- 806 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
SAAT KAÇ
Tik tak, tik tak saat kaç? 00.45.. herkes odasına çekildi. Allahım sabahı nasıl edeceğim. Hemşirelerin nöbeti değişmiş olmalı. Acaba Ayşe hemşirede mi sıra. İnşallah ondadır. Onu çok seviyorum. O beni dinliyor. Aslında bana sabrediyor… Sabrettiğini gizlemeye çalışsa da ben anlıyorum. İnsanların ne kadar aceleci ve bencil olduğu bu devirde böylesi sabır beni kuşkulandırıyor. Öleceğim de onun için mi bana iyi davranıyor. Yok yok öyle olsa Kezban hemşire de iyi davranır. Gerçi onun da çok kötü davrandığı söylenemez ama ne bileyim işte mesaisinin ve işinin dışında bir artı değer vermiyor… İyi de benim şefkate ve morale de ihtiyacım var…
Hep aklıma takılırdı zaten bu sevgi ve güleryüzlü olmak meselesi. Acaba derdim; memurlara işlerini yaparken güleryüz ücreti ödense ne olurdu. Şimdiden tahmin edebiliyorum hayatı asık suratla geçmiş, bir laf söylesen kavga için hemen gardını alan insanların hallerini. Düşünsenize ücret almak için size yapmacık bir gülümseme ve sevgi gösteriyor…
Tik tak, tik tak saat kaç?...
Ne kadar alıngan oldum. Ziyaret eden insanların bakışları beni neden rahatsız ediyor. Hele şu Asiye hanımın bakışları yok mu! Sanki benden intikam alıyormuş gibi geliyor. ‘Oh olsun, gördünmü gününü, bizi hep küçük görüyor aşağılıyor, yok sayıyordun. Hele hele de Özlem hanımla Rukiye hanım geçende karşımda fiskos etmeleri yok mu…
Uufff ne kadar çok şey geçiyor aklımdan… Sağlığımda hiç önem vermediğim ufak tefek şeyler beynimi kurcalıyor. Ufak tefek diyorum ama madem neden beynimi kurcalıyor. Yoksa ufak tefek değilmiydi onlar.
Gerçekten insanları bu kadar çok mu kırdım?
Hadi itiraf et, artık hayatın aynasındasın. Neden bakmaya cesaret edemiyorsun. Hakkınızı helal edin derim, onlarda nezaketen helal olsun deyince gerçekten rahatlıyacakmısın. Neden gözlerinin içine bakarak özür diliyemiyorsun ey kalbim. Hala mı kibir içindesin…
Şimdiyse hemşireden şefkat bekliyorsun ey gönül.
Uff saat 01
Kibirli birimiyim. Değilsem neden hastalığımı bazılarının duymasını istemedim. Hadi söyle içimdeki ben.
Hani özlem hanımın hastalığında içten içe nasılda sevinmiştim. Şimdi korkuyorsun değilmi aynı oh olmuş bakışlarının sana yönelmesinden.
Tam 22 gün 5 saatir hastanedeyim. Bugün en zor günüm kanserimin iyi huylu mu, kötü huylu mu olduğu belli olacak. Bu bekleyiş hastalığımdan daha beter. Dakikaların bu kadar önemli olduğunu hiç yaşamamıştım.
Keşke kötü huylu olsa bile bana iyi huylu deseler…
Doktor dobra dobra söyledi kötü huylu olduğunu ve üçüncü aşamada olduğunu..
Gözümde herşey fululaşıyor. İki tür doktor varmış birincisi hastaya teşhisi açık açık söylermiş, ikincisi yakınlarına söylermiş gerçeği. Benimki neden yüzüme tokat gibi indirdi bu acı gerçeği. Bu da mı benim suçum. Bende dobra biriydim ondan mı oldu. Hadi ayna söyle bana bunuda itiraf et eltinin daha toy gelininin her yanlışını, her ayıbını hemde toplumun içinde tokat gibi söyleyen sen değilmiydin. Hemde bundan vahşi bir zevk alarak. Ne edersen kendine, döner kendi kendine sözünü mü yaşıyorum. Oysa dualarım da Allahım beni affet, günahlarımı ve ayıplarımı ört diyen ben değilmiydim. Tabi ki sen başkasının ayıbını açığa verirsen aynısını yaşarsın.
Sabır ne ki. Acılara mı, çekicilere mi, dilin şehvetine mi? Allahım ne kadar yanlıştaymışım. Gerçek sabır galiba acılara değil o zaten elimde olmayan bir şey. Dilim mi bana ihanet etti, benmi saçıp savurdum sözleri.
Şimdiyse insanların gözlerindeki duyguları okumaya çalışıyorum…
Tik tak tik tak saat kaç offf iki bile olmamış, sabahı nasıl edeceğim. Şu koridordaki terlik sesleri de canımısıkıyor. Kimi çekingen sanki birazda utangaç yürüyor, kimi de pat pat. Sesin şekli bile kişiyi ele vriyor. Allahım ne çok ayrıntıya dikkat eder oldum.
Umreye gittiğimde de böyle olmuştum. Başka ülkelerin insanlarının davranışlarına takmıştım. Halbuki onun adeti ona göre normal, benimki bana göre normaldi. Hadi itiraf edeyim aslında o beyaz elbiselerin bizi eşitlemesine içten içe canım sıkılmıştı. Halbuki eşitliği zaten kaldığımız lüks otel bozuyordu. İşte onunla olsun yetinmiyordu nefsim, o kalabalıkta zencilerle, araplarla iç içe olmak canımı sıkıyordu. Eşitlik neden zoruna gider insanların. Ama burda bir şey keşfettim benimle aynı hastalıktan olanlarla beraber olmak sanki biraz rahatlatıyor beni. Rahatlatıyor rahatlamasına da, Peyami Safa’nın; ‘İnsan bu dünyada aldıklarının hepsini iade eder. Bunun istisnası yoktur.’ Sözü de aklımdan çıkmıyor.
……
İki yıl oldu. Artık gelenim gidenim azaldı. İlk iade ettiğim dostlarım galiba. Evdekilerde artık kanıksamışlar olsa gerek ki, ilişkilerimiz rutinleşiyor gittikçe. Modası geçmiş bir eşya gibi hissediyorum kendimi. Evin gelini de artık fısıltıyı bıraktı; geçen de ‘iki iyilikten birisi’ lafını duydum. Konuşamıyorum tek tük kelime gerisi ima ile. Allah ve ihlas suresi tek unutmadığım.
Evet herşeyi iade ediyorum. Duyu organlarımı, saçlarımı, en çokta zoruma giden altımdan almaları. Gelin söylene söylene hizmet ediyordu. Eee etme bulma dünyası ona da az çektirmedim. Ama bu sırada biraz daha gönüllü sanki. Herhalde bakım parası alıyor. Kınamıştım komşuyu şimdi başıma geldi. Bu arada o hava attığım inci gerdanlığımıda gelinin boynunda gördüm. O söz doğruymuş demek ki hayattan aldığım herşeyimi geri iade ediyorum.
Çok ama çok yorgunum. Galiba iyice sona yaklaştım. Artık ayna vermiyorlar. Çünkü bütün güzelliğimi de iade ettim. İyi ki kocam benden önce vefat etti. Bu halimi görsün istemezdim. Allahım ruhumu ne zaman alacaksın?
Meğer herşey ne kadar boşmuş. Bütün sevgiler, kavgalar, kinler, kalp kırmalar, kurnazlıklar ve hiyleler… Dilime gelebilen tek şey Allah…
Selahattin Cansız
Kasım-Aralık 2016
Okmeydanı Hastanesi
Kanser hastalarının duyguları.
YORUMLAR
Evet hepimiz farkında olarak ya da olmayarak sevdiklerimizi sevenlerimizi incitiyoruz.
Kınıyoruz, alay ediyoruz, BÜYÜK KONUŞUYORUZ.
Kin güdüyoruz, gıybet, dedikodu dilimizden düşmüyor.
Dünya malına fazlaca kaptırıyoruz kendimizi.
Her şeyin bir mükafatı ve cezası var.
Ders vericiydi, tebrik ederim kalemi.