Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde sıklıkla görülen bir gelenektir misafir odası.
Misafire has odadır.Misafirden başkası giremez.Evde yaşayanlar dahi belki kendini o odaya ait hissetmez.
Misafir ne zaman gelirse gelsin o oda hazır ve nazır vaziyettedir her daim. Bu odalardan birinde misafir olduğunuzu düşünün. Hiç üzüldüğünüz oldu mu ; herhangi bir evde neden bu misafir odasında şu dolap,bu ayna, şu halı vesair şeyler eksik diye?
İşte dünyada bir misafir hanedir kardeşim. 18 bin alem veya şu anki bilimle gezegenler arasından sadece biridir.
75 yıllık ömrün hepsine dünya hırsını sığdırmak gerçek müslümanlık şuuruna yakışmaz.
Kuru duayı bırakıp fiiliyata geçmek lazım. Kınamak çare değil acizliktir bence. Eğer illa bir şey kınayacaksanız önce kendi müslümanlığınızı kınayın bence.
Hz.Hamza,Hz.Ebubekir,Hz.Ali,Hz.Osman ve Hz.Ömer sadece dua etmekle yetinmezdi.
Bizler sadece dua olarak Firavun’un karşısındayız ama fiiliyat olarak Hz.Musa’nın yanında değiliz.
Allah’ın ordusu geldiği an ilk yok olacak kişiler biz inandığımızı sanan kullar oluruz diye tahayyül ediyorum ne yazıkki.
Yüz elli yıl ayakta kalan bir binayı düşünün.İlk varisi Ahmet amca olsun. O soranlara orası benim derdi. Vefat etti sonra Mehmet amca aldı. O da soranlara orası benim derdi. Daha sonra Veli amca aldı o da aynısını dedi. Ama herkes şunu unuttu orası da aldığı nefes ve beden gibi sadece emanetti.
Size verilen bu emaneti iyi kullanıp bir dert sahibi olun lütfen sevgili okur.
Yazımı Necip Fazıl’ın bir sözüyle bitirmek istiyorum :
" Ey müslüman, sana düşen nimet sadece çile... Uyumamak ve düşünmeye memur olmak... Bu çile kapısından erişilecek dünyayı bilseydin, yatağını ve yorganını satardın! "

Fırat SÖYLEMEZ 23.07.2017 (00:08)

*Fiiliyat olarak herhangi bir projesi olan varsa ben de varım biline.Saygılarımla.