BİR KÜÇÜCÜK TEBESSÜM
Sabrın sevdiklerine değil de ele gösterilmesi neyin belirtisidir? Otokontrolün sıfırlandığı durumlarda ben ne yapıyorum? Diye soramayan kişilerin her yerde ve her durumda kendine mutlaka bir şamar oğlanı bulabilme, becerilerine hayranım doğrusu!!! Hadsizliklerini kısa bir mesajla örtbas edebileceğini zannetmek veya kuru bir seni seviyorumla bir günde birikmeyenlerin bir anda hallolabileceğini ummak apayrı bir beceri doğrusu!...hayran olmamak elde değil! bu tiplere...Sevmenin ölçüsü nedir? Diye sorarım ara sıra kendime...verdiğim cevap hiç değismez; yokluğu canımı yakıyorsa seviyorum demektir...sevdiklerimin yokluğuyla sınama Ya Rabbim beni...bu dünyadaki varlık aleminin sonu olan ölüm ile terbiye edildiğimiz asıl acı, gerçek sevdiklerimizin ölümü karşısında duyduğumuz acıdır...Tatmayan bilemez...Ayni yerden yara alanlar birbirini daha iyi anlar derlerdi hani? Neden hiç sevdiklerimizle sınanmamış gibi hallerimiz? Neden bir kaşık suda boğmalarımız? Neden tahammülsüzlüğümüzün sorgulanmayışı?
Anın kıymetini bilemeyişimiz neden? Bardağın hep boş tarafını görüşümüz, güzelliklere sünger çekişimiz neden? Geçmişi irdeleyip irdeleyip bugünkü olumsuzluklara ekleyerek kaosa kucak açışımız neden? Karşımızdakini hiçsizleştirmek, değersizleştirmek, üstelik de bunu canım ciğerim dediğin, hiç de dış kapının dış mandali olmayan birine reva görmek, nasıl bir ruh halinin yansımasıdır? Anlamış değilim.
Tahammül sınırlarımızı zorlayan aslında; iş hayatının yükünü, stresini evine taşıyan bedeni, beyni ve ruhu yorgun insanlarla; yan yana durmayı beceremeyince; karşı karşıya kalmamızdır.Para kazanma derdine düşerken kaybettiklerimizin farkında değiliz.
Tıpkı itibar kazanma derdine düşerken kaybettiklerimizin farkında olmadığımız gibi.
Parayla gelen konfor da, bu dünyada kazanıldığı sanılan itibar da hep gelip geçici dünyanın etiketleri...etiketi üzerinizden çıkardığınız an kendinizle başbaşa kalıyorsunuz...Kendinize hesap sormaya başlıyorsunuz. Bunu başaramadığıniz anda olacakları gelin bir seyreyleyin;
Konfor uğruna kendinizi paralarcasina işkolik yaparak kazandıklarınıza farkında olmadan kul köle oluyorsunuz! Nasıl mı?
Ailenize hizmet için aldığınız otomobil aile bireylerinden önemli oluyor mesela!
Bir ütü! Bir sehpa! Bir ayakkabı! Bir çanta! Çoğaltmak mümkün.
Evet, evet hiç saçma gelmesin! Zamanla aynen böyle oluyor. Hatta kırılan bir bardak için gösterilen tepki bir insanın kalbinin kırıldiğında gösterilen tepkiden daha fazla! Neden? Kalp kırıldığında bardak kadar ses çıkarmadığı için mi?
Gönül almayı bilmeyene ömür verdiğimizin; farkında olduğumuzda ömür verdiklerimizin gönlüne girmeyi beceremeyişimiz dikiliyor karşımıza zebellah gibi.
Hayatı çok ciddiye almaktan gülmeye vakit bulamayışımız!
Geçim derdine dalmaktan sevdiklerimize vakit ayıramayışımız!
Siyaset ilmi hatmetmekten başımızı kaldıramayışımız!
Bir küçücük tebessümü ellere kepçe kepçe, hanemizdekilere kaşık ucuyla sunuşumuzda yatıyor aslında tüm mesele.
Bir küçücük tebessüm.
Tüm sözlere kâdirdir...
Süslü püslü cümlelere gerek yok, tebessümle açılamayacak kapılar açılır; özürlere kâfi gelir bir küçücük tebessüm. Sözsüz seni seviyorum demektir tebessüm, sen benim için değerlisin demenin hal dilidir. O herkesin ağzında sakız olan, sıradanlaşan cümleyi yapaylıktan kurtarır.
Bir küçücük tebessümü esirgeyeyerek sevdiklerinizi yormayın.
Yokluğunda yıkılacağınız bir sevdiğiniz varsa, ona varlığında hor davranmayın...
Ellerin kepçe kepçe hakettiğini gerçek sevdikleriniz ne kadar hak ediyor varın siz hesaplayın.
Ülkü KARA / 10 Ağustos 2017
YORUMLAR
Doğru tesitler. Özellikle en yakınlarına gülümseyememek
Şöyle anlamaya çalıştım nedenini. Yakınlarımızdan bir beklenti içindeyiz, özellikle sevgi ve anlayış konusunda. Gerekli ilgiyi göremeyince doğal alarak donuklaşıyor, dahası kaşınızı bile
çatıyorsunuz. Oysa yabancı kişilerden hiç bir beklentiniz yok. Gülücüklerinizi bolca veriyorsunuz.
Anlamlı bir yazıydı.
tebrikler,
sevgilerimle..