- 706 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ADLİYE KORİDORLARIN DA DELİRDİM!...4
Nasihatimi dinle ocak mahkûmu olma.
Doğru sözden al nasibini geç kalma.
Öğüde aldanıp ata yurdun da durma.
Nasihati dinledim eyvah giden ömrüme.
Ömrümün gülünden elimde eyvahım kaldı.
Şen bülbülleri feryada düşüp ağladı.
Derdimin üstüne ata ocağı dert bağladı.
Nasihat dinledim eyvah giden ömrüme.
Bütün ümitlerimi yeller alıp gitti.
Emeğim sermayemdi kancıklar aldı bitti.
Goncalarım açmadan nefis mahkûmları soldurdu.
Nasihat dinledim eyvah giden ömrüme.
Var bu dünyanın sonunda ölüm de var, Nuh peygamberin yaşadığı ömür kadar ömür sürsen de sonun da ölüm gelecek değil mi?
Onun kapısına gelen Azrail bizim can yurdumuza girecek nasıl olsa bir gün. Şu edep hayâ perdelerimi yırtıp belden aşağıya indirip söylediklerini bir bir anlatsam bu halk tükürükle boğardı seni.
İstersen şöyle kenarından ucundan bir dokunayım azıcık gene.
He ister misin?
Kalk abdest al şurada iki rekât namaz kıl da evlendireyim seni.
Alçak şerefsiz ben kimin önünde namaz kılacağımı çok iyi biliyorum. Senin gibi el etek öpmeyi marifet sanmıyorum. Birilerinden de fayda beklemiyorum.
Hak ömrümü soldurdun yeşilken dalında.
Acılarını çekiyorum kalleşlik kurşunları bağrım da.
Emeğimin varlığı mülküm miras kar elinde.
Nasihat dinledim eyvah giden ömrüme.
Yedisini evlendirip yurt yuvasını kurdu.
Hamamlıydım şerefsizini sırtıma yükledi götürttü.
Yerimde döndüm durdum değirmen taşı gibi.
Nasihat dinledim eyvah giden ömrüme.
Satılmış yerinde söyler sözün özünü.
İblisin gönlün de eğri doğrudan ayrılmadı ki.
Dualar asılsız sanmayın edenler çekiyor.
Nasihat dinledim eyvah giden ömrüme.
Seviyorum, seviyorum! Barış’ın sözlerini seviyorum sevmek suç mu yahu?
Yaz tahtaya bir daha.
Tut defteri kitabı.
Sarı çizmeli Mehmet ağa.
Bir gün öder hesabı.
Gençlik ağacının dalında ki yeşiller sararıp soldu acı sözlerinden kaçarken zulmünün önünden kaçamaz oldum.
Yılların yorgunluğu sırtım da yüküm her adım da ağırlaşıyor.
Dizlerim taşımaz oldu yorgun bedenimi artık.
Saçlarıma sakallarıma aklar düştü bir bir.
Savunmasız kaldı bütün umutlarım, gönlüm gitmiyor artık, büyüklerden yana ayaklarım gitmiyor dermansız kaldı.
En sevdiğim eşimden dostumdan kaçmaya uğraşıyorum, çok uzaklara hem de çok uzaklara ama nafile bazen yüce ALLAH’A bilinçsiz de olsa uzun veya kısa dualar ediyorum avuçlarımı açıp semalara doğru.
Herkes yaptıklarının cezasını verecek ey yüce ALLAH’IM! Kulunum istemek benden vermekse senden dua benden kabul etmekse senden.
Sığınacak yer aradım çaresiz kaldım, her ümidin peşinden koştum yıllarca.
Acı kötü sözlerden ama gerçekte yıllar uçtu gitti ızdırap elemlerin içinde, artık başa dönmeye imkânım yok, çaresizliğimi saklamanın imkânı olmadığı gibi.
Koca yunus, koca yunus! Hani şu koca yunus emre ne güzel söylemiş kulak verip dinleyelim hele!...
Aksakallı bir hoca.
Bilmez ki haller nice.
Hiç emek vermesin hacca.
Bir gönül yıktı ise.
Yükleyin, yükleyin doğru sözleri benim bedenime yükleyin, ne acı kötü sözlerin hamalı oldum ancak ben bilirim, herkes doğru sözün yükünü götüremez.
Neeeeetçeeeeen beeeee gardaş neeeetçeeeeen!
Hey millet uyan, uyan!
Şimdi sıra doğruluğa geldi.
Lakin sözüm her komşuya değil, komşu var değeri kıymeti biçilmez, bunlar müstesna diğer doğruluk adı altında geçinmeye gelen kancık, kalleş, şerefsiz, münafık, ikiyüzlülerle işim gücüm.
Dinleyin!
Komşuluk tiyatrosu bunun ismi.
Ressamlar çiziyor hayalin resmini.
Senaryo yazdım aklım yetmedi.
Cennetin anahtarı adalet değil mi?
Tarihler boyu toplumlar çökmeye yok olmaya mahkûm olmuşlardır.
Toplumlara yıkılış gelmeden önce fesatçı ikiyüzlüler gelip o cemiyetlere girer ve oraya kancıklık tohumlarını şerefsizlik, alçaklık, hileci kahpelikleri ekerler araya da engelleri koyup gidermiş.
Sonu malum!
Ya kancıklar Pazar kurup sahtekârlık satıyor da deliler meclis pazarlarında ibret satması söz söylemesi hor görülüyor.
Bugüne kadar utanıp utançlarımdan kaçtımsa bundan sonra da kaçmak zorunda değilim herhalde?
Alçakların kalleşlik ağına takılacağımı hiç düşünmedim, nerden bileyim böyle renkli bok yiyeceklerini, şimdi imdatlarım boş.
Sayın baylar bayanlar.
Kahpelik kancıklık ağaçları meyve verdikçe ve bu meyvelere uzanan eller kırılmadıkça iyilik ağaçlarının kan ve gözyaşları dinmez.
Kimi toplumlar da sahtekârlıklar birbiri ardına yıkılırken bizim köyde alçak şerefsizler dimdik ayakta duruyor.
Bunların alçaklığına kanun bile ödül verip maddi yardımlar yaptılar.
Kanun önünde hiçbir şey anlatamıyorsun.
Vaaaay beeee onun bunun çocukları vaaaay!!!
Komşuluk şerefinden ayrılıp kurmuş oldukları sömürüye dayalı yapılar da çıkar kaynaklarını ellerin de tutuyorlar.
Bu sömürgeci yapı da en çok zararı görenler utanan çaresizler.
Lütfen baylar bayanlar!...
Yüce dağların arkasından tozlu topraklı yollardan geliyorum yorgun argın.
Kır yoksulu köylüysem bari siz hor görmeyin.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.