- 1057 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Bizim Sınıf
Bizim Sınıf
Veysel okuyamamıştı belki. Gönlünü açmıştı o topraklardan bu vatana. Ve sonra, köyünden kimi zaman yürüyerek kimi zaman at üzerinde gidiş geliş yaparmış Muhsin Yazıcıoğlu.
Anadolunun sıradan bir ilçesinde Şarkışla Lisesinde.
Rastgele bir araya geldik.
On iki eylül sonrası apolitik döneme rastladı öğrenciliğimiz. Ne fikir ayrışması yaşadık ne siyasi tartışma. İşimize de gelmedi değil. İçimizde hiç öteki olmadı zira. O kadar ‘bir"dik ki.
Biz mi, ev tutardık her sonbahar ortalarında. Ön tarafa yangında ilk kurtarılacaklar damgalı yatak yorgan ile evin tek yaylı somyası, çaydanlık, teneke soba. Ve çamgaz marka ucuz olurdu. Yuvarlak piknik tüpü yani. Arka tarafta “yarım galak tezek” de tamam. Atla traktörün teknesine ver elini Şarkışla. On iki km yol bisikletle hele kış günleri çekilmezdi zira. Ama hafta sonları ne pahasına olursa olsun köydeydim. Asla o iki gün ders mers çalışmazdım. Şarkışla’da işimin adı neydi.
Bizim sınıfa bakar mısınız. WhatsApp yüzü suyu hürmetine 32 yıl sonra yeniden açılmadık mı. Bakıyorum da şöyle arkadaşlarımın yüzü ışıl ışıl yeniden. Amma oldu be. Kimimiz eşinden kimimiz işinden kimimiz de gölgesinden korkmayıverse 46 lık sınıfla tam kadro ders başı yapıvereceğiz. Lakin. Klişe ama diyivereceğim o lafı yine “herkes yaşıtları yanında çocuktur” derdi bir arkadaşım. Vallaha doğru. Bizim sınıfın tutmasındaki temel realite bu zannımca. Tabii sınıfın mayası ana belirleyici.
Kayıplar, hastalıklar, atlatılan ne badirelere inat o ruhu korumak bir erdemliler hareketi olsa gerek.
Hesap yok. Ajanda yok. Menfaat yok. Bir adım ötesi yok. Hamle yok. Şarkışla’da yoğrulmuş bir mayanın 32 yıl sonra ülkeme ve hatta dünyanın dört bir yanına salınmış iyilik hareketi.
En önemli avantajımız 32 yıldır hiç birbirimizi görmeyişimizde saklı. Hafızamızda kalan 17 yaşındaki liseli resmi duruyor ve öyle görüyorsunuz karşınızdakini. Öyle hitap ediyor, öyle üslup takınıyor, öyle sorguluyor gerekirse öyle azarlıyorsunuz. Ama en hoşa gideni ne biliyor musunuz. Öyle de tepki alıyorsunuz ya “işte bizim sınıf” dedikçe diyiveriyorsunuz. Hiç kimse o doğallığını o huyunu o mayasını değiştirememiş. Ne karakter yahu. Herkesin o bıraktığımız yıllardaki gibi çoluk çocukları olmasına rağmen. Kırışsa da alınlar, kafalar dımdızlak aydınlık bir yüze dönüşse de, okula gelirken Hatice Hoca’nın dayattığı beliklerin yerinde yeller esse de. O cevval, aceleci, dinamik, koşuşturmacı karakterler halis muhlis oturaklı olgun kişiliklere dönüşse de bizim sınıfın heyecanı o günleri aratmıyor. Her ne kadar çok değer verdiğim iki buluşmaya katılamasam da. Belki de bu gizemi, bu esrarı, bu mayayı, bu erdeme ulaşmanın hazzını daha da mayalandırıp ertelemektir gayem.
Yaşa be bizim sınıf.1984 ten beri.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.