NE KENTLİ OLABİLDİK NE DE KÖYLÜ KALABİLDİK.
NE KENTLİ OLABİLDİK NE DE KÖYLÜ KALABİLDİK
Bu sabah yoksulluğun resmini değil de ta kendisini gördüm, tanık oldum ve de yaşadım..
Ne kentli olabildik, ne de köylü kalabildik ilk aklıma gelen yorum bu oldu. Sıkıntı sadece burada mıydı?
Elbette ki değildi.
Belki ikisi de birden, ya da ikisinden birisi olacağız ama buna sistem izin vermiyor,almasını da bilemediğimiz için her ikisi arasında debelenip duruyoruz..
.Her sabah olduğu gibi yine çayımı demlemiş kahvaltımı yaparken, komşularda tek- tek uğrayıp, günaydın abla, deyip gidiyorlardı.Bu duruma o kadar çok alıştım ki artık otomatiğe bağlandım ve sabah göremediklerimi arıyordu gözlerim günaydın demek için..
,’’Günaydın’’ Hoş ve de anlamlı çok güzel bir kelime, çokta zevk alıyorum bu durumdan üstelik..
İyi de ne alakası var yoksullukla diyeceksiniz;haklısınız ama var işte.. Karşım da küçük bir bebeği olan genç bir anne, eve çalışıpta ekmek getiren zavallı gibi görünen bir baba.
Baba, belki de gerçekten zavallı, belki de tam tersi de olabilir ama görünüşü o yöndeydi.
Kent hayatı zordur bazı insanlar için, hatta çoğu insanlar için demek daha yerinde bir söz olacak sanırım..
Kışın, faturası yüksek gelen doğalgazı yakmak istemeyen anne, evine küçük bir saç sobası aldı. Kimler verdi bilmiyorum, yığınla eski kırık mobilya parçalarını, o soğukta binanın bodrum katına taşırken sevinçten adeta uçuyordu.
.. ‘’Bu kış sıcak geçecek; bu kış çok sıcak, hem de çok ucuz geçecek, baş döndüren o faturaları ödemeyeceğim’’ diyerek, koca-koca odun parçalarını taşırken ayakları yere değmiyordu sanki… Yerden kaldırıp da sırtına aldığı her parçayı taşırken altın bulmuş gibi seviniyordu ve tebessüm hiç eksik olmuyordu yüzünden.
.Nerden bilsin akşama başına gelecekleri, bilemedi de zaten. Bu duruma tepki gösteren apartman sakinlerini ikna etmek hiç de kolay değildi hele de bir de kiracıysanız, ikna etmek imkânsız gibi bir şeydi. Az biraz söz dinleseydi belki de bu kadarı olmayacaktı ama biraz kendi dediğine giden biri, hani öyle akıllı yâda zekice değildi bu davranışı, sadece cahilliğin verdiği bir diklenişti. Bu yüzden de sürekli olarak aşlanıp, hor görülüyorlar apartman sakinleri tarafından
.. İkisi de saf, ikisi de tertemiz bir çift işte....
Yırtıp koparıp attım kafamdan tüm olumsuz düşüncelerimi gönül sayfamdan, tamamen temiz olmaya karar verdiğim günlerden biri oldu o gün ve o anne.
Çok karamsar, çok nankörsün hey gönül, bak işte gör hayat sadece sana kapatmadı mutluluğu, başkaları da var tam orada, tamda senin kapında ve de gözlerinin önünde.
Uzattın elini tuttun, dokundun, işte her şey bu karelere saklı, Biraz acımasız davranmıyor musun kendine, neden bu kadar inkârcısın sen?
İyi de oradaki zaten benim, ben zaten o yolun ta ortasından geliyorum ve ben sanmıştım ki benimle birlikte kapanmıştı o yol, oysa devam ediyordu uzayarak, hem de genişleyerek.
Sen şimdi utanmışsındır, bir şekilde acı çektin değil mi o kadının o halinden, neden peki?..
İşte bende tam bunun yanıtını arıyorum kendimde ama bir türlü bulamıyorum, hakikatten acı çekiyorum, bir şeyler akıp gidiyordu içimden ve ben onlara engel olamıyordum, sanki yaşanan bütün o olanların sebebi benmişim gibi vicdan azabı çekiyordum....
Oysa yoksulluğun sebebi ben değilim, benim gibiler hiç değildi.. Belki o kadın benim yaşıma geldiğinde her şeyi yoluna koymuş olacak. Evi, parası, belki de arabası olacaktır, bu günlerini yaşadığı bu sıkıntılarını hiç birini hatırlamayacaktır beklide. ama ben ise hiçbir zaman yaşamadığım, yaşamak için yoğun çaba harcadığım o hayatı var gücümle yakalamaya çalışıyor, koşuyor, koşuyor durmadan koşuyor olacağım, kim bilir.
Yoruldum, eskisi kadar dizlerimin takati yok, ellerim tuttuğunu koparmıyor artık.
Yokuş çıkarken nefesim daralıyor oturacak yer arıyorum zaman-zaman, çabuk yoruluyorum, üstelik.
Daha az tahammül ediyorum ve daha az gülüyorum.
..Kimseyi karşıma alıp onun sıkıntılarını dinlemiyorum, kişiye, hemen doktora git deyip yanımdan uzaklaştırıyorum, bak bunu yapıyorum ne yalan söyleyeyim..
Evet, işte yoksulluk işte ben ve o genç anne tam aramızdaydı. Tek fark, o çok gençti, daha az farkındaydı olanların, daha çok çocuksu duygular taşıyordu ve barındırıyordu içinde. yapması gerekeni yaptı ve özür diledi sonra da var gücüyle ağladı, okadar..
Gündüz Yavuz..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.