Her Gün Bir Ömre Bedel!
Umutlu sabahların çocuklarıyız biz. Kim ne derse desin, yaşımız kaç olursa olsun hepimiz çocuğuz. Bir uçurtma kuyruğuna takılmıyor mu bakışlarımız, hala kâğıt helva istemiyor mu canımız, daha hızlı değil mi o vakitlerde kalp atışlarımız?
Çocuğuz işte…
Pişeriz, pişeriz, pişeriz… Ama bu pişmişliğimiz kül etmez bizi, yüzsüzleştirmez, özümsetir dünya ve ahret bilgilerimizi, hayata dair birikimlerimizi. Kendimizi yetiştirme çentiklerimiz onlar ve her gün bir yenisini atmıyorsak, işte o zaman bu işte bir yanlışlık var…
Umutlu sabahların gören gözleriyiz, işiten yürekleriyiz biz… Acıyı bal eyler katık ederiz ekmeklerimize, bazen huzur musallat olur kuşkanadı gönüllerimize, bazen de huzursuzluk çöreklenir içimize ama biliriz ki her karanlık gecenin aydınlık bir sabahı vardır ve doğacaktır bütün gölgeli hüzünlerimize…
Çok umutluyuz biz çok… İnanıyoruz her şeyden önce, öyle böyle değil aşkla inanıyoruz, umudumuza güveniyoruz çünkü… Hadi hayır diyin, yok böyle bir şey saçmalama diyin… Diyemezsiniz, yaşayamazsınız, yaşayamazdım ben de inanmasaydım hüzünlerimin geçeceğine…
Biliyor musunuz? Karamsar bir Mersin sabahından yazıyorum bunları, yağmur yağıyor üstelik, ben de yağma şeklimi sunuyorum size…
Nasıl seviyorum hepinizi, nasıl güveniyorum yüreklerinize, nasıl umutla çırpınıyor yüreğim anlatamam… Günümüz kötü geçebilir, isteklerimiz çoğalabilir, içimiz havaya istinaden kararabilir, olmadık işler gelip bugün bizi yorabilir, gün böyle de bitebilir ama inanın lütfen… Yarına inanın, doğacak gün getirecek bize sevdiklerimizi, isteklerimizi, doğan günler yeşertecek ümitlerimizi… Siz bugünü kurtarmaya çalışın, çentiklerinize işe yarar bir şeyler eklemeye, sevdiklerinizi görmeye çalışın ve özümseyin…
Derin bir nefes alalım ve sık sık yapalım bunu sonra kaldırıp kafamızı gökyüzüne bakalım, ne renk olursa olsun hava, kapalı da olsa biz biliyoruz ki, göğün göğsünde saklı bütün derin maviler…
Sevdiğim bir şairin sürekli söylediği gibi, ayakkabım yok diye hayıflanmayın, ayakları olmayan insanları ve onların hayata nasıl sıkı sıkıya bağlandığını düşünün… Size iyi geleceğine inanıyorum, bana iyi geliyor… Ve en dar zamanlarınızda gökyüzünün uçsuz huzuruna dikin gözlerinizi… O da mı işe yaramadı… Kapatın gözlerinizi varsa gerçek kahramanlarınızı, yoksa hayali kahramanlarınızı düşünün… Belki benim gibi güçlü hayaller kuramıyorsunuzdur… İsterseniz ben kurayım yerinize, ne dersiniz?
Masmavi bir deniz kıyısındasınız, palmiyelerin hemen bitiminde sağa bakın, iki palmiye arasında salınan boş bir hamak var, o sizin için… İsterseniz biraz kumlarda gezinin, sonra hamağa dönün ve uzanın, hafif hafif sallanıyorsunuz… Kapadınız da gözlerinizi, dalga sesleri kulağınızda, tatlı bir esinti değiyor yanaklarınıza, mavi ve yeşilin inanılmaz huzuru şimdi içinizde ve bembeyaz olmuş içiniz, esintiye yenik düşen kıyafetleriniz gibi, yanınızda görmek istedikleriniz yahut teksiniz…
Evet, bu bir rüya ama gerçekleşen rüyalarımız yok mu? İhtimali bile güzel değil mi?
Bu kesmedi mi sizi? Siz belki kışı seversiniz, o zaman size bir de kış versiyonu hayal edelim…
Ferah bir evdesiniz dışarı da muhteşem bir yağmur var ve hava soğuk, dert etmeyin içeri de çıtır çıtır yanan bir şömineniz var. Aaa o da ne? Şöminenin önünde filmlerdeki gibi bir post ama yapay… Güzel bir yemek yemişsiniz, yanında kırmızı ve ya beyaz şarap içmişsiniz( Ramazandan ayında değiliz mesela…), yanınızda yine sevdikleriniz yahut teksiniz… En sevdiğiniz müzik kulaklarınızda, belki canınız bir şeyler yazmak ister, kâğıt, kalem çalışma masanızda hazır, kitap okursunuz biraz da ( Canan Tan- Yüreğim Seni Çok Sevdi… Tavsiye)… Kapadınız sonra ışıkları şöminenin ışığı yeter odanızı aydınlatmaya perdeler de açık, yağmuru izliyorsunuz uzandığınız kanepeden… Bomboş kalbiniz ve beyniniz, inanılmaz pozitif şeyler geçiyor aklınızdan… Ne duruyorsunuz, aklınızdan geçeni ardınıza koymayın…
Her gün bir ömre bedel...
Benden bu kadar… Güzel günler diliyorum size…
Sevgilerimle…
Burcu Bir ( Kriz@nt€m )