9
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1486
Okunma

"Sen daha iyilerine layıksın" diyordu yan masadaki Kızıl Saçlı Kız, karşısındaki delikanlıya, "ben seni kesinlikle hak etmiyorum, sorun sende değil tamamen bende.”
O, elindeki cep telefonuna gülümseyerek bakıyordu, "okunur be bu şiir, bi kez daha hatta bin kez daha okunur" diye mırıldandı. Şu hecelerdeki uyuma bakın nasıl da birbirleriyle cilveleşiyorlardı:
RONALDOMU MESSİMİ
NE RONALDO NE MESSİ
ALEMİN KRALI HAMİT ABİ
ÇIKINCA SAHAYA
RAKİPLER DÖKÜLÜR TEPSİ TEPSİ
RONALDOYLA MESSİ
GİDİP İÇSİNLER KUTU KOLA MEPSİ
NİKNEYM: HECENİN_DİBİ SÖRNEYM: HAMİT
NOT: BU ŞİİR 121LİK HECE ÖLÇÜSÜYLE YAZILMIŞTIR. BAŞLIĞIDA SAYARSAK 137. İNANMAYAN SAYSIN.
Ensesine inen şaplakla kendine geldi:
“Vay Hamit, naaabeer yaa?”
“İyilik Kamil, senden naabeer?”
“Süper tabi oğlum, bak yeni şiirimi oku!”
“Okudum, siteye gireyim beğenecem de.”
“İyi oldu bu E.D. sitesini keşfetmemiz, yoksa harcanıp gidecektik valla. Şimdiden 15 kişi beğendi bak.
“Havuz Çıkışı Banu Alkan Bakışlı Kadın da beğendi mi abi?”
“Tabiki oğlum, o kadın hasta oluyor zaten bana. Ya o değil de, bunu da günün şiiri seçmesinler var ya, bu kez mesaj atıp sorcam site yönetimine; dicem ki; “bir değil iki değil tam 3 şiirdir beni ısrarla görmezden geliyorsunuz, bakın bu 4. şiirim, kendiniz böyle şeyler yazamıyonuz diye kıskançlığın alemi yok, verin hakkımı…”
“Haklısın abi, ben de desteklerim seni “verin Hamit abimin hakkını” derim ben de.”
Yan masadaki Kızıl Saçlı Kız “Şimdi ben gidiyorum, kendine iyi bak, tamam mı?” diyerek masadan kalktı. Delikanlı hüngür hüngür ağlamaya başladı, göz yaşları kirli gömleğine damlıyordu.
Hamit “Gel birader ya, noldu?” diyerek delikanlıyı masasına davet etti. Delikanlı masaya oturdu “Kahretsin abi ya ben neden bu kadar mükemmelim, elimi nereye atsam bu üstün kişiliğim başıma bela oluyor” dedi elinin tersiyle gözlerindeki yaşları silerek. “Kızlar mesala abi, üstün kişiliğim karşısında eziliyolar, beni ulaşılmaz olarak görüyolar, sonuç olarak sap gibi kalıyoz ortada. Çok da üstünlüğümü göstermemeye çalışıyorum ama, napsam olmuyo işte, fazla üstünüm…” Hamit, “Seni çok iyi anlıyorum kardeşim” dedi, “Aynı durum bende de var, bak şu E.D. denen site de benim şiirlerimi kıskanıyor. Delikanlı araya girdi: “Vay şair abim benim, bende de var şairlik, hem de öyle böyle değil, bende binlerce sayfa şiir var abi, kendi yazdığım, bi gün dedim ki ulan madem yazıyon, bi kitap çıkar, herkes okusun, bencil olma, sendeki bu cevherden herkes faydalansın, ama gel gör ki yine benim üstün kişiliğim çıktı karşıma, aldım sayfalar dolusu şiirimi gittim, “PARA KARŞILIĞI HER TÜRLÜ KİTAP BASILIR YAYINLARI”na, ne deseler beğenirsiniz; “bunlar mükemmel şiirler, bizim yayınevimizin üstüne çıkıyorlar, şimdi farzedinki biz bunları bastık, nolacak? Bütün edebiyat camiası görsel olsun yazılı olsun her türlü vasıtayla bize akın edecek, sorular, sorular, sorular, röportaj üstüne röportajlar, bütün gözler üstümüze çevrilecek, kusura bakmayın biz küçük bir yayıneviyiz, bu baskıyı kaldıramayız… “ “3 kat para teklif ettim, kabul etmediler abi, yarın da “AĞIR ABİ YAYINLARI’na gitcem.” “Yakışır karde…”
Bu arada arka masadaki iki kişi:
“Duydun mu ganga Banu Alkan bakışlı kızlar varmış sitede, sitenin ismini not al hemen.”
“Bu gece damlıyoz panpi E.D.’ye!”
“Toplu mesaj atarız, veririz telefon numaralarımızı…”
“Şu badi salonunda verdiğimiz burus li pozlu resimleri de koyarız profillere, bizde bu Neymar saçları da olduktan sonra, kim reddedebilir bizi.”
“Ağızları açık kalacak ağızları…”
“Neyse, ganga panpa, şu selfi çubuğunu al da benim bir selfi resmimi çeksene, sonra da ben senin selfini şettiririm.”
Hamit’in sözü ensesine inen günün ikinci şaplağı nedeniyle yarım kaldı.
“Ooo Mert Abi!..”
“Abi yok lan, abi yok demedim mi ben sana, Mert, Mert…”
Niye abi, ben senin sevdiğin kız mıyım ki?”
“Sadece sahte saygı istemiyorum.”
“Tamam abi, demem bi daha. Ya abi, biz de seni bekliyoduk aslında, bilse bilse Mert Abi bilir dedik. Şimdi bu Kamil kardeşimiz elektro gitar çalmak istiyomuş, tamam mı, klasikten mi başlasam aca…”
Çıkın lan dışarı!.. Çııkın!.. Bi daha da gelmeyin bu kafeye, yetttiniz ulan artık, elektro gitar çalacakmış, klasikle mi başlasammış, zurnayla başla…”
“Tamam abi kızmana gerek yok, noldu ki şimdi?”
“Neyse…”
“Grup işi noldu abi, konserler ne zaman başlıyor?”
“Kovuldum, yetersiz buldular…”
“Senin gibi adamı?”
“Evet.”
“Eylül Yenge de ayrılmıştır gruptan, sen gidince?”
“Onla da ayrıldık, çok basitmişim.”
“Sen mi basitmişsin? Neyse abi, sana kız mı yok… Eski grubuna da dönersin, nolcak, zaten Mert olmadan bu grup bi hiç diyip duruyolar.”
“Ya bırak, onlar da hiç bilmiyor. Hadi kaçtım ben!”
Aynı günün gecesi Kızıl Saçlı Kız elinde akıllı telefonu, yazılı sohbetteydi:
“Ya Mert, ben sana bi şey söylicem ama…”
“Söyle.”
“Ya nasıl diyim… şey işte… ben senden çok hoşlanıyorum.”
“Sen de benim hoşlandığım bir arkadaşımsın.”
“Öyle değil, ben başka türlü…”
“Beni görmedin bile.”
“Olsuun.”
“Arkadaşlık iyidir.”
“Ama bak, ben arkadaşken başka sevgiliyken çok başkayımdır, sınır tanımam.”
“Sen daha iyilerine layıksın, ben seni kesinlikle hak etmiyorum, sorun sende değil tamamen bende”.
Mert “Şimdi ben gidiyorum, kendine iyi bak, tamam mı?” diyerek sohbet penceresini kapattı. Kızıl Saçlı Kız hüngür hüngür ağlamaya başladı, gözyaşları tertemiz pijamalarına damlıyordu.
Çok uzaklarda bi yerlerde, Dünyanın Gelmiş Geçmiş En Yeteneksiz Yazmayı Seven Kişisi bir yazısını daha sonlandırdı. Bu yazının adını “Dünyanın Gelmiş Geçmiş En İyi Yazısı” koyacaktı.
2015