- 1226 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR ACAYİP YOLCULUK
01.08.2017 saat 17.00 de İzmir Otogar’ ından 35 FN 391 Plakalı “METRO” firmasına ait yolcu otübüsü’ ne İzmir’den Ordu’ya yolculuk yapmak üzere 31 nolu koltuğa oturarak yola çıktım. Önceleri bana normal gibi gözükse de, yolculuk ilerledikçe, il ve ilçelerden yolcular alındıkça yolculuğunda çehresi değişmeye başladı. Oturduğum koltuğun koltuk başı kırık, ön koltukta oturan vatandaşın koltuğu bir ileri bir geri gidip geliyor. Bayan olduğu için önceleri sesimi çıkarmasam da; bir zaman sonra; “Bacı koltuğu rahat bıraksan artık, ileri geri gitmekten yoruldu” “Abi benim suçum yok koltuk kırık kendiliğinden gidip geliyor” anlaşılan o ki; bu aracın sağlam yeri yok diye geçti içimden…
Bu yolculuk bana 30 yıl öncesini hatırlattı. O yıllarda araçlar yeni olsa da, yolların bozuk olması nedeniyle koltukların titremesi, tavan panellerinin titremesi ve yolcuların hal ve hareketlerinin her biri ayrı bir alemdi. O yıllarda bütün koltuklar dolduktan sonra “Arada gidersen gel derdi şoför” üç günden bayılırdı yolcu arada gitmeye boylu boyunca uzanır koridora ve öylece yolculuğunu bitirirdi. Koridorda kaç kişinin olduğu belli olmazdı, birde cabası valizler ve çuvallar…
İşte bu gece de aynı durum... Arada büyük insan olmasa da çocuklar valizler, çuvallar... İnip binerken zıplamaç oynuyor insanlar, ayrıca koridorda yürürken bastığınız yere çok dikkat etmelisiniz, neye basacağınız belli olmuyor...
İşte tam 30 sene önce yaptığım yolculukları hatırladım bu geceki yolculuğumda... Koridorda, valizler, çuvallar, koridora boylu boyunca uzanmış yatan bir çocuk, "İhtiyaçlar icadları beraberinde getirir" ya; Bebeğine koltuk arasına yatak yapmış ve sonra çocuğun yanına kıvrılıp yatan bir bayan…
Nereden aklına geldi ise ve adet yerini bulsun diye muavinin çay ve meşrubat dağıtması aklına geldi. Tam da sıra bize geldiğinde ve karşı koltukta oturan şapkası yarım yamuk ve öne eğik vatandaş; “ben çay içmiyorum gardaş, meyve yok mu bu arabada, ben meyve istiyorum” demesi, “burası manav dükkanı mı gardaş” diye muavinin cevap vermesi , yüksek sesle muhabbetler, herkes birbiri ile akraba olmuş vaziyette şen şakrak ve onlara göre renkli bir yolculuk... Arada bir daralsam da; mizahın iyileştirici gücünü kullanarak, gülmeye ve gülümsemeye çalışıyor ve yolculuğun başka bir boyutta tadını çıkarmaya çalışıyorum. Tam bir Anadolu insanları hiçbirşey umurlarında değil…
Muavinden meyve isteyen vatandaşın aracın yolcu aldığı bir esnada bir poşet dolusu armut alıp gelmesi beni şaşırttı. Adam tam karşımda oturuyor. Poşetin ağzını açıp, armutla dolu poşetin içinden kocaman bir armut çıkardı, elinin içerisinde biraz seviştirdikten sora, armut’ un yarsını ağzına götürmesi ve dişlerinin arasından hart diye seslerin çıkmasıyla, ağzımda bir sulanma peydah oldu, adam bana bakıyor ben adama, nasıl dayandım bu yolculuğa bilemiyorum lakin bu gece çok iyiydim her şey hoşuma gidiyordu. Kendimi anlayamıyorum. Armu’ tun iyisini ayılar yer derler ya, adam tam bir ayı… Ulan gözüne bakıyorum bir amut ikram et ulan ayı oğlu ayı dedim içimden. Adamın armut yemesinin ardı arkası kesilmiyordu. Hart, hurt sesleri yavaştan. yavaştan beni alırken; kendisine “Yavaş ye beyefendi boğazında kalacak” dediğimde aldığım cevap “kalmaz, kalmaz bende kocaman boğaz var” hay senin boğazına dedim içimden.
Arada bir yol arkadaşımla muhabbet ediyordum. Kendisi Balıkesir Tıp Fakültesi öğrencisi ve Ordulu. Bu arada gecenin bir yarısında uykulu gözlerle selfi midir nedir ondan yaptık işte...
Biraz sıkıcı da olsa son yıllarda yaptığım ve otuz yıl öncelerinden kalma renkli, özel bir yolculuk oldu. Anadolu insanı zaptolmuyor işte, memleketinde nasıl yaşıyorsa gittiği, gezdiği, dolaştığı yerlere de aynını götürüyor ve aynını özgürce yaşıyor. Umurunda mı başkalarının rahatsız olması… Onlar kafalarına neyi koymuşlarsa yaparlar… hizmet varmış yokmuş onlar için önemli değil, herkes hizmetini kendisi yapıyor…
Ünye’de araçtan inerken iki kaptan şoför ve muavinine şöyle dedim “Arkadaşlar!!! Bur acın kaptanlarıyla ve bütün çalışanlarıyla birlikte iyi bir tamire ihtiyacı var” dediğimde Kaptan koltuğunda oturan şoför “ Bende mi” “ tabi ki dedim” hatta beni de götürebilirsiniz dedim ve gülerek ayrıldık…
Eğer İzmir’den Karadeniz’e yolculuk yapacak olursanız yukarıda belirtilen plaka numarasını biletinizi almadan önce aracınız ve kaptanlarınız tamir edildi mi diye sorun ve ona göre biletinizi alınız.
Ekrem SAYGI
02.08.2017 İzmir- Karadeniz yolunda.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.