KARAKOÇANLININ BİRİ-3
Pembe Nine vardı, toprağı bol olsun. Tini mini bir nine idi.Eski, toprak bir evi vardı, evin arkasında da bahçesi.Hep kovalamakla geçerdi günleri, bahçesinde top oynayan çocukları. Bir gün kirlenen radyosunu yıkamıştı çeşmede.Radyodakilerin sesi ıslak çıkmıştı bir süre. Başka bir zamanda Tini Mini Pembe Nine’nin eski toprak evi yanmış nasıl olmuşsa. Konu komşu, itfaiye koşmuş yangına. Pembe Nine ağlıyor habire. Hak getire anormal bir vaziyet yok ortada.Yangındır, mal canın yongasıdır.
”Vay başıma gelenler!” “Gitti evim barkım, söndü ocağım.” derken Pembe Nine; birden rüzgâr ters yönden esmeye başladı. Ne mi oldu? Pembe Nine gülmeye başladı ansızın.Her ne gelmişse aklına, millette hem yangın telaşı hem Pembe Nine sendromu yani merakı.Bizimki derken hem gülüyor, hem de şunları söylüyordu: “Oh canıma değsin! İyi ki yandı evim.” Millet iyice meraklandı, bıraktılar evi, yansın kendi halinde sönsün diye. Pembe Nine’ye kulak kabarttılar. Pembe Nine;“Oh, evim iyi ki yandı! Çünkü..” Millet can kulağı ile gözlerini iri iri açıp Pembe Nine’ye odaklanmıştı.”Eeeeeee!!!”dediler gayri ihityari.. Pembe Nine heyecanı arttırmış olmanın havası ile bir dondurmanın ağızda hüplenip birden mideye düşmesine benzer şekilde; “İyi ki yandı, çünkü içi sıçan dolu idi:” deyiverdi. Demesi ile orada bulunan bütün millet kopuverdi birden. Geriye ne yangın kaldı, ne de ev!
Çıkaracağımız sonuç: ”Her toplumun Pembe Ninelere ihtiyacı vardır ki hayatın pembe yönünü bize taraf çevirebilsin.”
***************************************************************************
Kenan Evren cumhurbaşkanı olduğu zaman ilçemin saf dil kadınlarından birisi yüreğimizin kurak coğrafyasının kurak kursağı ile şöyle bir cümle beyan etmişti: ”Ne mutlu Kenan Evren’e. Artık her gün kuru üzüm yer.” diye. Kim neyin eksikliğini hissederse elbette onu dile getirir 24 saat. Gönlünden geçeni ifade eder bu hikayecik.
Çıkaracağımız sonuç: “Bir ülkenin halkı kuru üzüm yiyemiyorsa o ülkenin Cumhurbaşkanı da kuru üzüm yememelidir.”
Eski valilerimizden biri bir açılış için olsa gerek bir köyümüze uğramış. Muhtarımız ve köylülerimiz toplanmışlar hemen. Protokol şereflendirmiş köylerini, hepsi şerefyâb olmuşlar bu ziyaretten. Bu şeref onları diğer köyler nezdinde epey bir süre götürür. Hava basacaklar bundan sonra diğer köylere anlayacağınız. Vali Bey’e hemen soğuk mu soğuk ayran ikram etmişler.
Sayın Valimiz de; “Buyur muhtar, sen de iç bizimle!” deyivermiş nezaketen.
Muhtarımız ise gayet safiyâne ve gayet halisâne bir şekilde: “Yoğ Sayın Valim, siz için. Biz nasılsa her gün içiyoruğ.” demiş.
Çıkaracağımız sonuç: ”Vali her gün ayran içemez, ama muhtar içer!”
“Gülü tarife ne hacet; ne çiçektir biliriz.” Birbirimize kızsak da, bağırsak da, çağırsak da netice itibari ile aynı çeşmede su içeceğiz yine. Aynı tabağa kaşık çalacağız, aynı espriye güleceğiz, aynı küfrü edeceğiz. Aynı havayı soluyacağız, aynı toprağa gömüleceğiz, aynı ateşte yanacağız. Anasırı Erbaa gibi oldu ama ilçeyi oluşturan unsurlar birbirine küserse, kızarsa bir şeyler hep eksik kalır ilçemde.Hepimiz mağdur oluruz.
Karakoçanlının biri.. diye başlıyorsa bir yazı, kağıda dökülüyorsa ilçemiz ve yayılıyorsa onlarca, yüzlerce farklı mekana ne mutlu bizlere o zaman. Bundan iyi tanıtım olmaz diye düşünüyorum.
Yoksa ben yanlış mıyım?
YORUMLAR
Çok haklısınız. Karakoçanı ve Pembe nineyi çok sevdiğimi belirtmeliyim, bu arada :)
Güzel yazılarınızı ilgi ve düşündüren gülümsemelerle okuyorum. İzin verirseniz fahri Karakoçanlı olmak için ne yapmam gerektiğini sorabilir miyim efendim :)
Lütfen yazmaya devam edin. Okurken hem gülümsüyor, hem düşünüyor hem mutlu oluyoruz.
Saygılarımla Karakoçan'a, size de selam ve saygı .
Göktürkmen tarafından 9/21/2008 1:30:46 PM zamanında düzenlenmiştir.