- 1462 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AYRILIK. YA SONRA?
* ZOR GELECEK ACIYI İLİKLERİNE DEK HİSSEDECEKSİN
* O KADAR DELİRECEKSİN Kİ ELVEDALARA KÜFREDECEKSİN
*SİDDİN SENE TOPARLAYAMAYACAKSIN KENDİNİ
*BOŞ BIRAKACAKSIN HAYATI, SALLAYACAKSIN SEVGİYİ
*ÖLÜMÜNE AŞIK OLDUĞUN BİRİSİ, BİR GECE ANSIZIN
*SEBEPSİZCE VE NEDENSİZCE ÇEKİP GİDERSE
* AYRILIĞI KABULLENEBİLİR MİSİN? YA SONRA...
YAZAN-YÖNETEN: ETHEM ULUSU
TÜR: DRAM/DUYGUSAL
YAPIM: T.S.O.B.
KARAKTERLER:
YUNUS: ÇİĞDEM’İN NİŞANLISI. ÇİĞDEM TARAFINDAN TERK EDİLİR.
ÇİĞDEM: YUSUF’UN ESKİ NİŞANLISI. MERDAN’IN SEVGİLİSİ.
FADİLE: MERDAN’IN NİŞANLISI. MERDAN TARAFINDAN TERK EDİLİR.
MERDAN:FADİLE’NİN ESKİ NİŞANLISI. ÇİĞDEM’İN SEVGİLİSİ
ÖZKAN: BALIKÇI USTASI
AYŞE TEYZE: KİMSESİ OLMAYAN ZENGİN BİR KADIN. GÖZLERİ KÖR.
AYRILIK(YA SONRA)
ÖZKAN Denizin ortasına geldik evlat. Hala anlatmayacak mısın derdini? Bak balıklar merak ediyorlar.
YUNUS: Sadece balıklar mı merak ediyor?
ÖZKAN: E tabi denizin altında bir sürü canlı var. Onlar da merak ediyorlardır.
YUNUS: Denizin içinde bildiklerine de, bilmediklerine de söyle derdimi dinleyip de dertlenmesinler boşuna.
ÖZKAN: Denedim ama kabul etmediler evlat.
YUNUS: O nedenmiş?
ÖZKAN: İsmi Yunus olanın dara düşmeye hakkı yoktur dediler.
YUNUS: Nedenmiş o?
ÖZKAN: Sen Yunus Peygamberi bilmez misin? Evlat hadi denizdeki tüm canlıları geçtim. Bari Yunusların hatrına anlat derdini. Hem bak adaş sayılırsınız.
YUNUS: Madem Yunusların ortasına geldik. Şu Yunus Peygamberi anlat da dinleyelim balıkçı bey.
ÖZKAN: Ben kıssayı değil duayı bilirim evlat
YUNUS:Neymiş o dua?
ÖZKAN:Lâ ilehâ illâ ente sübhâneke inni küntü minazzâlimiyn
YUNUS: Madem öyle bir de benim hikayemi dinleyin bakalım Bay Balıkçı.
ÇİĞDEM:Yunus bak beni anlamıyorsun. Ben seni hiç sevmedim ki senden ayrılıyım. Benim gönlüm zaten hep başkasındaydı. Sırf sen üzülme diye bunca zaman sana katlandım. Ama seninle evlenemem kusura bakma.
YUNUS: Vay be demek bunca zaman bana katlandın öyle mi? Ne yaptım kafana silah mı dayadım? Tehdit mi ettim? Seni hiç sevmedim diyorsun. Halbuki daha 1 hafta önce sensiz yaşayamam diyen de sendin. Söylesene sen misin yalancı? Yoksa kalbin mi?
ÇİĞDEM: Ya sen neden anlamıyorsun? Üzülme diye yaptım diyorum sana. Bir insana seni sevmiyorum demek bu kadar basit mi?
YUNUS: Basit. Sevmek nasıl ki bir duyguysa sevmemek hatta nefret etmek de öyle bir duygudur. Sevmiyorum desen giderdim kalbinden
ÇİĞDEM:Sevmiyorum. Defol git şimdi. İnsan gibi ayrılalım dedim. Sen onu bile eline yüzüne bulaştırdın. Ya bu kadar aptal nasıl oldun cidden?
YUNUS:Ben aptalmışım ki sana güvenip sevmişim de sen nasıl bu kadar haysiyetsiz oldun beni meraklandıran bu?
ÇİĞDEM: Bu şekilde konuşarak kurtulabileceğini mi sanıyorsun? Her zaman ki gibi aşka meydan okuyorsun. Cahil cesareti işte.
YUNUS:Cahil de olsa ben de bir cesaret var. Hiç olmazsa senin gibi korkak değilim. Senin gibi kaçmıyorum aşktan. Hiç olmazsa bunu başarabiliyorum. Ya sen kaçtın hayatın boyunca ve şimdi de kaçıyorsun.Uyuz bir köpek gibi kuyruğunu kıstırarak kaçıyorsun.
ÇİĞDEM: Kaçanın anası ağlamaz. Koçum. Eğer sen de zamanında kaçmayı becerebilseydin. Bu hale gelmezdin.
YUNUS: Kaç o halde. Yeni hayatın başarılı,yeni aşkın hüsran olsun
YUNUS: Söylemedin hala
ÖZKAN:Neyi?
YUNUS: Burada neden olduğumuzu
ÖZKAN: Cevabını kaldıramayacağın lafları işitmek insana ağır gelir evlat. Sen daha kendi hikayenin kurgusundan kurtulamamışsın. Bir de benim hikayemle cebelleşme. Niçin burada olduğumuzu boşver. Hikmetin tadını çıkarmaya bak.
YUNUS: Ben kendi hikayemle cebelleşmeye çoktan bıraktım balıkçı. Sen de bilirsin ki ölüler savaşmazlar. Kalbimin ölüm fermanını kendi ellerimle imzalamışım meğer yıllar önce. Kimsesiz aşkların son durağı kimsesizler mezarlığıdır balıkçı. Hesabı kapatamadan gitmek ayrı bir dert zaten.
ÖZKAN: Kırık kalplerin ustası Allah’tır evlat. Vallahi Seriul Hisab (Allah hesabı çabuk görendir.) Bazen hesap geçikir. Yarını kalır ama yanına kalmaz. Kimsesizler mezarlığında kimsesiz aşklar birbirine sırdaştır.
YUNUS: Öyledir elbet balıkçı lakin kaldıramıyorum. Benim repertuarımda ihanet şarkıları bestelemek yoktu. Kahretsin ki kahpe felek o şarkıları dinlemeye mecbur etti beni.
ÖZKAN:Seni gene dinlemeye mecbur etmiş. Bana o ihanet şarkılarının aranjörlüğünü yaptırdı be evlat. Sen istediğin zaman kanalı değiştirir dinlemezsin ama benim öyle bir şansım olmadı hiç.
YUNUS:Bana kanalı değiştir diyen sen. Kulaklığı fırlatıp gitmek hiç aklına gelmedi mi?
ÖZKAN: O işler o kadar kolay değil evlat. Ben balıkçıyım. Ballık olmadan neye yararım? Sen aşıksın. Aşk olmadan neye yararsın?
YUNUS: Artık değilim. Sevmeyi bıraktım. Kimseyi sevmemeye ant içtim.
FADİLE:Ayşe Teyze Allah aşkın nereye geldik biz böyle? Neresi burası?
AYŞE TEYZE: Kızım kör olan benim. Görmeyen sensin. Baksana etrafına işte. Ne görüyorsan bana da söyle hem.
FADİLE: Ayşe Teyze senin hilkatten gözlerin görmez. Bizim gibi bakar kör değilsin ya.
AYŞE TEYZE: Ha işte ben de tam ondan bahsedecektim. Senin bir derdin var belli. Ama kimseye anlatmaz, kimseye konuşmazsın.
FADİLE: Anlatmadığın halde bu halinle bir derdim olduğunu nasıl anladın?
AYŞE TEYZE: Susmandan kızım.
FADİLE: Susmamdan mı?
AYŞE TEYZE: Bak kızım. Aylardır yanımdasın. Görmeyen gözlerime ışık, tutmayan dizlerime derman oldun. Ben öyle konuşmasını pek beceremem. Sevmem de zaten. Ama belli ki bir derdin var. Hem de dermanı olmayan bir dert.
FADİLE: Doğru dedin Ayşe Teyze. Dermanı olmayan dert benimkisi. Açılan yaraya değil de açana benim sitemim.
AYŞE TEYZE: Eyvah!
FADİLE: Ne oldu? Neden böyle çığlık attınız?
AYŞE TEYZE: Bir ihanet kokusu alıyorum. Yanılıyor muyum?
FADİLE: Hayır yanılmıyorsunuz. Ortada büyük, devasa bir ihanet var.
AYŞE TEYZE: Anlat o halde. Neyi bekliyorsun?
MERDAN: Hoşgeldin canım. Geç otur şöyle.
FADİLE: Hayırdır Merdan. Tam da düğün vaktinde bu aciliyet gerektiren iş de neyin nesi?
MERDAN: Ben de tam olarak bu evlilik hakkında konuşmak istiyorum. Daha doğrusu olmayacak bir evlilik hakkında.
FADİLE: Nasıl?
MERDAN: Nasılı şu. Artık biz diye bir şey yok. Yani ortada dönen bir evlilikte yok. Seni terk ediyorum demek.
FADİLE: Ben ne yaptım sana? Seni sevmekten başka işlediğim günah neydi? Neden terk ediyorsun beni ortada bırakarak.
MERDAN: Ya bırak. Sevmek dediğin çift kişiliktir. Sen kendi egonu tatmin edebilmek için beni de bu aşka ortak ettin. Şimdi tüm hisselerimle birlikte bu aşkın ortaklığından kendimi azat ediyorum.
FADİLE: Ben seni bu sevdaya ortak değil patron yapmıştım. Ben seni kalbime sultan yapmış.en kıymetli yerine oturtmuştum. Bana vediğin değere bak. Yazık! Bu aşka harcanan ömrümüze yazık.
MERDAN: Sen boşuna beni kalbine sultan yapmadın. Benden faydalanacağını bildiğin için ülkenin sınırlarını bana açtın.
FADİLE: Senden faydalanmak mı? Senin neyinden faydalanayım ben? Çorak bir araziden ne farkın var?
MERDAN: Madem öyle. Madem benim çorak bir araziden farkım yok. O halde ne demeye sevdin beni?
FADİLE: Belki bir umut. Yüreğine sevgi yeşertebilirsem diye sevmiştim seni. Ama görüyorum ki senden ne aşk olur, ne de nefret. Hiçliğe layıksın.
FADİLE: Vaziyet böyle Ayşe Teyze. Elimdeki bir avuç samanla gül bahçesi yapmaya kalkışmışım. Olmayacak duaya amin demiş, tutmayacak aşka yoğurt çalmışım. Keşke...
AYŞE TEYZE: Sus kızım. Sus söyleme. Ben o keşkelerin arkasında neler gizlendiğini çok iyi bilirim. Keşkelerin sonu hep neyselerle biter bu hayatta. Hayal edersin sonra hayalinle yüzleşmek zorunda kalırsın. İşte o zaman öyle acıdır ki hayalin bile ihanet eder sana.
FADİLE: Hayalin bile ihanet eder sana. Güzel söz. Peki nasıl bir önlem almak gerekiyor böylesi ihanetlere karşı?
AYŞE TEYZE: Bunun önlemi yok kızım. Boşuna kendini harap etme.insan sevme hissiyle yaşar ve sevdiğine toz kondurmaz. Beyninde işleyen o kasedi geri sar şimdi. Terk edilmediğin o ana gel.
FADİLE: Farz edelim ki geldim. Ne değişecek?
AYŞE TEYZE: Değişen bir şey olmayacak kızım. Sana soracağım şu soruya samimi cevap ver. Ben sana bu adam ihanetin ta kendisi desem sen ne yapardın? Tavrın nasıl olurdu?
FADİLE: Yani şu an haklı olduğunuzu açıkça beyan ederdim fakat öncesinde inanın size katiyen inanmaz hatta sizin büyük bir yalancı olduğunuzu düşünürdüm. Sizden uzaklaşırdım dolayısıyla.
AYŞE TEYZE: İşte bütün mesele bu kızım. Severken ya ihanete uğrarsam diye düşünemezsin. Ayrılığın sonrasını düşünebiliyor musun? Ayrılığı düşünemiyorsun ki kaldı da sonrasını düşüneceksin. Bu işler inceden daha ince işler kızım. Kılı kırk yarmak da ne? Bu işler kalbi kırk yarmak gibidir.
FADİLE: Ayrılığın sonrasını düşenemedim ama kendime. Daha doğrusu kalbime bir söz verdim. İçinde sevmek geçen her şeye nefretle bakacağım.
Bundan sonra benim için aşka kıymet yok. Ucuz klişelere ayıracak vaktim de yok zaten. Bir vefasız uğruna harcanan ömrün faturası bana yeter.
ÖZKAN: Güldürme evlat beni. Bırakmışmış(!) Ant içmişmiş(!) Sen sevmeyi bırakmayı sigara bırakmayla karıştırdın galiba ya da ant içmeyle su içmeyi birbiriyle kıyasladın. Kolay mı öyle?
YUNUS: Sana kolay mı? Zor mu? Beni orası ilgilendirmez ama bendeki inatı ben bilirim. Eğer ki ben bir daha sevmeyeceğim diyorsam sevmem.
ÖZKAN: Kalbinde mi inatçı?
YUNUS: Anlamadım?
ÖZKAN: Kalbin diyorum evlat kalbin. Hani gözünle görüyor kalbinle seviyorsun ya. Kalbinde inatçıysa tamam o zaman. Sen haklısın ki artık bu teknede gezmemize gerek yok hemen en yakın kara parçasına demirleyip tekneyi ayrılalım. Ne dersin evlat, kalbin inatçı mı?
YUNUS: Ben nereden biliyim balıkçı. Hem işin özünü konuşmak gerekirse hala unutamadım.
ÖZKAN: Kimi?
YUNUS: Onu.
ÖZKAN: O dediğin zamirin arkasına gizlediğin mechul isim kim evlat.
YUNUS: Çiğdem.
ÖZKAN: Çiğdem ha. Kır bitkisi. Mahmur çiçeği. Evlat unutamazsın tabi. Bir kere koklamaya gör bir daha koklamak, bir daha koklamak istersin.
YUNUS: İhaneti koklamak! Acı veriyor insanın kalbine lakin ne yaparsın? Başka çare yok.
ÖZKAN: Evlat çayımız demlenmiştir. Şimdi ben iki çay getiriyim. Sen de kaldığın yerden devam et hikayeni anlatmaya.
YUNUS:Bu arada gitmeden bilmeni istediğim son bir şey var.
ÇİĞDEM: Evet. Seni dinliyorum.
YUNUS: Aşk adam gibi sevenlerin kullanabildikleri mevzuattır. İhanet ise adam olmaya gönlü olmayanların saklandığı bahane.
ÇİĞDEM: Ben sana ihanet etmediğim için bahane üretmeye ihtiyacım da yok sanırım. Çünkü seven ihanet eder. Ben seni hiç sevmedim.
YUNUS: Sevmek ile ihanet etmek ak ile kara gibidir. Birbirlerine bulaştıkları vakit bir daha ihya olmazlar. Nasıl ki hakkedilmiş(oyulmuş) bir sepette yumurta taşınmaz. İhanet görmüş kalpte de aşk barındırılmaz.
ÇİĞDEM: Üzme beni artık! Yetmedi mi kalbini ve kalbimi ve de kalpleri hamlettiğin (yorduğun). Böyle mütehakkim (baskıcı) tavırlar sergileyerek beni kendine bağlamaya çalışma. Kendini bu kadar istihfaf etme (küçümseme). Bana değil kendine acı hiç olmazsa.
YUNUS: Ben kendimden çok seni düşünürken kendimi küçümsemişim öyle mi? Eyvallah! Sen sevdaya usta, ben sevdaya müptedi (acemi). Peki ya ayrılığın vuzuhsuz (belli belirsiz) hali ne olacak? Onu da aşkın içine muhteleştirir(karıştırır) sonra da çorba yaparsın değil mi?
ÇİĞDEM: Ne yaparsın! Aşkın inzibatı (disiplini) bunu gerektiriyor. Senin hala anlamak istemediğin bir vaka var. Ruy-i Zemin (Yer ve Gök) kavuşur ancak bu saatten sonra biz kavuşamayız.
YUNUS: Sen bu kalbi eskiciye verdiğin emvali metruke (sahipsiz eşya) zannettin galiba.Sen de ben de çok iyi biliyoruz ki; Tüm sevdalar muvakkattir(geçicidir). Lakin ihanetin öcünü alınır. Yaratan alır.
Allah imhal eder fakat ihmal etmez.
ÇİĞDEM: Bizim kaderimize ayrılık kazınmış. İster hain de ister mecbur.Gitmem gerekiyorsa gözümü bile kırpmam.
ÖZKAN: Allah imhal eder ama ihmal etmez ha. Helal olsun evlat.Peki manasını bilir misin?
YUNUS: Allah imhal eder yani süre verir kişinin yaptığı hatadan, işlediği günahtan dönmesi için lakin bakar ki dönmeyi niyeti yok hatadan, günahtan işte o vakit ihmal etmez kulunu. Neyse hak ettiği ceza onu verir.
ÖZKAN: Allah adildir evlat. İnsanoğlu hilkati (yaratılışı) münasebeti ile nankördür. Sevene değer vermez de sevmeyene değer verir. Kendisine önem verenleri elinin tersiyle iter sonra da haklıymış gibi ansızın çekip gider. Geri dönenlerin yüzsüzlüğüne ise hayret etmek gerek evlat.
YUNUS: Onlara göre sevmenin her hali kalbe şeamet (uğursuzluk) getirir balıkçı. Onlar sevmenin hissine varamadan aşkın zirvesinde zırvalarlar. Kendilerine de toz kondurmazlar.
ÖZKAN: Onlar sevdayı ihanete, ayrılığa katıp ezer, aşkı har pare (bin parça) ederler evlat. Onlar aşkı parça pinçik etmelerinin cezalarını çekmeleri şöyle dursun. Onun bile günahını biz sevenlere çektirirler.
YUNUS: Olsun be balıkçı.Har pare olmuş aşkları yek pare (bir parça) yapmak için çaba sarf etmişiz çok mu?
ÖZKAN: Değil evlat. Unutma ki sevenlerin görevi aşkı zulmetten(karanlıktan) kurtarmaktır. Sevmek fedakarlık ister evlat. Öyle imama kızıp da abdest bozmaya benzemez sevmek.
YUNUS:Sevdayı zulmetten ziyaya(karanlıktan aydınlığa) taşımak her babayiğidin harcı değildir balıkçı. Sen hiç ayrılığı tatmamışsın her halde.
ÖZKAN: Aşka hasret, ayrılığa mecbur yaşadım ben senelerce şu ufacık teknenin içinde evlat. O aşkın sahte hamesetleri(kahramanları) sevmenin zirvesine varamadan lakırdıyanlardandı. Dedin ya evlat sen hiç ayrılığı tatmamışsın diye. Ben ayrılığın hüsranına uğrayanlardanım evlat.
AYŞE TEYZE: Faturayı kesen sen değilsin ki kızım kendini aşktan azat ediyorsun. Aşk gökyüzünde uçan martılara benzer kızım. Sen onların hür olduklarını sanırsın fakat onlar insanların atacağı bir parça simit için birbirleri ile cebelleşirler. Aşk muvazene (denge) meselesidir kızım ve muvazenesiz (dengesiz)’ler aşık olamazlar. Onlar yalnızca gitmeyi bilirler.
FADİLE: Yaptıkları en iyi işte budur zannımca. Ben onu hasbi(karşılıksız) duygular besleyerek sevmiştim efendim. Güneşe aşık kör gibi sevmiştim onu. Ayrılığı hak etmedim ama korktuğum başıma geldi maalesef.
AYŞE TEYZE: Ben güneşi merak ederim ama kendisine aşık olmadım şimdiye kadar kızım. Aşk mütefekkir (düşünme) iç güdüsünü senden alır. Severken düşünemezsin ya giderse diye. Daha gerçekçi olmamız gerekirse düşünmek istemezsin. Göze alamazsın terk edilmeyi.
FADİLE: Bir film repliğinde izlemiştim. ‘’Adam kızın tüm sıcaklığına,yakınlığına rağmen ansızın çekip gidiyor. Ortada bırakıyor kızı. Aşık olmayı göze alamıyor belli ki’’ diyordu. Bu riyakarlık değil de nedir?
AYŞE TEYZE: O filmin devamında replik şu şekildeydi sanırım.’’ Sevmesini bilmeyene, zoru görünce kaçıp gidene, daldan dala uçana adam denmez. Olsa olsa oğlan denir ıssız oğlan.’’ Dar’üs Saade (Mutluluk Evi)’nde mesut yaşamak her aşka nasip olmaz kızım. Hele ki nasipsizlere hiç nasip olmaz.
FADİLE: Kalbim nekahetten (hastalıktan) henüz yeni kurtulmuşken benden yeniden aşkta nasip aramamı beklemeyin lütfen. Mecalim yok inanın.
AYŞE TEYZE: Durumuna tazim (saygı) gösteririm kızım. Lakin sen de aşka saygı göster biraz. Senden hiç kimse yükünün kaldırmayacağı aşkı istemez.
FADİLE: Kalbimin külliyatı(tümü) zaten yeni bir aşkı terk etmekde. Ben bunu kaldırabilecek yükümün olduğunu sanmam.
Neyse hikayeme devam ediyim ben. Sonu olmayan hikayeme.
MERDAN: Kalbine daha fazla meşakkat(güçlük) çektirme Fadile. Sen iyi bir kızsın. Eminim kendine denk birini bulursun. Seninle biz denk olamayız.
FADİLE: Beni kalbinden tart ederek(kovarak) bu aşktan kurtulabileceğinimi sanıyorsun? Kendini kandırıyorsun!
MERDAN: Of Fadile. Ben seni kalbime almadım ki kalbimden tart ediyim. Diyelim ki tart ediyorum(!) emin ol bu aşkın tahassür (özlem)’ünü bile çekmem.Ben kendimden başka hiç kimseyi ölesiye sevmem.
FADİLE: Ama ben sevdim. Seni... Kalbimin temeline dinamit koyup giden seni öylesine değil ölesiye sevdim. Mücrimsin(Suçlusun) ve sen affedilemez bir hata yaptın.
MERDAN: Hatalar zamanla cerh edilir( çürütülür) Fadile. Yeter ki her şeyi zamana bırak ve sabret. Kendini yeni bir sevda bul.
FADİLE:Pardon! Araba mı değiştiriyosunuz bayım? Sizin bu mühmel (önemsemez) tavırlarınız ne olacak, söyler misiniz?
MERDAN:Teheyyüç(Heyecan)’ünü anlıyorum Fadile. Sakin ol lütfen. Sevmek sana yakışıyor ama beni değil. Ayrılık bize daha bir yakışacak emin ol. Ayrılığı yaşadıkça aşkı unutacaksın.
FADİLE: Vay be! Alkışlamak gerek ihanetini muazzam bir muazzep(acı) verdiniz kalbime bayım. Tebrik ederim düşmanım bile bunu yapmazdı.
MERDAN: Muhasım(Düşman) dediğin kim? Fadile sen dostunu, düşmanını önce iyice seç ondan sonra çık karşıma ahkam kes.
FADİLE: Sen de adamlıkla gancıklığı birbirinden ayırt et ondan sonra erkeğim diye sokağa çık. Adam olan sevdiği kızı dımdızlak ortada bırakmaz. Gerçi ben de kabahat. Sen adamlığı bırak yaşamayı muhayyel (düş) bile edemezsin.
AYŞE TEYZE: Gel biraz sahile inelim kızım. Denizin sert dalgaları okşasın kulaklarımızı. Mukaddem (Başlangıç) yapalım yeni sevdalara,hayatlara,hayallere. Hadi kızım tut kolumdan gidelim.
FADİLE: Sahil çok uzak sayılmaz efendim lakin korkarım ki cürmü meşhuda (suç üstü) yakalanalım yeniden sevdaya. Ben ikinci bir ayrılığı kaldırabilecek güçte olduğumu pek sanmıyorum.
AYŞE TEYZE:Sanki ilkini kaldırabilecek gücün vardı da ayrılığın tadına bakmak istedin. Aşk misk (güzel), ihanet ise ufunet (kötü koku) yayar insanın kalbine. Ağızdan çıkan her kelimesinde ihanet edenlerin lanet bir kokusu vardır. Duramazsın orada. Kaçarsın alalacele.
FADİLE: Artık ilgilenmiyorum aşkın güzel ya da kötü kokularıyla. Ben kendimi aşktan mütekait(emekli) ettim.
AYŞE TEYZE: Bunlar yave(boş söz) kızım.
FADİLE:Ayşe Teyze karşıya bak. İstikrah(Tiksinti) verici bir durum bu.
AYŞE TEYZE: Ne oluyor kızım? Bu tahavvül(değişim)’ün değişimi ne? Ne gördün öyle?
FADİLE: Ayşe Teyze tekne. Karşıda bir tekne var karaya oturmuş. Tıpkı kalbim gibi tekneye kaptan haiz(sahip) ama batıran başkası.
AYŞE TEYZE: Bırak edebiyat kesmeyi de git yardım et belki birileri vardır ihtiyacı olan.
FADİLE: Tamam Ayşe Teyze. Ben hemen gidip bakıyorum.
YUNUS: Balıkçı. Balıkçı ses ver. Balııkçııııııı....
FADİLE: Aman Allah’ım. Bekleyin. Bekleyin hemen yardım çağırıyorum.
FADİLE:İyi misiniz? Bey efendi kendinize gelin.
YUNUS: Balıkçı. Balıkçı nerede? O iyi mi? Lütfen onu da kurtarın.
AYŞE TEYZE: Balıkçı dediğiniz kim bilmiyorum ama teknede sizden başka kimseyi bulamadık. Polise ve ambulansa haber verdik arama yapıyorlar.
YUNUS: Kaldırın beni.
FADİLE:Yaralısınız. Yatmanız gerekiyor.
YUNUS: Bırak. Çekil git başımdan. Balıkçıyı bulmam lazım.
FADİLE:Siz erkekler neden hep kendinizi güçlü gösterme arzusuna layık görüyorsunuz? Ya sana yardım ediyorum işte. Neden bencil davranıyorsun?
YUNUS: Neden? Neden? Neden? Ulan nedenlerle doldu hayatım sizin gibilerin yüzünden. Bencillikmiş(!) Budala. Ne bencilliği? Ben hayatım boyunca tanıştığım en gerçek dostu kaybetmek üzereyim. Lütfen bırak beni ve dostumu kurtarıyım. Ölü ya da diri alıyım onu.
FADİLE: Olmaz.
YUNUS: Anlamadım. Sen kim oluyorsun da bana karışabilme yetkisini kendinde buluyorsun. Çekil almayım ayağımın altına.
FADİLE: Madem dostunu o cehennem suyundan çıkarmaya gideceksin. O vakit ben de seninle geleceğim.
YUNUS: Sebep?
FADİLE: Bazı şeylerin sebebi gizlidir, söylenmez.
AYŞE TEYZE: Siz gidin. Ben de arama-kurtarma ekiplerini oraya yollarım.
FADİLE:Bu arada ben Fadile. Sen?
YUNUS: Yunus.
FADİLE: Dur. Efendim Ayşe Teyze.
AYŞE TEYZE: Kızım yanımda birisi var seninle görüşmek istiyor.
FADİLE: Kim?
AYŞE TEYZE: Polismiş kızım.
POLİS MEMURU: Alo. Fadile Hanımla mı görüşüyorum?
FADİLE:Evet. Siz kimsiniz?
POLİS MEMURU:Ben polis memuru Ayhan Mert. Nişanlınız Merdan Bey feci bir trafik kazası geçirmiş. Şu an kendisi yoğun bakımda.
FADİLE: Telefonu Ayşe Teyzeme verir misiniz?
POLİS MEMURU: Sizi istiyor Teyze.
AYŞE TEYZE:Efendim kızım.
FADİLE: Ayşe Teyze sen polis beyle birlikte hastaneye git. Ben de Yunusla birlikte balıkçıyı bulur bulmaz geleceğim.
AYŞE TEYZE: Tamam kızım. Sen hiç merak etme
YUNUS: Bak bak. Bir şey çıkartıyorlar oradan. Bu o! Evet o. Balıkçı. Koş...
FADİLE: Aman Allah’ım! Sen...
YUNUS: Tanışıyor musunuz?
SAĞLIK MEMURU:Acil hastaneye gitmesi lazım. Hastanın durumu ağır.
YUNUS: Fadile ne oldu? Neden kedi görmüş fare gibi donup kaldın öyle?
FADİLE: Sen bu adamı ne kadar zamandır tanıyorsun?
YUNUS: Fadile ne oluyor?
FADİLE: Sana bir soru sordum. Bu adamı ne zamandır tanıyorsun?
YUNUS: Sen beni sorguyamı çekiyorsun?
FADİLE: Evet çekiyorum.
YUNUS: Hangi hakla?
FADİLE: Hangi hakla öyle mi? Yitip giden hayatın hakkına. Annesi ile birlikte yalnızlığa itilmiş bir kızın hakkına. Hayalleri harap olmuş insanların hakkına. Daha sayım mı?
YUNUS: Nasıl yani? Bu balıkçı senin...
FADİLE: Evet. Babam. Annemle birlikte beni ıssızlıklara boğup giden babam. Umutlarıma çakmak çakan babam. Babam. Lanet olsun babam.
YUNUS: Nasıl yani o da mı gidenlerden?
FADİLE: Hem de ne biçim. Merdandan bile. Bu arada Merdan demişken hastaneye gitmemiz lazım.
YUNUS: Canın sağolsun. Boşver gerisini.
FADİLE: Olmuyor Yunus. Kalbim cehennem yeriyken canım sağ olmuyor. Bitkisel hayattaki hastadan bir fakım yok. Kangren etti bu gidişler kalbimi.
İşin rast gitsin diyen çok oldu da aşkın rast gitsin diyen hiç olmadı ne yazık
FADİLE: Ayşe Teyze biz hastaneye geldik. Siz neredesiniz?
AYŞE TEYZE: 4.kata çıkın kızım. Yoğun Bakım servisindeyiz.
FADİLE: Oy yoruldum. Durumu nasılmış Ayşe Teyze?
AYŞE TEYZE: İyi kızım iyi.
FADİLE: İyi bari. Bir geçmiş olsun deyim de gidelim.Siz bekleyin burada.
YUNUS: Gel teyze. Otur şöyle.
FADİLE: Sen de kimsin?
ÇİĞDEM: Ben Çiğdem. Merdan’ın kız arkadaşıyım. Asıl sen kimsin?
YUNUS: Fadile tamamsan gi... Çiğdem.
ÇİĞDEM: Yunus!
YUNUS: Fadile siz Çiğdemle tanışıyor musunuz?
FADİLE: Hayır canım. Benim ne işim bu şırfıntıyla.
YUNUS: O zaman ne geziyor burada?
FADİLE: Merdan meğer beni terk edince bununla birlikte olmuş da, sen nereden tanıyorsun bu zilliyi?
YUNUS: Bu zilli bir zamanlar kalbimin melodisiydi. Şimdi eskimiş bir plaktan farkı yok benim için. Kırıp attım çoktan.
FADİLE: O yanındaki insan müsveddesi uyandığında ona de ki: Adamlık şahsiyet meselesidir, cinsiyet meselesi değil. Sen bu çocuğu, şu yatan kalleş de beni terk etti ya. Tek bedduam yaşattığınızı yaşayın. Çıkalım...
YUNUS: Şey Fadile belki kızacaksın, belki ağır gelecek ama balkçıya bir uğrasak. Hani durumu falan diyorum.
FADİLE: Tamam gidelim. Hem fena mı? Yılların hasretini, hasretin acısını çıkarırım ondan. Arabayı sen kullan.
YUNUS: Balıkçı. Gelmişsin kendine. Bak sana kimi getirdim.
ÖZKAN: Bu hanım kızımız da kim?
YUNUS: Kızın.
ÖZKAN: Kızım mı?
FADİLE: Kızın ya. Tanıyamadın değil mi? Tabi nereden tanıyacaksın ki annemle beni terk edip gittiğinde 4 yaşındaydım ben.
YUNUS: Vay be balıkçı. Demek hepsi düzmeceydi ha teknede ettiğin lafların. Bir de utanmadan masum rolünü oynadın.
ÖZKAN: Evlat. Bazı gidişler ihanet, bazı gidişler mecburiyettir.
FADİLE: sus! Hangi mecburiyettir seni küçücük kızın hayallerini tarumar etmene sebep olan? Bahaneler ihanetlerin süsü olmuş bu devirde.
ÖZKAN: Seni geç buldum, ama erken kaybediyorum kızım. Yunus kızım sana emanet.
YUNUS: Doktor. Doktor hasta fenalaştı doktor.
DOKTOR: Dışarıda bekleyin.
DOKTOR: Maalesef kaybettik. Bu arada mevtanın üzerinden bu rozet çıktı. Başka da bir şey yoktu. Ha bir de unutmadan bu kağıtta mevtanın üzerinden çıktı.Başınız soğolsun.
FADİLE: Ne ki o?
YUNUS: Bu rozet istihbaratçı rozeti. Baban yani balıkçı istihbaratçıymış. Demek bu yüzden...
FADİLE: Peki şu kağıt ne?
YUNUS: Şiir yazıyor.
FADİLE: Ne şiiri?
YUNUS: Ayrılık (Ya Sonra)
FADİLE: Okusana.
YUNUS: Tamam.
AYRILIK(YA SONRA)
Ayrılık; Söylemesi bile ne kadar zor,
Ayrılık; Sanki aydınlığı karanlığa boğduruyor.
Tamam, ayrılık oldubittilere getirilir de,
Ya sonra! Dayanabilir misin bir söyle.
Bir söyle, yeter mi bunca acıya vicdanın,
Öyle çıldıracaksın ki; Yerinden çıkacak aklın.
Zor gelecek, acıyı iliklerine dek hissedeceksin,
O kadar delireceksin ki, elvedalara küfredeceksin.
Ölmek isteyeceksin, bir türlü olmayacak,
Gözyaşların dışına değil kalbine akacak.
Bedeninin her tarafı yara bere içinde olacak,
En sevdiklerinin dahi içinde kuşkular doğacak.
Tanıyamayacaklar seni eskisi gibi değilsin çünkü
Ölümü ilmek ilmek dokuyacaksın ömrüne sanki.
Sebebin olacak sevdiğin kişi hakikaten,
Ayıracak seni haktan, ayıracak hakikatten.
Onun için dostunu, sevdiğini terk edeceksin,
Sonra o da çekip gidecek, hayallerini pert edeceksin.
Maddelere boğacaksın kendini, sigaralar yakacaksın
Gün gelecek titreyecek, gün gelecek yanacaksın
Yaşamak lügatini söküp atacaksın kalbinden,
Gittiğini kabullenemeyecek, çıkaramayacaksın içinden.
O çekip giderken sen öylece bakakalacaksın,
Sonra dayanamayacak, ölesiye ağlayacaksın.
Siddin sene toparlayamayacaksın kendini,
Boş bırakacaksın hayatı, sallayacaksın sevgiyi.
Sokakların karanlığı boğacak içini,
Yalnızlık donduracak iliğini, kemiğini.
Kalbinde zelzeleler kopacak, sarsılacaksın
En bedbaht maddelere sarılacaksın.
Ağır gelecek ayrılık yükü kaldıramayacaksın,
Sonra yazacak, defalarca şiirler yazacaksın.
Bir sigara yakacak, bir sigara söndüreceksin,
Gururunu ayaklar altına alacak, öldüreceksin.
Taşlar yağacak başına sen tınlamayacaksın bile,
Düşman gözüyle bakacak, kin güdeceksin herkese.
Sanki onlar ayırmış gibi, millete nefret kusacaksın
Geceler boğacak ruhunu, bir türlü uyuyamayacaksın.
Gündüzün yıkık dökük, viran olacak
Güneş artık senin için doğmayacak.
İçinde fırtınalar kopacak, adeta delireceksin
Herkesten, her şeyden, kendinden vazgeçeceksin.
Susmak isteyeceksin, yüreğin alev alev yanacak,
Bağırmak isteyeceksin, ayrılık kalbine saplanacak.
Eyvallahın olmayacak gelse de gayri kralına,
Küfrü basacak. İsyan edeceksin alayına
Zor olacak belki ama onu da unutacaksın,
Yine onun gibi,başka birini bulacaksın.
Ondan sonra da yaşamayı deneyeceksin,
Gelenin de gideceğini bile bile seveceksin.
YUNUS: Vay be. Balıkçıya bak sen. Ayrılığın son aşamasını anlatmış.
FADİLE: Bayağı da güzel anlatmış.
YUNUS: Ne o? Daha yarım saat önce atıp tutyordun merhumun arkasından. Şiirini okuyunca evlalık duygun mu kabardı?
FADİLE: Saçmalama be. Hem babam seni bana emanet etti unutma.
YUNUS: İyi. Ne yapıyım? Nikahıma mı alıyım?
FADİLE: O da kısmetse.
YUNUS: Oldu olacak nikah şahitlerimizde Çiğdem ile Merdan olsun.
FADİLE:ÜMİT BESEN misali diyorsun yani. Harika bir fikir. O zaman gidenlerin şerefsizliğine, kalanların şerefine. Haydi herkes düğüne...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.