Ya sabır!! Ya paşa! Ya hakim! Ya doktor!
Dün akşamüstü halk otobüsünde tam bir bunalmışlık içinde yaşadıklarımın öyküsü beynimde yazılıyordu.
Ne kadar düşünmek istemesem de bu insanların sıkış sıkış, açık pencereden gelen uğultulu havanın etki
ve baskısı altında öğleden sonra aklımda geziniyordu hep.
İnsan geç de olsa kimi insanlar hakkındaki görüşlerinin değişebildiğini anlıyor.
Ben de iki araç değiştirerek gittiğim günde hazırlanmış masada yemeklerini yemeye başlamış güncülerin
yanına kısa bir selâmlaşmadan sonra oturdum. Gelinimiz( gün ondaydı) önüme çorbamı koymuştu. yavaş
yavaş içmeye başlamıştık ki Selda abla geldi( ismi değiştirdim) . Çok yorulmuştu. Kalbim ağzımda sanki
diye karşımızdaki kanepeye bir et yığını gibi oturdu. Duşa girdiğinden orda da kalbinin çok çarptığından
söz etti bir kaç kez yineleyerek. Banyodan önce bir bardak su içmek iyi gelirmiş dedim. Diğer arkadaşlar
da beni ilgiyle dinliyordu. Yatmadan önce de bir bardak su içmek kalp krizini önlermiş dedim. Ben böyle
yapıyorum. Selda ablanın soluk alıp vermesi biraz düzeldikten sonra herkesi cümleden selâmlayarak hal
hatır sorma faslına katıldı..
Buraya kadar her şey normal.Kimse kimsenin ağzından lâf kapmıyor sessizlik içinde yemek telâşı sürüyor
kaşık çatal tıkırtısı arasında yemeğimizi yiyorduk. Biraz sonra bu işlem bitti, herkes masadan kakıp yer
ayarladı kendine. Az sonra gelinimiz çaylarımızı da getirdi pasta börekle. Gündekilerin çoğu kardeşimin
itfaiye arkadaşlarının eşleriydi. Kaderleri ortaktı adeta. Bir arkadaşın eşi kalp krizinden ölmüştü. Diğer
arkadaşın eşi onun ektiği biberleri yerken, onu son gördüğünü anlatırken göz yaşlarını tutamıyordu. Her
sözünün başında üzüntüsünü dile getiriyordu.Ölen itfaiyecinin eşi bu ölüm şokunu üstünden atamamanın
üzüntüsüyle acısını kabullenmeye çalışıyordu. bahçede torunuyla oynayıp eve çıktıktan sonra kalbine bir
ağrı girmiş ve son söz olarak kalbim ağrıyor dedikten sonra ölmüş. Daha elli üç yaşındaymış. Başsağlığı
dilemeleri, bu konuda konuşmalar bittikten sonra Selda abla aldı sazı eline.. yani konuşmayı. Bakın bu
sabah amcanızla karşılıklı otururken ne olduğu. Ağzını açıp başka konuşmak isteyenleri susturdu. O gün
kısık gözlerinin bize ne kadar üstten baktığını fark ettim.
Selda abla:
-Bak bey beni bir iyi dinle dedim. Babamı hatırlıyorsun değil mi? Ya benim kardeşlerimi.. Bilisin hepsini.
Bugün onları düşündüm. Hepsinin durumları,hali vakti yerinde.Babam öğretmendi. En büyük kardeşimin
kocası paşa. Onun küçüğününki hakim. Ondan sonraki benim. Benimki belli. (Mitte polismiş.) Benim
küçüğümünki bir emekçi. Onun da işleri çok iyiydi. Ha bir kardeşimi saymayı unuttum. Onun kocası da
savcıydı. Anlayacağınız hepsi yüksek yerlerde büyük adamlardı. Bunları söylerken adeta kendi kendini
hindi gibi kabartmıştı. Bize neydi onun kardeşlerini kocalarından.
Bu arada bir arkadaş.
- Babanız bütün kardeşlere iyi koca bulmuş dedi..
Selda abla bu sözlere karşılık babam Osmanlı bir adamdı dedi. Çoluk çocuğunu düşünürdü.
Bunları söylerkenki yüz hatları önemli Selda ablanın. Millet ağzına baksın, sadece o konuşsun millet onu
dinlesin istiyor. Sözleri ağzında adeta büyütüyor. Gözleri hepimizin gözünde gezinerek sözde verdiği o
büyüklük tepkisini ölçüyor. Tam bu sırada konuşma gereği duydum. Şu bu olmak önemli değil ki dedim.
Önce insan olmalı insan. Yoksa neye yarar. Diğer arkadaşlar destekle gülümserken Selda abla hızını hiç
kesmeden sözlerine devam etti. Lâfı iyice ballandırarak gözlerinin içi hınzırca gülerek devam etti:
- Bakın bunu iyi dinleyin. Birgün rahmetli babamla kocası paşa olan ablama gidecektik. Aman babam bir
giyinir bir süslenir. İşte şu gömleğimi getirin, bu ceketimi getirin. Kokumu getirin. Şu ayakkabılarımı
giyeyim. Küçük kardeşim sordu:
- Baba bize gelirken neden bu kadar özen göstermiyorsun da ablama giderken bu kadar hazırlanıyorsun?
Babam:
- Evlâdım. Onun çevresi demez mi? Bakın paşanın evine nasıl insanlar geliyor diye. Onun için böyle önem
veriyorum.
Selda abla:
- İşte böyle. Babam böyle düşünceli bir insandı. Nur içinde yatsın..
Aklımda insanların gerçek değeri değil, rütbesinin önemsendiğini gördüm. Bu da çok üzdü beni.Otobüste
ayakta başını toplu iğnelerle düğdülemiş ( annemin deyişi.) kızın ve başı bağrı açık bacak bacağa artmış
önünde arkasında kim var düşünmeyen, ellerinde ya cep telefonu, ya da uyur numarası yaparak saygısız
gençleri görünce bu nedir dedim. Bu nasıl görgü, görenek, nasıl insanlık.Ayakta can verebilirdim burada.
Bir ayağımı dinlendirip, diğerinin üstünde duruyorum tünemiş tavuk gibi. Ya sabır. Ya paşa! Ya hakim!
Ya doktor! Ne olursanız olun. Beni ilgilendirmiyor. İnsanlık kartınızı gösterin bana!..
20. 07. 2017 / Nazik Gülünay
(jöh pöhü bu yazımda da kullanamadım. Bu yazının bizim bahçe duvarında ne işi var? Kim yazdı? Oysa
yazı yazılan duvarın bir yol ilerisinde Huzur evi, bir apartman ötede de adliye binası..Evimizde ise bir
polis memuru. Kendi halinde bir adam. Selâmlaşmaz bile. )
YORUMLAR
JÖH PÖH ..? Konuyla ilgisini anlayamadım Nazik hanım. Bir gönderme yapma çabası içindesiniz sanırım. O JÖH PÖH olmasalar sanırım biz burda geviş getire getire yazı yazıp yorum yapamazdık .zira öyle kısaltmalar var ki kan kokuyor:
IŞİD/DEAŞ/DAEŞ/DAİŞ
PKK , Kongra-Gel, KADEK, HPG, JYA STAR, KCK, TAK
FETÖ/PDY
İBDA-C
Tevhid Selam
Hizbullah
El Nusra Cephesi
DHKP-C
El-Kaide
bunların hiç birinde emin olun insanlık zerrece yoktur. Daha yeni gencecik öğretmeni kaçırıp öldürmediler mi ?
İçinden dalga geçen cümleler kurarken sürekli şehit olarak bizlere sahip çıkan kurumlara atıfta bulunmayalım derim ben.
Bizler otobüste bunaldık ,dedikodumuz yarım kaldı sorunlarıyla uğraşırken bir yerlerde bu gençlerin anneleri yüreği ağzında sürekli şehit haberlerini takip ediyorlar. Sizin için ''önemsiz'' olan bu adamlar bizim için ölüyorlar Nazik hanım.
Bir insanlık yoklaması yapacaksak önce kendimizden başlayalım derim ... Görüyorum ki pek çoğumuzda vefa ve vicdan duygusu fazlasıyla arıtılmış ...
Sevgilerimle...
glenay
eleştirinize maruz kaldım.
İnanın daha önce jöh pöh'ün bir jandarma ve polis özel harekâtı olduğunu
düşünmemiştim. Bilmiyordum..
Bizim bahçe duvarına yaramaz çocukların yazdığı öylesine, belkide benim bilmediğim yabancı sözcükler sanıyordum. Önceki yazımda kullanmış anlamını öğrenince silmiştim. Biliyor musunuz reklâmın iyisi kötüsü olmaz derler bende bileşimini yeni öğrendiğim bu sözcükleri ille de bir yere yazmak istiyorum. Bu öyküme uyar diye düşündüm. Demek ki olmamış.
Öyküde buna bir açıklama getirmeliyim. Amacım sadece onları başlığa almak ve duyurmaktı böylesi güçlerimizin olduğunu..
Çok teşekkürler,
terör belâsıyla mücadele eden güçlerimizin yanındayız. Bunu bilin..
Sevgiler..
nerede o insanlık gösterebilir misiniz?
maalesef tüm güzel gelenek ve davranışlarımızın içine ettiler varsa yoksa bir din....
saygılarımla
glenay
Şu yorgun halinle başını belâya sokma, ya sabır dedim..
Çok teşekkürler,
Selâm ve saygılarımla..