- 514 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ruhsuz kurtaran
Gölgeler kısalmış sahil günübirlikçilerle dolmuştu. Yüzmek isteyenler şezlonglardan kurulmuş labirenti geçip denize giriyordu. Kumdan ayakları yanan yaşlı ve genç iki erkek parmak uçlarında sıçrayarak kendilerini suya attı. Güvenlik dubalarının çevresi tenhaydı. Genç, dubaları işaret edip dibe daldı. Yaşlı peşi sıra attığı kulaçlarla genci geride bıraktı. Dubalara tutunup soluklanırlarken ayaklarını çırpıyorlardı. İhtiyar kederli bir sesle “Kahrolası robotlar! İşten çıkartıldığım aklıma geldikçe elim ayağım titriyor,” diye veryansın etti. Genç, elini ihtiyarın omzuna atıp “Baba, takma kafana. Senden daha iyi temizlik yapacak değiller ya!” diye küçümsedi. İhtiyarın gözleri daldı. Bakışları donuklaştı. Kısık bir sesle “Yorulmak nedir bilmiyorlar,” diye mırıldandı. Genç dubayı bırakıp sahile doğru fırladı. Dalgaların arasında yüzüyordu. Bir an durup arkasına baktı. “Baba, hadisene!” diye seslenip devam etti. İhtiyar kendini suya bıraktı. Birkaç kulaç atmıştı ki baldırına kramp girdi. Büyük bir korku içindeydi. Batıp çıkıyordu. Genç kumsala varmış ihtiyarı görmeye çalışırken “Babaa!” diye çığlık attı. Yardıma gidecekken cankurtaran omuzundan bastırıp durdurdu. Çevik hareketlerle koşup daldı. İhtiyar suya gömülmüştü. Genç, başı iki elinin arasında çaresiz çömelmiş ağlıyordu. Kalabalık merakla olup biteni izlerken aralardan biri “Geliyorlar!” diye müjdeyi verdi. Cankurtaran ihtiyarı kucaklayıp kumsala çıkardı. İhtiyar kendindeydi. Dizlerinin üzerine yığıldı. Kuvvetle öksürüyor yuttuğu suları tükürüyordu. Genç sevinçle ihtiyarı kaldırdı. Cankurtaran, kulesine yönelmişken ihtiyar önünü kesip minnettarlıkla elini uzattı. Cankurtaran karşılık vermedi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.