- 753 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ARTVİN FIKRALARI-5
51-NİYE ÖDERSİN?
43 Yıllık esaret döneminde Ermeniler Ardanuç’un tüm ticaret, sanat ve tarım işlerini ele geçirirler, Müslümanlar ise verimsiz topraklarında tutunmaya çalışırlar. Orman köylülerden birisi, çarşıya atı ile odun getirir ve bir Ermeni’ye satar, parasını alırken diğer bir Ermeni görür ve kendi dilleri ile “Niçin ödersin, veresiye al; gitsin, gelsin” diye çıkışır. Diğeri ise daha kurnazdır:
-Şunların eline biraz para geçsin ki başka işe girişmesinler, der.
52-SU YUKSELMİŞTUR
Temel, dere kenarında otururken oradan jeeple geçmekte olan bir adam, derenin derin olup olmadığını sorar, Temel de:
-Derun degildur, geçebilursun, der. Adam Temel’e güvenerek basar gaza, ama yarı yolda suya gömülür, zar zor canını kurtarır. Kan ter içinde kalan adam öfkeyle Temel’in yakasına yapışır:
-Hani derin değildi ulan!..Değince Temel,gayet sakin:
-Temin bir ördek geçeydi,su pelini geçmeydi.Su yukselmiştur da!..Der.
53-SAPİNİ TUTAYRUM!..
Temel, normal fiyatının çok üstünde bir değerle bir kazma satın alır ve köyde bayağı bir alay konusu olur. Günlerden bir gün tarlasında çalışırken arkadaşlarından birisi seslenir:
-Ha uşağum, ne çabuk kazmişsun pukadar yeri daa? Kazmaya verdiği parayla dalga geçildiğini çakan Temel:
-Pen kazmayrum da! Ha bu kazma kazıyı, der. Arkadaşı:
-Maden kazma kazayi, sen niya haburyasun daa? Temel’in cevabı hazırdır:
-Sapini tutayrum daa,tutayrum ki çamurlanmasun!..
54-İDOL BOĞA
Bir Artvinli, İstanbullu bir arkadaşını Kafkasör Boğa Güreşlerine götürür, hanımlarını ortaya alarak türbinde yerlerine otururlar. İlk güreşten sonra galip boğa için anons edilir: “Bu boğa, bu sene 50 kez çiftleşmiştir” denir. İstanbullu Hanım kocasını dirseği ile dürterek kulağına “Bu boğadan öğreneceğin bir şeyler olmalı” der. Adam siniri bozulmasına rağmen ses çıkarmaz. İkinci çiftin güreşinden sonra yenen boğa için anons “Bu boğa da bu sene 100 kez çiftleşmiştir” diye anons edilir. Hanım kocasının kulağına “Deminkini boş ver, asıl bunu örnek almalısın” der, adam yine ses çıkarmaz. Daha sonra daha iri boğalar güreşir ve galip boğa için anons: “Bu boğa da bu sene 365 kez çiftleşmiştir” diye ses gelince hanım, hop oturup, hop kalkar ve kocasının kulağına “Asıl bu boğa senin idolün olmalı, her gün bir tanecik” deyince adam artık dayanamaz, karısına:
-Peki, karıcım, bir sor bakalım, her gün aynı inekle mi çiftleşmiş?, der.
55- AĞIR YÜK
Temel kaynanası ile İstanbul’a gitmek üzere bir gemiye biner, yolculuğun yarısında gemi su almaya başlar, kaptan emir verir:
-Herkes en ağır yükünü denize atsın!
Herkes eşyalarını atmaya başlar, Temel ise insanların şaşkın bakışları arasında, kaynanasını tuttuğu gibi denize fırlatıverir. Kaptan Temel’e bağırır:
-Seni haydut! Niye attın kendi öz kaynananı denize?
-Haçan en ağir yükinu at dedin kaptanum, penim en ağir
yükum oydi daa!..
56-NOŞUT
Temel Afrika’ya safariye gider, ilk günün gecesinde otelin lobisinde avcılar aralarında konuşur: İngiliz ben bugün 1 gergedan vurdum der, Fransız ben de 1 aslan vurdum der. Temel de ben de 1 noşut vurdum der. İngiliz’le Fransız anlamamış ama cehaletleri belli olmasın diye de sormazlar.
Ertesi gün yine ava gidiler, gece yine toplanırlar. İngiliz ben 2 kaplan vurdum der, Fransız ben de 1 fil vurdum der. Temel ben 4 noşut vurdum der. İngiliz dayanamaz, sorar:
-Kusura bakma ama noşut nasıl bir şeydir? Bunca yıllık avcıyım hiç duymadım. Temel de.
-Ben de ilk defa burada gördüm. Kara kara bir şeyler, insana benziyorlar. Ellerini kaldırıp “noşut, noşut” diye bağırıyorlar, der
57-SULOBANLI
Sulobanlı’nın biri Ardahan’a giderken koyunlarını otlatan bir çobanı görür, çobana yaklaşırken de sürüyü sayar ve 72 adet olduğunu görür. Çobanla hoşbeşten sonra kaç koyunu olduğunu tahmin etme karşılığı seçmece bir koyuna bahse tutuşur. Tabii bahsi kazanır ve koyununu seçer. Bu sefer çobanın önerisi :”Nereli olduğunu bilirsem, kazandığını geri vermecesine” bahse girerler ve “Sulobanlısın”der ve bahsi kazanır. Adam hayretle nasıl bildiğini sorunca, çobanın cevabı kısa olur:
-Koyun yerine, köpeği seçtin de, ondan, der.
58-KIZGINLIK HALİ
Ardanuç-Irmaklarda Muzaffer ve Altun Çelik iki çift öküzle harman dövmektedir. Çocukları yardımcı olurken misafirleri Altun Hanımın büyük ağabeyi İskender Durmuş da meyve ağaçları gölgesinde onları izlemektedir.
Koşukların bir çifti yeni yeni alıştırılan tosunlardır, uyum sağlamada zorlanırlar. Hele bir tanesi sık sık yatmakta Muzaffer eniştemizi hayli üzmektedir. Bir müddet sonra bütün çabalara rağmen kalkmak istemeyince sıcağın etkiyle iyice kafası atan Enişte, kesmek için bıçağına davranır. Durumun ciddiyetini gören hanımı yanına koşar, bağırıp çağırarak çubuğu eline başına gözüne indirir. Ağabeyleri gülmekten çimenlerde yuvarlanırken çocukları, tosunu boyunduruktan kurtarır, harman dışına çıkarırlar. Ortalık durulur.
Akşam yemeğinde İskender Durmuş eniştesine takılır:
-Her şey aklıma gelirdi de, eniştemin kız kardeşimden dayak yemesi aklıma gelmezdi, der. Harmandaki kızgın Muzaffer Enişte gitmiş, yerine başka birisi gelmiş gibi:
-Yoo!..Çocuklar serinletmek için tosunu suya götürdüler,der.
59-DUDUMET AYISI
Ardanuç-Aydın Köyü Dudumet Ormanı’nın da bulduğu ayı palağı ile ilkokul öğrencisi Nuri evden kaçar, otobüse bineceği sırada polis memuruna yakalanır ve emniyete götürülür. Misafirhanede babası beklenirken kucağındaki palak aniden sıçrar, köşedeki ziyaretçi sosyete hanımın yanına giderek bacaklarını yalamaya başlar. Hanımın bağırması üzerine yanındaki nişanlısı kovmaya çalışırken bu sefer adamın bacağını kapar. Nuri koşarak gelir, ayırmak için belinden kavrar, belini sıkınca palak da ağzını sıkar, derken adam bağırır, çağırır, her yer kan gölü olur. Çocuk babasının durumu görmesinden korkar, bırakması için polise yalvarır, ambülâns gelir infial halindeki yaralıyı sedye ile götürürken nişanlısı avaz avaz bağırmaktadır:
-Evlenmemize altı aydır karar veremedin, ayı beni saniyede keşfetti, bacağımı yaladı, ayı kadar ağzının tadını bilmiyorsun, oh olsun sana.
60-OLI DE SES YOH!..
İki Sulobanlı tomruk hazırlamak için ormana gider, kestikleri ağacın altında kalırlar, birisi ölür diğerinin bacağı kırılır. Bacağı kırılanın bağırıp çağırması üzerine oradan geçen Siryali’in biri yanlarına gider, durumu görür. Kırık bacaklının hala bağırıp çağırması üzerine:
-Orda adam olmiş, sesi çıhmıyer, habunun bacağı kırılmaynan ettuğu fizaha bah!..Sus ola, İtoğlit, diye bağırır..
61-KAZMA KILIFI
Siryali’nin birisi eski dönemlerde bir adet çizme bulur, bakar bakar ne olduğunu anlayamaz. Getirip arkadaşına: -Ola!..Habu nadur,aca? Diye sorar. Arkadaşı:
-Tanımiyersin ola beç!..Kazma kılıfı,diye cevap verir.
62-KÖRTALİ ÇAVUŞ
Körtali’nin biri askere gider, çavuş olur. Bir gün içtima alanında Körtali Çavuş’a bölüğe talim yaptırmasını komutanı emretmesi üzerine talime başlar:
-Bölük!..Rahat,hazır ol, yerbeyir say,uygun adım marş!..Erler ve komutan şaşkınlık içindedir.Komutan öfkeyle bağırır:
-Çavuş!..Yerbeyir de ne oluyor ? Diye sorunca çavuş selam çakar ve:
-Olduğun yerde!..Komutanım,der.Komutanın bölüğü doğru dürüst yürüt emri alan Çavuşumuz,talime başlar:
-Rahat,hazır ol,yanbegi get(1),uygun adım,marş!..
1-Yanbegi get: yan yana git
63-NALLI AYI
Yusufeli’nin bir köyünde ay ışıklı bir gecede iki arkadaş eşeklerine binerek ayı avına çıkarlar. Avlanacakları yere gelince eşeklerden inerek ayının geçeceği yerde pusuya yatarlar. Bir süre sonra ilerde çalıların arasında bir karartı görür görmez ikisi birden tetiğe basar, karartıyı yere devirirler. Avları yuvarlanarak sırtı yere, ayakları yukarıda bir çukura düşer, ay ışığında nalları parlar. Avcılarımız avlarına yavaş yavaş yaklaşırken biri diğerine:
-Ola valla, nallı ayı var derlerdi de inanmazdım. Aha vurduğumuz ayı da nallı, der. Biraz daha yaklaşınca bu sefer diğer avcımız:
-Hem nallı,hem eğerli,ola bu bizim eşek!..der.
64-ELA GET…
Şavşat’ın bir köyünde evde kaynana gelin kavgası ayyuka çıkar, kaynata kavgayı durduramaz, sinirlenir, komşuya gitmeye hazırlanır. Gelin de yemek hazırlamaktadır.Kaynatasının kapıyı açtığını görünce:”Ağa Emi!..Ha şimdi nera gediyersin?” deyince kaynata:
-Cehennemle, karayola gediyerim, der. Bunun üzerine gelin:
-Bare(1) ekmek yiyah da ela get, der.
1-Bare: Hiç olmazsa
65- ALIN BU TOPİ…
Ardanuç-Irmaklar Köyü’nden Kadigil’den Gago Mustafa Unushev’den atı ile soğan getirmektedir. Akomara Düzlüğü’ne çıktığı zaman top oynayan çocukların futbol topu, gelir atın önünde durur. Hiç böyle bir şey görmemiş hayvancağız ürker, üstündeki yükü atarcasına huysuzlaşır. Atını zorlukla sakinleştirmeye çalışan yolcumuz çocuklara bağırır:
-Alın habu topi, topunuzun anasına bilmam nedarım.
66-SİZ DE ALIN…
Şavşat’ın bir köyünde İshak Ağa, eski muhtar Hasan Ağa’nın harman makinesini alır, tığı savurur, geri götürmeye üşenir, makineyi bir kenara bırakırlar. İki harman arası hem uzak, hem de engebelidir. Makine kendisine lazım olunca getirilmediğini gören Hasan Ağa, makineyi getirmeleri için o tarafa doğru bağırır. Oradan ise:
-Makine biza lazumdi, gelduh alduh; siza lazumsa gelun, siz da alun, diye cevap gelir
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.