- 655 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
CAMDAN UÇAK
Nazım Hikmet’in kardeşi olan Samiye Yaltırım, çocukluk anılarında anlatıyordu:
Günün birinde, durup dururken haşarı küçük Nazım bir cam kıracak olmuş.
’ Neden kırdın bu camı? ’ sorusuna çocuğun karşılığı aydınlatıcıdır:
’ Camdan bir uçak yapmak için ! ’
Belki yeni bir şiir türünün başlangıcı sayılabilirdi bu söz. Acaip bir ilişkisi olacaktı Nazım’ın uçaklarla.
Havana’ya uçuşu bir sevinç olmuştu, ona karşılık Tanganika’ya uçuşta yüreği çok ağrımıştı. Ve elbetteoralara kadar gitmesi kesinlikle doğru değildi. Hangi sersem bu yolculuğu istemişti Nazım’dan? Lübnan’a giderken uçak Türkiye toprakları üzerinden geçmişti, öylasine yüksektendi ki, Türkiye boz bir kilime benziyordu.
Verdiği bir mülakatta kederli kederli anlatmıştı Nazm, uçak lombozundan memleket manzaralarını seyredişini. Aşkla seyretmişti bozkırları, dağları, ırmakları, ovaları son kez.
Evet kaç kez Nazım’ı hava limanlarında sevinçle karşılamış, ya da uçağa binişini seyretmiştik kederler içinde.
Ne var ki, uçaklar camdan değildi daha !
Ayrılıklar, Nazım’ın bir ömür boyunca yazgısı.
Anadan babadan ayrılış, sevgililerden ayrılış, dostlardan ayrılış.
Anası ile babası boşanacak olunca, Nazım anasına merktup yazarak kaçacağını, bir daha kimseye görünmeyeceğini söyler 1918’de.
Ailede kopukluk, ülkede kopukluk yaşanıyordu, ana baba günü denen cinsten yıllardı 1919’lar, istanbul bir yana memleket bir yana.
Bir de deniz belirgin Nazım’ın ömür çizgisinde. Hep deniz. Kaçmalarında deniz, şiirlerinde deniz.
İstanbul’da yabancı işgal, utanç ve isyan dönemi, dirençli bir gençlik. Umut Anadolu’da, Anadolu köylüsünde, ’Kuvayı Milliye’ de.
Artık İstanbul’da bağırıp çağırmak, fırdolanmak faydasız. Sahte kimlik hazırdı. Nazım’ın ’ yumurta taciri ’ olduğu yazılıydı bu belgede. Siz hiç Nazım’a benzer bir yumurta taciri gördünüz mü hiç? Aslında öylesine bir omlete hazırlanıyordu ki genç şair, çok geçmeden Türk şiirini allak bullak edecek, yeni bir tat katacaktı Türk dline.
Nazım’ın yol arkadaşı Vala Nurettin İstanbul’dan ayrılışlarını tüm ayrıntılarıyla anlatmıştı...Hayret, onları İnebolu’ya götürecek olan eski püskü ’salapurya’ nın adı: ’ Yeni Dünya’ ! Hangi kaptan yakıştırmıştı bu adı ihtiyar gemisine?
Böylece kara dumanlar saçarak Boğaz’dan geçecektir şanlı Yeni Dünya vapuru bir şairi taşıdığından habersiz.!
Nazım biliyordu ki kendisinden önce mavi gözlü bir subay, Mustafa Kemal, adı, ’Bandırma’ olan bir gemiden seyrede ede geçmiş gitmişti Boğaz’dan...
Artık boş bir dekordu Boğaz.
Ölüm dirim kavgası başka tarafta veriliyordu.Karadenizde poyraz esedursun, İstanbul’dan Ankara’ya yürünecekti, yaya...
29 yıl sonra, evet tam 29 yıl sonra, başka çare kalmamıştı, Nazım tekrar Karadeniz’e açılacaktı.
Bu sefer çok hızlı bir küçük spor teknede uçar gibi yol alıyordu gittikçe uzaklaşan kıyılarda.
Münevver, Mehmet, anası Celile Hanın, hısım akraba, dostlar, tüm memleket bir hasret düğümü bağrında Nazım’ın öylece gitti.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.