinde olmasa da kendimi beğeniyorum. Ancak herkes gibi yaşlanmak istemiyorum. Yüzümdeki kırışıklıklardan, vücudumdaki fazlalıklardan ve sarkmalardan bir de saçlarımın ağarmasından ve dökülmesinden şikâyetçiyim, o kadar!
Henüz her şey bitmiş değil. Zaten bir anda olmuyor yaşlanma, ağır çekim oluyor, sezdirmeden, alıştıra alıştıra… Ancak beş yıl arayla çektirilen fotoğrafların farkından anlaşılabiliyor, işin iyiye gitmekte olmadığı… Bir de gençlerle bir araya gelince… Hani derler ya, yan yana gelmedikçe anlaşılmaz insanın boyunun uzun mu kısa olduğu. Kendinden kısaya oranla uzunsundur, uzuna göre de kısa…
Kendimi beğendiğimi söyledim ya, mükemmel bulduğumu da sanma! Mesela ne kadar olumsuz sıfat varsa bende… Zaman zaman yanlışlık, ağır ağır yaşlılık, yavaş yavaş çirkinlik, epey bir pespayelik, daha çok süflilik… Biraz kallavi, bu aralar epey bir derbeder, serseri, palikarya… Üstelik de hebenneka… Daha neler var neler… Saymakla bitmez! Matrak bir adamım aslında. Gençlere diyorum ki: “İstatistiklere göre yurdumuzda bir erkeğe on altı kız düşüyormuş. Seç, beğen, al! Neden gönlünüze göre bulamıyorsunuz? Erkekler karaborsa!”
Şaka bir tarafa… Kendimle kaldığımda: “Harap bir binayım ben. Kaleiçi’nde yıkık, çökük, hayli köhne… Yemyeşil bir sarmaşık olsa da beni sarsa! Sarsa da kapatsa kötü taraflarımı! Gençlik olsa bana, boya olsa, renk olsa! Yalnızlığıma çözüm, gören iki gözüm, tutan dizim olsa! Ümit bu ya… Umut, fakirin ekmeği… Yaldız olsa, beni boyasa… Çelik kollarıyla bedenimi öldüresiye sarsa!” diyordum kendi kendime.
Öyle bir sarmaşık geldi bir gün. Dört bir yandan kol saldı, çepeçevre sarıldı, hayatıma boylu boyunca yayıldı… Yosun tutmuş kiremitlerimin üstüne kadar tepeden tırnağa her yerimi bürüdü, bütün çirkinliğimi kapattı. Yenileniverdim onunla birlikte ama ne kapı bıraktı, ne de pencere! Her yeri ördü! Tutuklu kaldım içeride, karanlık bir zindanda!
Alsam elime budama makasını, geçsem bir pencerenin önüne, açsam ve başlasam kesmeye… Kesip kesip, çekip çekip atsam aşağıya dalları… Önce bir pencere açsam, güneşe… Işık girse diye içeriye… Sonra tüm pencereleri, aynı şekilde… Daha sonra da bir kapı açsam, kapının olduğu yere, dışarıya çıkabilmek için. Bir çıkış yolu kendime…
Bir kapı, işlevini yapabilen, özgürlüğe açılan… Gün, pür neşe girse içeriye, ben pür neşe çıksam dışarıya! Çıkış o çıkış!”
Kurtulsam da senden: “Merhaba hayat!.. Yeniden merhaba!..” diyebilsem nihayet.
Her dem taptaze ve yemyeşil kal!
Hoşça kal!
Harap Bina”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ – 484
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.