- 1118 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
CANINIZ HOŞAF MI ÇEKTİ?
Anımsarsanız bir zamanlar Tansu Çiller KUŞBURNU çayı içerdi. "Grip olmam bunu içince," dedikçe bizde imrenirdik. Oysa önceden öyle miydi🤔
Günümüzde C vitamini deposu olarak bildiğimiz kuşburnunun o yıllarda yüzüne bile bakmazdık.
Bizler de köylüden üzüm, erik, vişne alır, kaynatır, HOŞAF olarak içerdik.
Doğadan, ve benzeri firmalar KUŞBURNU çaylarıyla köşe oldular.
Yoğurt mayalar, ayran yapardık. Ayran birden gündemi kapladı, aslan sütü, (rakı) zam zam üstüne zam gördü. Hatta, bazı marketler birden Yeşilaycı oldu.
Ayran uzun zaman gündemdeki yerini korudu, hatta marketlerde firmalar tarafından şişe şişe ayranlar satıldı.Köşe değil dört köşe oldular.
Şimdi de hoşaf satılırsa hiç şaşmam ha!..
Öyle ya hoşaf tek tip hazırlanmaz kuşburnu ve ayran gibi...
Erik hoşafı...
Vişne hoşafı...
Üzüm hoşafı...
Çilek hoşafı...
Tabi elma ve diğer meyvelerle hoşaf türetmek mümkün.
Ayran dedim de aklıma geldi: Vakti zamanında Gıyaseddin adında aksi mi aksi, huysuz mu huysuz, lafı anında tokattan beter insanın yüzüne vuran, nezaketten nasibini almamış, çok bilmiş bir bucak müdürü varmış.
Dört kez evlenip boşanan müdürümüz, ilk eşini çorabı kaçık diye, ikinci eşini çorba pişiremiyor diye, üçüncüsünü az konuşuyor, diye, son eşini de yatağa kendisinden beş dakika daha erken yatıyor diye boşamış.
Her toplantıda ve davette protokoldaki yerini alırmış. Bir gün düğüne davet edilmiş. Herkese ikramlar dağıtılırken Bucak müdürüne ne ikram edeceklerini kara kara düşünen davet sahipleri düşünmüşler: Ayran verseler,; Tuzlu, limonata verseler, ekşi, rakı verseler, günah, haram diyeceğini bildikleri için, "Biz en iyisi mi, şerbet verelim, " demişler ve şerbeti gümüş tepside Gıyaseddin Efendiye sunmuşlar.
Bucak müdürü tepsideki kırmızı şerbeti görür görmez, "
Bu nedir hanımlar?" sorunca da ev sahibinin kızları mahcup mahcup gülümseyip;
"Şerbet efendim," demişler.
Konuklar pür dikkat Gıyaseddin Efendinin ne diyeceğini merak etmişler: O ise sesini yükseltip şerbeti reddetmiş:
"İçmem efendim içmem!"
Merakla sormuşlar:
"Neden içmezsiniz efendim, ama bu şerbet..."
"Evveli ŞER, ahiri BET olduğu için içmem!" demiş.
Acaba Gıyaseddin efendiye şerbet değil de hoşaf mı sunsalardı...
Neyse biz dönelim bugünümüze...
Efendim; reklamın iyisi kötüsü olmazmış ya bizdeki de o misal. Medyatik, popüler kişilerin dudağından diline yansıyan her sözcük, din afyonunu içmiş halkımızı Sihirbaz Merlin gibi anında hipnotize ediyor.
Çok değil bir kaç gün sonra Tübitaklı iş adamlarımız hemen proje üretip, E 302’lere imza atacaklardır. (Sağlığı tehdit eden, kansorejen maddeler...)
Ürün tüketicinin iştahını açacak albenisiyle market raflarındaki yerlerini alıyor.
Birileri şimdi HOŞAF MI dedi?
Yoksa canınız hoşaf mı çekti?
Şimdi mevsim yaz. Ve bol bol meyveler iştah açıcı olarak pazarlarda kesemize gülümsüyorlar.
Canım olur mu öyle?!
Hoşaf yapmanın da bir raconu var hani...Bir de yanında etli pilav oldu mu, değmeyin midelerimizin keyfine...
Keyif kimde olursa artık...
Anlayan anladı...
Emine Pişiren-Kocaeli
YORUMLAR
Sevgili emine hanım ;
Ben bu tür haberlerle pek ilgilenmediğim için Fİliz'in yorumu ve sizin yazınızdan sonra internetten konuya şöyle bir baktım da pek bir şey kaçırmamışım diye düşünüyorum . Hoşaf işte ne konuşacağız ki şimdi.İma ettiğiniz gibi gündem nere biz nere... Gıyaseddin Efendi 'ye gelince ne diyeyim Allah tependen baksın abicim :))
Sevgilerimle...
Bütün gün bir hoşaf lakırdısı aldı başını yürüdü
sosyal medya bataklığından dışarı taşan bir alaya alma vs. Araştırdım yapımcı izah etmiş sunucu açıklamış tv de bir yarışmaymış üstelik bilim değil girişimcilik yarışmasıymış bahse konu olan çalışma da elenmiş ya da elemişler. Yüksek ihtimalle gıda sektörü o projeyi geliştirip kullanacak zira iyi para kazandırır ki epey reklamı yapıldı. umarım projenin adını değiştirirler :-)
Sonuç itibariyle ben hoşaf sevmem ama aslını astarını araştırmadan konuşmayı hiç sevmem.
ha bu arada yarışmayı
hız ayarlı yol kasisi" projesiyle Adnan-Uğur Kal kardeşler kazanmış yurdum insanının frenle arası iyi değil ya bu projeyle belki her gördüğü yere bodoslama dalmaz.
sağlıkla kalın
Filiz Şahin. tarafından 8/9/2017 6:35:46 AM zamanında düzenlenmiştir.
Merhaba.Evet yazıyı okuyunca canım hoşaf çekti ama reklamı yapılan türden değil.Çocukluğumun damak tadı olarak ninemin güvemden yaptığı hoşafları hatırladım.
Ninem de ise bu kültür Bulgaristan dağlarından gelmekteydi.Balkan Savaşında evlerinin üstünde kalan "kakları" bir ömür boyu anlattı gitti.Canını kurtarmış ama hoşaf yapacağı kakları kalmıştı...
Tatlı günler dileğimle.Güvem hoşafı biraz ekşimsi olsa da tadı güzeldi.