- 668 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AFİFE VE ASUMAN
-97 yılının Ağustos ayıydı Afife, kardeşleri Atiye, Alparslan, Ferhat, annesi Saadet ve babası Necmi ile cennet vatan Türkiye’den başka bir ülkeye taşındılar.
Soğuk bir İskandinavya ülkesiydi burası. Ağustos ayında kar soğuğu yaşanan bir ülkede yaşamak zordu. 2 ay olmuştu daha buraya geleli yeni bir çevre, yeni bir dil, anlamadığı ve kendini anlatamadığı insanlar arasında buldu kendini Afife. 14 yaşındaydı daha herşey yeniydi. Ablası Atiye 16,abisi Alparslan 18 ve en küçük erkek kardeşleri Ferhat ise 2 yaşındaydı. Bu ülkede fazla insan olmadığı gibi türkçe konuşabilecek insanlarda yoktu.
Yaz bitmiş ve artık bu ülkenin dilini öğrenmek üzere dil kursuna başlamışlardı. Zor olsa da her şey düzelecekti. Zaman herşeyi çözer, diye düşünüyordu. Ki öyle de olmuştu. Kısa zaman sonra dil kursunda ülkenin dilini çabuk öğrendikleri için Afife ve Atiye ortaokula, Alparslan yaşından dolayı liseye ve Ferhat ise kreşe başladılar. Halen etraflarında türkçe konuşabilecekleri kimseler yoktu, ta ki ortaokulda ASUMAN ile tanışıncaya kadar. Aradan 2 yıl geçmişti ve yaşadıkları ülkenin dilini en az orada yaşayanlar kadar iyi konuşuyorlar ayrıca türkçe konuşan arkadaş bulamadıkları için dili öğrenmeleri hepsi için bir artı oluyordu.
Asuman 16 yaşında, iri kemikli, orta boylu ,yüzü tüylü, esmer tenli, siyah saçları omuz hizasında olan Konya’nın küçük bir köyünden yurtdışına gelerek burada küçük bir şekerci dükkanı açmış ve dünyaları ben yarattım, diyen bir adamın 4 çocuklarından en büyüğü idi.
Kocaman kocaman kara gözlerine taktığı siyah yuvarlak gözlüklerle okulda kitaplarını kucağına alır kimseyle konuşmazdı. Amcaları ile arası bozuk olan babası yüzünden kuzenleri ile de konuşmadığı için yalnızdı. Bu ülkenin gençleri veya çocukları ile kesinlikle arkadaşlık yapamazdı. Bu bir tek Asuman için değil bütün kardeşleri için geçerliydi. Çünkü babasına göre bunlar namussuz insanlardı ve önlerine gelenle birlikte oluyorlar ayrıca domuz eti yiyorlardı. Müslüman olmamaları ise cabasıydı işin. Tabi ’gavur’ demek onun için daha uygundu. Namus Asuman’nın babası Hasan için sadece bacak arasındaydı. Başka hiçbirşey onu bu düşüncesinden vazgeçiremezdi. O yüzden Asuman’nın sadece kuzenleri vardı ama artık onlarda yoktu.Yalnız başına gündüz okuldan gelince annesine mutfakta yardım eder, kardeşlerine bakar, gecede herkes uyuyunca derslerini yapardı.
Afife’ nin de Asuman’ nın da arkadaşa ihtiyaçları vardı ve birbirlerini çok yakın zamanda bulacaklardı.
Evde herşey güllük gülistanlık giderken herkes bu ülkeye ayak uydurmaya başlamışken hiç beklenmedik birşey ailenin içerden ve kökten dağılmasına neden olacaktı ve bu olay fazla zaman geçmeden gerçekleşmişti.
Devamı gelecek...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.