3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
613
Okunma

İnsanların insanlıkları gitti, insanlıklarına yüklediğim anlamların altında kaldım.
“Öyle bir zaman gelecek ki insanların içi olduğu gibi dışarı çıkacak.” Sözünü uzun yıllar önce bir seminer sırasında işitmiştim. O günden sonra hem kendini bu denli saklayan ketum bir toplumda bunun nasıl mümkün olabileceğini düşünüyor hem insanları daha dikkatli gözlemeye çalışıyordum.
O tarihlerde insana şaka gibi gelen bu sözler zamanı geldiğinde gerçek oldu. En mahrem sırlar bile ortalığa saçıldı teknolojinin de yardımıyla tabi.
Yine de kendinden geçmişinden özel yaşamından söz etmekten kaçınanlar ‘sanal alem’ denilen bir alemin içine hapisoldular. Yakından tanıdığınız birinin biyografisine rastladığınızda kaygan bir zemin üstünde patensiz kaymaya çalışırken buluyorsunuz kendinizi.
Neden cesaretini kullanıp olduğun gibi görünmüyorsun diye bir ses yükseliyor içinizden. Seçtiğin bir resmini ve gerçek kimliğini yazmıyorsun niye. Sonrasında yazmak söylemek dokunmak istediklerini dürüstçe kaleme almıyorsun diye devam ediyor iç sesim.
Ben bunları baştan bir kalemde siliyorum. Öncelikle samimi inandırıcı ve dürüst olmalı insan Kendi olmalı yani. Gideceğin yerlere kendin olarak gideceksin düşlediğin gibi değil.
Sevgiyi ise hiç hesaba dahil etmiyorum o insanın mayasında olan en yüksek ve yüce değerdir çünkü.
Üstelik dünyanın dokunulmayacak kadar kirlendiği insan aklının karma karışık bir hale geldiği ahlakın bu denli yozlaştığı ve o ölümsüz ruhların derinden yaralandığı şu son yıllarda buna ne çok muhtacız.
Darvin teorisi konusunda dünya ikiye bölünmüş durumda. Özellikle İslam alemi bu kuramı tartışmaya bile gerek görmüyor. Yüzyıllardır evrimleşmeyi sürdüren insanoğlu neden şimdi iflah olmaz bir çıkmaza sürükleniyor.
Ve Darvin özetle şunu DEDİ: Yeryüzünde canlılar birden bire bu görece “gelişkin” biçimleriyle yaratılmadı.. Koaservat denilen protein moleküllerinden milyonlarca yıl içinde evrimleşerek günümüzdeki durumlarına geldiler ve bu böyle sürecek.
Ve iddia edildiği gibi Darvin şunu DEMEDİ: İnsan maymundan geliyor; insanın atası maymundur!
Bunca evrime rağmen insanoğlunun Hayvanlar Aleminden öğreneceği öyle şeyler var ki bu güne değin öğrenemedikleri…
Tıpkı “İnsanların sevgiden anladıkları bir kum taneciği kadar bile değildir” sözünde olduğu gibi.
Çıkar çatışmaları var oldukça egolar sınır tanımaz hale geldikçe ve dünya aleminin bir sanal alem olduğu gerçeğine ulaşılmadıkça bu yıkım daha da artacak gibi görünüyor.
Önyargılarımız
Yaşamda gelişmemizi engelleyen en büyük sorun, belki de bize küçük yaşta anlatılanlar sonucu kendi beynimizde yarattığımız, kendi kafamızda oluşturduğumuz duvarlar, kendi kendimize koyduğumuz sınırlardır.
Duyduklarımıza hemen inanmak yerine, duyduklarımızın doğruluğunu sorgulamak, araştırmak bizi dünyadaki yaşam gerçeğiyle tanıştırır. Kafamızda oluşan duvarları yıkmamızı, gerçek yaşamı tanımamızı sağlar.
‘Dış dünya bizim yansımamız’ şeklindeki görüşe inanıyorsak dış dünyadaki değişiklikleri biz kendi içimizde yapmalıyız. Elde etmek istediklerimizi biz insanlığa sunmalıyız.
Sevgi görmek istiyorsan Sevgi dolu olmalısın. Aşk görmek istiyorsan sen aşk olmalısın. Barışsa sen kendi içinde barış dolu olmalısın.
Gelin hep birlikte kendi duvarımızı yıkmaya çalışalım. Kendi iç duvarını yıkmak istemeyenler, o duvarı yıkabileceğine inanmayanlar; hiç değilse o duvarın içinde bir kapı açıp o kapının arkasına bakmayı denesinler.