Kamyon
Gece. Soğuk. Ama artık sessiz değil. Az önce O’na çok şiddetliymiş gibi gelen bir sarsıntıyla uyandı. Korkuyla önce yatağında kımıldayamadı, öylece, gözleri tavana dikili bir süre kalakaldı. Sonra bir anda kendini yatağının karşısındaki masanın altına attı. Kalbi küt küt atıyordu. Yeni bir deprem miydi yoksa. “E buraya, masa altına mı saklanıyoduk, kolon yanına mı, yatak altına mıydı yoksa… Nereyeydi be?” diye ağlamaklı bir sesle sordu kendi kendine. “O eğitici programları izleseydim keşke. Sana ne lazımdı yok cimbomdu yok fener”. O anda duvarda asılı duran fotoğrafı fark etti. Bu Leyla’yla olan tek fotoğrafıydı. Kampusta. Leyla bir bankta… Üzerinde kırmızı elbise… Siyah saçları upuzun… Kitapları defterleri kalp üstünde… Sımsıkı sarılmış. O, Leyla’nın arkasında. Ayakta. O da kırmızı giymiş. Siyah saçları her zamanki gibi jöleli… Suratındaki müthiş sırıtış... Bu fotoğrafın çekildiğinden Leyla’nın haberi yok. Ah bir olsa… Bir fırlayışta fotoğrafı kapmasıyla masanın altına dönmesi bir oldu. Fotoğrafa uzun uzun baktı, içini çekti, koynuna, mavi pijamasının içine soktu sonra da. Öylesine korkmuştu ki sarsıntının bir anda gelip geçen hafif bir sarsıntı olduğunun farkına varamadı. Bunun bir deprem olmadığını anlaması için hayli zaman geçmesi gerekti. Babasının sesi geliyordu balkondan. Bağırıyordu:
“Yuh be kardeşim!”
Balkona çıktı. Altı kat aşağıdan apartmandakilere karşılık veren adamı gördü. Ve birinci kat balkon altına sıkışmış, ne yüklü olduğunu bilmediği kamyonunu. Ufak tefek bir adamdı. Kafasının ortasındaki saçsız bölge sokak lambasının da yardımıyla parlıyordu. Bir an aklından bu bölgeye tükürmek geçti. Çocukluğunda bu hareket yüzünden yediği dayakları yine o anda anımsadı. Vazgeçti.
“Bi şey yok ağabey, bi şey yok!”
“Ne bi şey yok, kodun evin… Tövbe tövbe!”
“Vallaha bi şey yok ağabey, sıyırdı!”
“Ne sıyırdı ulan, dökmüşsün dükkânımın camını da!”
“İçmiş ayol bu içmiş!”
“Tuu pis sarhoş!”
“Vallaha içmedim abla, aha gel kokla, içtiysem ekmek çarpsın!”
“Bak hayvana bak... Ekmeği karıştırma bu işe… Hay gecenin ta üçünde – beşinde uzay mekiği çarpsın sana emi… Hay seni!
“Dükkân kardeşim dükkân… Benim dükkânın camı n’olacak… Ben anlamam!”
Dükkân sahibi Kazıkçı Bakkal Musa Amca’ydı. Dükkânının camının kırılmasının bu olayla alakası yoktu. O cam, akşam saatlerinde eşiyle ettiği evlere şenlik kavga sonucu kırılmıştı.
“Tamam, be hacı hallederiz!”
“Halledecem şimdi ben seni halledecem. Dur bekle orda, geliyom!”
Bu son konuşan babasıydı. O’na döndü:
“Oğlum Hamit, koş, fırla bak bakalım hasar var mı?”
“Yav baba, döver möver!”
“Koş ulan!”
“Yav baba yav!”
“Yuh ulan 23 yaşında herifsin, saç jölelemekten başka bi şey becerdiğin yok. Tamam, tamam, ben iner bakarım, döverse beni dövsün, gencim ne de olsa, tam 77 yaşında…”
Hamit’in babası Veysel Amca söylene söylene, ağır adımlarla – ki bunlar O’nun atabileceği en hızlı adımlardı- merdivenlerden inmeye başladı. Kiracılarının o kadar ısrarına rağmen asansörü tamir ettirmemişti. Tamir ettirmeyecekti de. Ne gerek vardı o kadar masrafa. Yürüyüversinlerdi. Hem zaten topu topu 8 katlı bir apartmandı. Üç - beş katı asansörle in. Bakkala sepet sarkıt. Neredeyse tuvalete bile arabayla git. Yediğimiz içtiğimiz desen ne idiği belirsiz. Al sana bir sürü tombul vatandaş. Bi de sonra, yaz yaklaşınca diyete başlarlar, spora koşarlar. Tamir ettirmeyecekti işte. Böyle düşünüyordu Veysel Amca.
Veysel Amca aşağıya indiğinde kamyonun yerinde yeller esiyordu. Kazıkçı Bakkal Musa Amca ve birkaç kiracısı daha oradaydı.
“Tutmaya çalıştık ağabey ama ‘binada bi bok yok, asıl hasar benim kamyonda’ dedi, atladı gitti herif.” dedi içlerinden biri.
Veysel Amca kamyonun tosladığı yere baktı. Pek bir hasar yoktu. Hatta hasar yok sayılırdı.
“Neyse, hasar da yokmuş zaten.”
Merdivenlere doğru yöneldiler. Merdivenleri adımlarken Kazıkçı Bakkal Musa Amca “tüh be, camı da yediremedik herife” diye söyleniyordu.
Hamit, neredeyse gün doğmak üzereyken yatağına uzandı. Sırtüstü. O olayı düşündü. Hayal kurdu: Adam kamyonuyla apartmana çarpıyordu. Hem öyle ufak tefek de değil, dev gibi. Üstelik kötü niyetli de. Bağırıp çağırıyor. “Yıkacam burayı” diyor “başınıza yıkacam.” İnmiş kamyondan apartmana yumruk savuruyor. Her darbede apartmanın bir parçası kopuyor. Ama Hamit var: Süper Hamit. Tüm dünya O’na böyle diyor. Ve Hamit hiç korkmuyor. Fırlıyor yatağından. Babası “dur oğlum” diyor “döver möver…” “Yahu baba”diyor “Yirmi üç yaşında herifim, bu kıytırıktan mı korkacam.” Bir sıçrayışta adamın yanında Hamit… Tutuyor adamın savurduğu yumruğu büküyor, büküyor, büküyor… “Hadi bas git” diyor “almayım ayağımın altına.” Korkuyor adam. Kamyonunu bırakıp kaçıyor. Sonra alkışlar, alkışlar. Apartmandan, çevre apartmanlardan… Ama hiç umursamıyor Hamit. Gözlerini ta ötedeki apartmanlardan birine çeviriyor. Apartmanın 5. katına. Pencerede Leyla. Ellerini kavuşturmuş, başı hafif yana eğik, yüzünde gülümseme. Ve etrafında uçuşan kalpler, kalpler.
2008
YORUMLAR
programım şu şekilde:
-Dünyanın Gelmiş Geçmiş En İyi Yazısı
-Mavi Noel Baba
-Piskopatız İcabında Oyarız
-Çoluk Çocuk Falan Filan
-İlhami The Dürtük Ya Da İlhami'yi Beklerken
-Karı Kız Falan Filan
-Kaave
-Şehirdeki Melekler
-Karanlık Adam
-Tımarhane Dünlüğü
ardından yeni bir öyküyle defteri bir süreliğine kapatış
olricx tarafından 7/26/2017 10:34:13 AM zamanında düzenlenmiştir.
olricx
-Dünyanın Gelmiş Geçmiş En İyi Yazısı
-Mavi Noel Baba
-Piskopatız İcabında Oyarız
-Çoluk Çocuk Falan Filan
-İlhami The Dürtük Ya Da İlhami'yi Beklerken
-Karı Kız Falan Filan
-Kaave
-Şehirdeki Melekler
-Karanlık Adam
-Tımarhane Dünlüğü
ardından yeni bir öyküyle defteri bir süreliğine kapatış
ressam12
eskileri anımsatıp, yeniyle kapanış ve bir ara..
anladım galiba
youtube.com/watch?v=t3_lTX50-t0
ağladıkça gelSin o vakit ressamdan da
sevgi ve selamla
ressam12
daha da fazlası : iyilik güzellik sağlık olsun
selam ile