- 921 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
ADLİYE KORİDORLARIN DA DELİRDİM!...
Bu bir roman hikaye masal veya hayal ürünü olmayan yaşamımın içinde yaşadığım gerçekliktir.
Köyde tapu kadastro çalışmaları esasında yapılan kalleşliğin, kancık-lığın kısacası doğruluk adına yeminli bilirkişilerin, devlet memuru adına döküntü külüstür.
Devletin kasasından maaş alan ve elinde ki kalemi istediği gibi kullanan güvencesi sadece devlet olan başka bir güvencesi olmayan hayvani ruhlu bir yaratık.
Köyün azaları insanlığın bahçesinden hiç geçmemişler.
Ne de gülünden koklamışa benzer bir yerleri var.
Şerefsiz bir büyüğümüz var.
Allah düşmanımın başına bile vermesin böyle büyüğü, parasını verip aldığım yerlere bile sahip olamadım.
Babamdan miras olan ablamlar dan parasını verip aldığım yerlere sahip olamadım.
Paramla başıma bela aldım doymayan gözü toprak doyururmuş derler yaaa.
Bıktım usandım yapmış olduklarından, alçak şerefsiz kahpe kalleşlere hiç kimsenin üstüne yer yazmayın babamın üstüne yazın her yeri.
Onun bunun çocuklarının yediği boka bakın, bakın da ibret alın.
İki tanesinin yerini üstüne yazıyorlar.
Benim parasını verdiğim ve aldığım yeri sekiz kardeşin üstüne miras yazdılar.
Allah belanızı versin emi! Allah belanızı versin!...
Adı büyük ne konuştuğunu bilir ne söylediği sözün değerini, kendine kalsa zengin.
Gerçekten ve insanlığın doğruluğundan ayrılmadan gerçeklik ilkelerine bağlı kalarak köy muhtarlığı ve azalarına yeminli bilirkişiler komşuluk şerefine yakışmayan sahtekârlığın bu kadar ucuz olduğunu bilmiyordum.
Son çırpınışlar da ki acıların sözlerle ifade şekli bu olsa gerek.
Şimdi komşuluk meselesini aldım seyir yerine getirmeye uğraşıyorum.
Seyredenler hakkını versin hak edenin.
“DELİ BEYNİMİN FİKİR TOHUMLARINI EKİP GİDİYORUM”
Akıllılar arkamdan toplayıp sıraya koyun ve paylarına düşeni verin!
Yaaa!
Sahiden neden bizim toplumumuz da doğruyu söyleyene deli hakkını arayana komünist diyorlar?
Acaba bunun da adı kader mi?
Şu işe bakın.
Evde babam anam cami de imamlar okul da hocalar okuduğum kitaplar hep doğruluğu nasihat ettiler.
Sermayem doğruluk olsun derken vermiş oldukları nasihate uymaya uğraşırken.
Doğruluk nasihatlerini tuttum ama aldanmışım yaşam alanına çıktığım zaman doğruluğun yerini görmedim.
Yalan yalan asılsız yalanmış bütün bunlar ninniymiş yıllarca beni uyutmuşlar bu yalanla.
Yeter artık.
Meğer asılsız yalanmış haberim yokmuş aradım bulamadım yalanın doğrusunu.
Doğruluğa özen gösterip yolun da ilerledikçe bu köyde bazı kahpe kalleş kancıkların ikiyüzlülüğünü gördüm.
Hey millet!
Kesip attığınız pis tırnağınızı bile kimseye ödül olarak vermeyin.
Atın çöpe gitsin.
Fırsatçıların eline geçer ödül sanar ve böylece de ödül rüşvetine alışır.
Yarın daha başka ödüller ister, merhametine sığınır ve utanmasını da bilmez.
Bugün haline acıyıp vermiş olduğun o pis tırnağın yarın başına türlü belalar getirir.
KALEMİM DİYOR Kİ;
Hayır, ile şerri birbirinden ayır
Nefesinden gel özünü kayır
Kalemim diyor ki – beni elinden ayır
Eğriyi yazıp beni ziyan edersen! Kalemim!
Lanetle yazılsın adım doğrudan ayrılırsam
Hakkın yerine eğriyi koyar yazarsam.
Seni de doğrudan ayırır yolundan çıkarırsam.
Kalemim kurban olayım yazdığın söze.
El benimse verdiğim girme.
Özümün sözü değersizse kıymet verme
Rızkın mürekkebin hak’ta olan servetinse
Kalemim kurban olayım yazdığın öze
Eğil bükül ama sakın küçülme
Ak kâğıtlarımın üstünü güzel süsle
Bedenim dayanmaz olursa isyan gücüme
Kalemim kurban olayım yazdığın söze
Ne yazık ki!
Kanunlar birilerinin suçuna dokunmaya yasak koyarken öbür yandan da suçlunun suçuna dokunanı da suçluyor.
Neymiş efendim kişilik hakları varmış.
Şerefsizlere kişilik hakkını veren kanunlar haklılara doğru söyleme hakkını vermiyor ne hikmetse?
Neeeeetçeeeen beeeee gardaş neeeeetçeeeeen!
Öyleyse yasakların köşesinden şöyle kıvırta kıvırta geçelim.
Kanunlara çarpılmadan yolumuza devam edelim.
Açığa çıkarırsam kanunlar yakama yapışır vay o zaman halime derdimi anlatmaya kimseyi bulamadım.
Adı doğruluk öylemi? Onun bunun çocukluğunun adı da komşuluk muhtarlık azalık öyle ya.
Yukarılar da emmim dayım devlet memurluğu yapan sahtekâr tanıdığım da yok.
Para denen kancıklıktan dostum olmadı zaten ALLAH’A şükürler olsun.
Büyüklerin sözlerin de vuruldum İTİLDİM
Utandım kimseye söyleyemedim KAKILDIM
Kancık alçak komşu meclisinde SATILDIM
Cemalettin adımı unuttum meclise GELDİM
Vay fani dünya vay! Sende ağlanır mı gülünür mü belli değil?
Bana büyük denen bu mahlûk bunları bilerek yapıyor Almanya’da çalışırken namusunun şerefinin bekçiliğini yaptırdı babam.
Şimdi yapmış olduğum hizmetçiliğin ödül cezasını çekiyorum.
Babam yıllarca sırtımda taşıttı şimdi varlık sahibi malı mülkü var.
Var var! Emme bu dünyanın sonunda ölümde var.
Utanmasını sıkılmasını iyi kötü biliyordum dinimin ve inancımın emirlerine uymaya çalışırken kancıklar şerefsizliğin kahpeliğini ölçüp tartarken de hilesini eklemeyi unutmamışlar.
Babasının bağışı anasının mirası yerlere el koydu.
Bütün yerleri bir yazın dediğim zaman da yerlerini oğluna satmış sahte senet vermiş oğlunun üzerine tapuya da böyle yazıldı.
Onun bunun çocukları da onayladı doğru diye ben parasını verip aldığım yerleri kancıkların yüzünden miras yazdırdım.
Bunun gibi şerefsiz hayâsızlardan da şahidim yok.
Varlığımın üstünde yokluğu yaşattılar bana acıların deri kuyusuna düştüm sizi ALLAH’A havale ediyorum inşallah belanızı verir günün birinde.
Dünya da ne umulmaz işler geliyor sağ olan başa.
Yaşına başına yakışmayan söylediği acı kötü sözlerinden hakaretlerinden bıktım usandım utanma suçuyla vicdanımla yargılanırken utanmaz yaşamaya alıştı.
Böylece de utanmazlığı ile zorbalığının doğrulunu eline aldığını sanıyor.
Şimdi bu meydan kancıkların şerefsizlerin meydanı değil halk ve hak meydanı gel buraya gel.
Koptu deli beynimin fırtınası gücün yetiyorsa dindir dindire biliyorsan şimdi.
Başına yakışmayan bir külah
İçinde bir kuru kafa
Elinde değirmen taşı gibi döner ama
ALLAH aldanmaz asla bunlara
Ey hacı!
Bilmediğin şey bu ömrün sonun da ölüm de var gelecekte huzuru mahşer de var.
Yapmış olduğun bu sahtekârlıkların hesabına sadece sen çekileceksin onun bunun çocuğu olmuş kancıklar seni kurtaracak mı orada acaba?
Şu halimize bak yahu!
Kıvır kıvır haah şöyle, şu kanunların yasakları olmasa da bildiğim gerçekleri sesimin çıktığı kadar bağıra bağıra söylesem ne vardı sanki?
Hışır büyük hayvani ruhlu adam! Bana söylediklerini hakaretlerini ben sana söylesem ne yapardın?
Mal mülk mahkûmları söz konuşurken ikiyüzlülüğü ellerinden bırakmazlar.
Diğer yandan da terbiyeli ahlaklı utanmak nezaketini çıkar terazisinde tartmadan söylemezler ama iç yüzleri var ya.
Neeeeetçeeeeen beeeee gardaş neeeeetçeeeeen!
Sabır sabır ya sabır! Anamdan doğduğum günden beri sabır ediyorum.
Ulan şerefsiz ALLAH beni bu dünyaya sabır taşımı yarattı. Her sabrın da sonu var.
Eeeee!
Meydan halk meclisi meydanı kancıklar-la dala vere çevirirsen sonunda çeker seni birileri halk ve hak meydanına.
Çaresiz garipliğin adına iyilik koymuşlar sefillikten gelen geçmişini hatırlamak istemez. Dokundukları çaresizlik tezgahlarını da hiç sevmezler.
Geçmişlerinde ki acı yaraların derin izleri görünür. Yaraları kapanmıştır ama bazı yaraların izleri kapanmaz.
Ne demiş!
Rahmetli BARIŞ MANÇO.
Yaz tahtaya bir daha.
Tut defteri kitabı.
Sarı çizmeli Mehmet Ağa.
Bir gün öder hesabı.
YORUMLAR
Parasını verip aldığın yerin tapusu sende olmaz mı? Olsaydı zaten babanın üstüne kayıtlı olmazdı değil mi? Boşuna nara gibi yazınız. Babanızın üstüne kayıtlı olan her şey bir vasiyet söz konusu değil ise eş ve kardeşler arasında dağılır. Kanun açık.!
Çok dertli olduğunuz kesin ama boşa...