Ömrümüzün büyük bir kısmı, olmasını istediğimiz şeyleri düşünmek, olması için çabalamak yada olmadığı için üzülmekle geçer.

Hele imalat ve tüketimde frenlerin patladığı, reklamların, özendiricilerin gözleri kamaştırdığı bu dönemde..

Özellikle böyle bir dönemde, bir şeye "kesinlikle benim olmalı" "kesinlikle bu iş olmalı" derken bazen kendi kendimize: " bir dakika! diyebilmeliyiz. Yoksa nefis atlı biz yaya ömür tükenip gidiyor..

Peki kendi kendimize "Bir dakika!" dedikten sonra ne diyelim? Hesap kitap, bizden daha çok ihtiyaç sahibi olanlar.. sonra, olmasa da olur mu diyelim?

Tabi bu gibi şeyleri de diyebiliriz, fakat size naçizane daha kesin ve kestirme bir yol tavsiye etmek isterim, kardeşiniz ve arkadaşınız olarak.

Bir şeyin olmasını aşırı istiyorsanız, o şeyin olmasına çabalamadan ya da, olmuyor diye üzülmeden önce, samimi bir tövbe ve istiğfar ile o istekten Allah’a sığının.

Eğer bu şey nefse yerleşen şeytanın evhamı ise, Allah’a iltica etmekle o şeye duyduğunuz şiddetli istekten, sevgiden ve olmuyor olmasından duyduğunuz üzüntüden, çabucak kurtulur ve huzur bulursunuz..

Bunu bir kez olsun deneyin!

Kalbimizin ve nefsimizin Allah’ın kudret elinde olduğunu, şeytanın verdiği vesvesenin de, Rabbimizin izni ile olduğunu, Meleklerin bize takvayı ilham etmesinin de, Rabbimizin izni ile olduğunu, daha yakından anlayacaksınız.

Daraltan, sıkan ve Genişletip rahatlatan, Kâbıd ve Bâsit olan Rahman ve Rahim olan Allah’ın,
Rabbimizin! Her an bizim üzerimizde olan mutlak Hakimiyetini, kalplerimizin, Rabbimizi anarak O’na iltica ederek kargaşadan, kirden nasıl arındığını, nasıl genişleyip ferahlandığını anlayarak tecrübe edebileceksiniz.

Allah’a iltica etmeden önce kendi nefsimize ve duygularımıza bile güven olmayacağını, bazen şiddetle istediğimizi, sevdiğimizi sandığımız bir şeyin bile, kalbimize çöreklenen koca bir yalandan ibaret olduğunu anlayacaksınız.

"Bu mesleği, bu kimseyi, bu müziği, bu artisti çok çok seviyorum, ne yapayım, içimden geliyor, bu aşk bu sevgi bana Allah’tan geliyor " denir ya bazen.

İşte bu aşkların, bu sevgilerin Allah’a ibadet ve dua ile iltica etmemekten, Allah’a asi olmaktan dolayı verilmiş olabileceğini, yani İsrail oğullarının kalplerine ceza olarak yüklenen "buzağı sevgisi" türünden bir sevgi olabileceğini de düşünmeliyiz.

Yani yalnızca maddi tüketim çılgınlığından değil, manevi tüketim çılgınlığındanda, ömrümüzü ziyan ile bitirip tüketme çılgınlığındanda, ancak Allah’ı anarak, O’na iltica edip sığınarak kurtuluruz ve o zaman, aslında şimdi de çok zengin olduğumuzu, mutlu olmak için çok şeyimiz olduğunu anlarız.


Rabbim cümlemizi büyük kurtuluşa erenlerden, Firdevs cennetine girenlerden, Cemalini görenlerden eylesin. Allah’ın Mağfireti, Rahmeti, Bereketi, Selamı daima ebeden üzerinize olsun.


Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla.

Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına

Güneşi takip ettiğinde Ay’a,

Onu açığa çıkarttığında gündüze,

Onu örttüğünde geceye,

Gökyüzüne ve onu bina edene,

Yere ve onu yapıp döşeyene,

Nefse ve ona birtakım kabiliyetler verene,

Sonra da ona iyilik ve kötülükleri ilham edene yemin ederim ki,

Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiştir,

Onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.

ŞEMS Suresi:1....10.