- 780 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ANKARA YOLCULARI
MAZİYE YOLCULUKLAR - 232
ÇATKUYU KÖYÜ ANILARI–1
Çatkuyu köyü küçük, şirin, güzel bir köydü. Öğretmenlik yaptığım bu köyde arkadaşlık, dostluk kurduğum güzel insanları severdim.
Dostluklar çıkara bağlı değildi. Sevgi, saygı ve samimiyet vardı.
İlişkilerde insanlık ön plandaydı.
Lord Ali’nin eşi Elif Abla ve çocuklarını çok severdim.
Lord Ali’nin evi, okulun arka tarafındaydı. Aramızda bir yol geçerdi. Her gün birbirimizi gören can komşulardık.
Lord Ali’nin eşi Elif Ablanın köyde kalan iki genç oğlu Mustafa (Ecevit) ve Muammer Çelik küçük kardeşim gibiydiler. Efendi, saygılı, çalışkan, yürekleri güzel gençlerdi.
Mustafa, evimizin çocuğu gibiydi. Bütün boş zamanını benim yanımda geçirirdi. Ders saati dışında, havanın güzel olduğu günlerde, okulun bahçesine kilim serer, oturur sohbet ederdik. Soğuk günlerde evde otururduk.
Ankara’ya Milli Eğitim Bakanlığına gitmem icap etti.
Ankara’ya Mustafa’yı da götürüp gezdirmek istedim. Birlikte gider geliriz, diye düşündüm.
Mustafa’yı Ankara’ya götürmem için Elif Abladan izin almam lazımdı.
Elif Ablanın yanına gittim:
— Elif abla Ankara’ya gideceğim. İzin verirsen Mustafa’yı da götürmek istiyorum. Masraflar benden. Akşam Afyon’da otobüse bineriz. Sabah Ankara’ya ineriz. Yarım saat işim sürer. Akşama kadar Ankara’da gezer, gece otobüse biner, sabah Afyon’a ineriz.
Elif Abla fazla düşünmeden cevap verdi:
— Zaten ikiniz birbirinizden ayrılmasınız. Kardeşindir. Ankara’da kaybolmayın, yeter.
Güldüm:
— Tamam, Elif Abla, kardeşimi sağlam götürür, sağlam getiririm. Sen hiç merak etme.
Bir gün sonra Mustafa ile Afyon’a gittik. Saat yirmi dörde biletlerimizi aldık. Afyon’da bilet vaktine kadar dolaştık.
Yolculuk saati yaklaşınca otogara gittik. Otobüse binip Ankara’ya doğru yola çıktık.
Sabah Ankara’ya indik. Milli Eğitim Bakanlığına gittik. Mesai başlamamıştı. Bir lokantada elimizi, yüzümüzü yıkadık. Kahvaltımızı yaptık.
Mesai başlayınca bakanlıkta kısa sürede işimi bitirdim. Gezmeye başladık.
Büyük bir mağazaya girdik. İkinci kata döner merdivenle çıkılıyordu. Döner merdivenler şimdi ki gibi yaygın değildi. Ben de ilk defa binecektim:
— Mustafa, gel döner merdivene binelim, dedim.
Mustafa:
— Ben binmem. Düşerim, dedi.
— Düşmezsin. Elinden tutarım.
Mustafa’nın elinden tutarak döner merdivene bindik. Yukarı çıktık. Birlikte geri indik. Mustafa alıştı. Çocuklar gibi birkaç kere inip çıktık. Sonra mağazayı gezmeye başladık.
Akşamüstü otogara gidip dönüş biletlerimizi aldık. Döndük. Gezmeye devam ettik.
Otogara döndüğümüz caddede yolun sağında barlar diziliydi. Kapılarında badigartlar duruyordu.
Badigartların tepkilerini ölçmek için Mustafa ile bir oyun oynamaya karar verdik. Ben, barın kapısına doğru yürüyecektim. Mustafa bana seslenecekti:
— Hocam, diğer arkadaşlar da gelsin, öyle girelim.
Ben de geri dönecektim.
Birinci barın kapısına yürüdüm. Badigartlar hazır ola geçtiler:
— Buyurun, efendim.
Mustafa seslendi:
— Hocam, diğer arkadaşlar da gelsin, öyle girelim.
Ben, badigartlara dedim ki:
— Biraz sonra geliriz.
Mustafa’nın yanına döndüm. Yürüdük. Güldük.
Yol boyu üç-dört barda aynı numarayı yaptık.
Otogara gittik.
Otobüse binip Afyon’a döndük.
Aynı gün Çatkuyu Köyüne geldik.
Rahmetli Elif abla evin önündeydi. Yanına gittik.
Ben emaneti teslim ettim:
— Mustafa’nı sağlam getirdim. Sana teslim ediyorum.
Gülüştük…
Sevgili Mustafa Kardeşim sana, eşine, çocuklarına uzun, mutlu, sağlıklı günler dilerim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.