- 6484 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Atasözleri Neler Anlatıyor Acaba?
Atasözü der geçeriz bazen. Dilimizden dökülen sözün ne manaya geldiğini pek düşünmeden yaşanılan bir olay için söylenmiş sözü gayri ihtiyarı olarak muhatabımıza söyleyiveririz.
Atalarımız yaşadıkları olaylar karşısında edindikleri tecrübelerini bilgece sözlerle nesillere aktararak adeta ölümsüzleştirmişlerdir. Zaman zaman yazdığım öykülerde bu sözleri biraz da mizahi bir anlatımla yeniden hafızalarda canlandırmaya çalıştığım olmuştur.
Kimi zaman bir olayla ilgili birkaç atasözü vardır. Bunu bir pazıl olarak düşündüğümüzde her bir söz pazılın bir parçası gibi karşımıza çıkıverir. Parçaları birleştirince olay daha farklı bir hal alır. Ya da kelimeleri, önermeleri aşağı yukarı, sağdan sola, tersine okuduğumuz da daha ilginç şeyler çıkar karşımıza.
Örneğin deve ile ilgili birçok atasözü ve deyim vardır. Bunları alt alta yazarak bir hatırlamaya çalışalım.
Deveye “neden boynun eğri?” diye sormuşlar. O da “nerem doğru ki” demiş.
Deveyi yar(uçurum)dan atan bir tutam ottur.
Deve büyüktür ama başını eşek çeker.
Deve hacca gitmekle hacı olmaz.
Deve boynuz ararken kulaktan olmuş.
Deveye bindikten sonra çalı ardına gizlenilmez.
Deveye burç gerek olursa boynunu uzatır.
Deveye: “inişi mi seversin, yokuşu mu?” demişler. “Düz yere mi girdi?” demiş.
Deveyi yük değil zelber yıkar.
Aslında birkaç söz daha var ama biz bu kadarı ile iktifa edelim. Şimdi de gelelim bu sözleri pazıl gibi birleştirmeye. Bakalım nasıl bir tablo çıkacak önümüze.
Birinci etapta şunu söyleyebiliriz. “Devenin her yeri eğri ama hacca gitmekle hacı olmaz. Eğrilikle hacılık zaten yan yana gelmez. Hele hele başını eşek çekiyorsa…”
Ya da işi biraz daha hicivli bir hikaye haline getirelim.
Deve ile eşek yola çıkarlar. Tabi devenin başı yani yuları eşeğin terkisine bağlı. Az giderler uz giderler. Ancak devenin başını havaya kanırta kanırta, aheste aheste çalım ile yürümesi, arada bir boynunu sallayınca terkisine bağlı olduğu eşeği canından bezdirir. Artık eşek terkisine bağlı deveyi kendine yük olarak görmeye başladığından bundan kurtulmanın yolunu arar. E ne de olsa eşek eşektir. O eşek değil midir ki yüklü halde yolda giderken bir su birikintisi veya az bataklık bir yer bulunca yükten kurtulmak için yatıverir. Ya da sırtında tuz çekerken hemen dereye dalıp tuzu suya verip yükünü hafifleten... Eşek yolları çok iyi bilen bir hayvandır ve “eşek çamura bir kere çöker” hesabı tehlikeleri de önceden sezer. İşte bu minval üzere getirir deveyi bir uçurumun kenarına…
“Deve kardeş acıktık ve yorulduk. Birazcık şurada otlayalım” der.
Önce terkisine bağlı ipten kurtulmak için yatar yere iyice bir ağnanır. Semerde ne kaş kalır ne göz. Deve de asılınca ipine semer eşeğin başından çıkar ve eşek bu sayede semerden kurtulur. Terkideki ipe bağlı semer devenin peşinde yerde sürünmeye başlar. Eşek hazır semerden ve terkideki ipten kurtulunca deveden de tamamen kurtulmak için planı kurar. Gelir devenin yanına ve başlar deveye yağ çekmeye…
“Ya mübarek hacı deve kardeş, şurada çok güzel ve şifalı bir ot var ama benim boynum kısa yetişemiyorum. Senin boynun uzun şuna bir uzansan... Hem sen yersin, hem de bana veririsin” der.
Deve bu ikrama, taltife dayanamaz ve otu almak için yardan aşağı boynunu uzatır. Hain eşek fırsat bu fırsat der ve bir çifte sallar deveye, deve uçurumdan aşağı iniverir. Eee tabi eşek keyif olur bu işe. Devenin de adı o günden sonra çıkar bir tutam ot için uçurumdan düştü diye. Tabi eşeğin burada adı yok. İyi de hani devenin başını eşek çekiyordu? Eşek uçuruma kadar çekti devenin başını sonra, sonra yok oldu.
Her atasözünden alınacak dersler vardır. Buradan alacağımız ders nedir demeyelim. İçinizin dışınızın eğriliğini unutup kendini akıllı sanıp, deve gibi kas kas kasılarak yürüyen zatı muhteremler, aklınız gövdenize nispetle biraz yetersiz olmasına rağmen kendinizi böyle mübarek sayarsınız. Sonra da yuları kaptırırsınız bir eşeğe. Yuları kaptırdığınız eşek de sizi getirir bir uçurumdan atıverir. Uyma eşek sözüne, sonun uçurumdan düşmek olur. Ayağın kayınca da ilk çifteyi başını çeken eşekten yersin.
Hani derler ya “kılavuzu karga olanın burnu necasetten çıkmaz” diye. Kılavuzun eşek olunca akibet çifte yemek, yardan düşmektir. Tabi niyeti necaset yemek olup ta kargaya uyanlara da sözümüz yok. Onlar yollarına devam edebilirler…
YORUMLAR
Çok anlamlı bir nesirdi. Ben de atasözlerinin daha çok çelişkili önermelerinden söze edecksiniz diye düşünmüştüm. Kimi "Kimi akıl akıldan üstündür" derken; kiminin "akıllı paçayı sıvayıncaya kadar deli suyu geçer" demesi gibi. Ya da Müslümanlar "Hayat müşterektir" diye düşünürken Yahudilerin "Her koyun kendi bacağından asılır" safsatasını yayması gibi tezatlar.
Fakat siz pazılı birleştirmiş, farklı bir yorum getirmişsiniz. Bu da güzeldi. Teşekkür ederim.