- 1170 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Havada asılı kalan kuş
Yüzüne bulanmış kireç tozlarından biliniyordu o evin çocuğu. Hayret bu sefer elleri üstü başı derken yüzü gözü de karışmıştı birbirine. Büyüklerin yaramazlığı ona mı yıkılacaktı?
Yoksa yıkılan hayallerin rengi mi sürülmüştü, kara boncuk gözlerinin aydınlattığı o yarı ıslak yüzüne. Şehir, ülke veya coğrafya adına her ne dendiyse, çok fazla insanın hayatını kurtaramam buna gücüm de yetmez. Yaşamı genel kurallarıyla herkes bilir. Her canlı doğar, büyür, gelişir, yaşlanır ve ölür. Ölümden birkaç defa dönmüş biri olarak diyebilirim ki, o anda aklınıza kendiniz gelmiyorsunuz. Bu kadar mıydı dedirten bir soru beyninizin içinde depar atmaya başlar. Şartlandığımızı anlarız hayata, o kahredici söylemlerle hayattan bıktığımızı söylerken ki blöfümüzden utanırız saniyelik hislerle. Başından geçenler geçmiş, bitmiyorsa geçmemiştir. Ama hatırlarız o günün gecesinden balkondaki fesleğene su verip vermediğimizi.
Faturamızı ödeyip ödemediğimizi. Mekik dokumak dediğimiz o günlük rutinin içinde sanal şövalyeler olduğumuz anları hatırladıkça gülümseriz buruk tebessümlerle. Kaleye hapsolmuş bir prenses kurtarılmak için sadece seni bekler onca aday varken. Game over olursun oyun kapanır ardından bilgisayar, bütün iletişim araçları susar ve ardından gözlerin. Programlanmış aşkları seyredersin bir ara, senaristin insafına kalmıştır özel yaşamında kuracağın dengen.
Bir gencin yoldaki kediye hızlı adım gidişini takip ederim yok yere. Tekme atsa belki kurtaracağım. Sonra tatsız bir rahatlama ile yoluma devam ederim.
Sonrasında anlarım tatsız rahatlama adını verdiğimiz şeyin huzurun şekil değiştirmiş hali olduğunu ve hayatımıza yayıldığını. Teknolojiyle hızlansa da her unsur, kullanım kolaylığı artan ürünlerin yanı sıra silahlar da çeşitlenmiş. Kimyasal, biyolojik, psikolojik bir sürü adı varmış bu silah denilen meretin. Amacını düşünmek sadece birkaç saniye dayanabildiğimiz bir olgu iken o silahın namlusu nereye döner filmi dönmeye başlıyor bazen yaşam seyir defterimizde.
Ne rengim soruldu bana ne cinsiyetim ne kökenim ne de ailem. Allah’ın bana verdiğini sevmesem benim dünyamda yangın yeriydi belki. Neron gibi yakıp yıkmak yerine Sezar’ın hakkı Sezar’a diyebilirdim yine de. Oysa vicdan hareket halindeki, hırs içindeki bir bünyede çok barınmaz diye biliyorum. Omuzlar düşmeye başladığında ve sen herkes gibi olduğunu anladığında tanışırsın kendisiyle. Telden çember çeviren bir çocuğu anlaman elbette beklenemez, yaşına göre üretebildiği şeyi küçümsemek zorundasındır. Fakat ondaki özgürlüğü ve coşkuyu hiçbir zaman bilemezsin.
Çünkü maddesel varlığın güç unsuru seni başkalaştırmıştır. Gerektiğinde itaatkarsındır gerektiğinde efendi. Hızlı akıyordur zaman bir saniye durup kendi içine yönelsen kaybedersin sanırsın çünkü korkarsın.
Senin dişlerin ne kadar beyaz diyen bir çocuğun zenci bir çocukla arkadaşlık kurması kadar kolaydır insanın kendini keşfetmesi halbuki. Şaşırma bir kedi ile köpeğin dostluğuna, onlar da insanoğluna şaşırmıyor zaten. Her ne kadar Dünya küçüldü deseler de yakın mesafeler bize yaramadı gibi. Dünya küçüldükçe sığamaz olduk içine. Kültür, gelenek, ırk, din, mezhep galiba insan olmaya karşı bir tek. Bir zeytin dalına benzeyen ne çok el var. Ne kadar çok sarılmak istiyoruz da ağlamamak için kaçıyoruz birbirimizden olabildiğince. Şartlar bazen bizi haddinden fazla zorluyor, getirileri dişimizin kovuğuna bile yetmeyebiliyor. Oysa açık deniz gibidir her şey içinde barındırdığı gizemiyle, hoyratlığı, sakinliği kendimizden duygularımızdan birer örnektir. Acı bizim ona kattığımız önem oranında hayatımızda değil miydi? Güç savaşları akla gücü getirdikçe insanlığımız güçten düşmeye başlayıncaya kadar. Acı bir yere gitmezmiş oysa umutlar değişkenmiş. Fotoğraflar sadece zamanı değil bizi de çivilermiş meğerse olduğumuz yere. Azalan her şeyin kıymeti artıyor. Her geçen gün gazdan, betondan, silahlardan ve teknolojiden etkilenmemiş yüreklere şaşkınlığımızı etiketliyoruz. Uçurtmalara yer açmaya da sıra gelecek bir gün elbet, kuşlar sevinç çığlıklarıyla inecek toprağa ve o gün çocuk kendisiyle tanışacak. Aynadaki olgun yüzüyle hayatı sevmeyi, çocukları için ısrarla, hasretle deneyecektir geç bile olsa.
Yine bir gece yağmuru izliyorum penceremden, camdan bakacak bir arap kızı arıyor gözlerim. Göremiyorum. Sonra fark etmez her hangi biri baksa da olur diyorum. Birileri baksa yeterdi. Dünyamız hala küçük bir çocuk, oyunbozanları zeytin dalını alıp kaçarken o sana bakıyor. Fark ettin mi?