- 793 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
şerefli milletler psikopatolojisi
Bir kötülük den en çok kim yarar görmüşse onun yapılmasında veyahut yapılmasına göz yumulmasında parmağı vardır.
Şerefli milletler psikopatolojisini yazmak pek kolay bir iş değildi aslında yazmayacağım da size sadece bir iki örnek vereceğim ve kısa tutup susacağım.
İlk iş yerim İstanbul’da idi post apolitik milli değerlerine bağlı neo muhafazakar iyi para veren bir yerdi yani mesleğe yeni atılmış sıfır tecrübe ile işe başlayan biri olarak normalde almam gerekenin iki katı bir maaş alıyordum gerçi o paradan hayır gördüğümde söylenemez.
Rene Girard’ın şiddet ve kutsalı ilk tanışma dönemlerime denk geliyordu o zamanlar bu kitap yüzünden de az şey yaşamadım ama olsun o bambaşka bir olay.
Mesele şu idi ki benim gibi mesleğe yeni başlamış olan dişi A kişisi ile ilk vakitler aramızda cinsel bir yakınlık değilde hem sudan çıkmış balık olma hemde yabancı bir yerde en yabancı iki kişi olarak dost olma babında bir arkadaşlık kuruldu. Herhangi bir sıkıntı olmadan tıkır tıkır üç ay çalışmıştım üstüne üstlük yapmam gereken pek şeyde yoktu zira bana yapmam gerekenler yazılı olarak veriliyor altını deşmeden devam ediyordum zira bana verilenler zaten doğru orantılı olarak benimde yapacağım şeylerdi.
Bir gece evimde tek başıma demlenirken demlenmek dediğim evet düşündüğünüz gibi alkol almak neyse kapı çalınır A kişisi gelmiştir ağlayarak bir aydır patronun onu taciz ettiğini söylemektedir ve yardım istemektedir çünkü ailesinden ve çevresinden korkmaktadır ve bir şahit lazımdır. İyi denir sabah olunur işe gidilir ve bir fırsatı bulunup kapı deliğinden patronun odası izlenilir. Taciz işi doğrudur sinirlenilir kapı sertçe asılıp patron basılır vs vs vs iki gün geçer bizim şirin ve namus kumkuması kız mesaj atar teşekkür eder üçüncü gün patron çağırır maaşa zam işe son der kız orada çalışmaya devam eder üstelik o zamanın parasıyla hayli hayli yüklü meblağlar ile arada patrona elletir yada verir zaten patron dediğim adam 65 inde viagra ile kuşu öten siyasilerle bol yakınlığı bulunan devenin biri asıl ahlaksızlık burada dişil kişide basamak olarak hem ben hem yaşlı moruğu kullandı. Arabasına binip üç yıl sonra evlenip kutsal bir kaç mekana yüz sürüp doğurup toplumun en sevdiği karakterlerden olan içten pazarlıklı dıştan nazarlıklı biri oldu. Yani şu an rezidansta falan kalıyor maddi menfaat için her yol mubahtır.
işte şerefli milletler psikopatolojisinde bir numaralı nokta adı namus, yerine gelindi mi bozulsa da sıkıntı olmayan şu kavram. Peki gerçekten şu namus nedir namuslu olmanın içinde sadece penissel veyahut vajinasal şeyler mi girer. Ben bu bacak arası sendromuna toplumsal Vajinusmus diyorum işe yaradığında açılır işe gelmediğinde ise insanları namussuzlukla suçlar...
Türkiye’nin en büyük şehri olması nedeniyle genelde en büyük şerefli insanlarda İstanbul’dan çıkar şimdiki çok şerefli arkadaşlarımız çok okumuş sosyo kültürel olarak halkların kardeşliğini falan düşünen ezilmişin emekçinin dul ve yetimin hakkını savunan falan filan insanlar.
olay yeri Nevizade tarafları bir ev mekanda bende varım vatan hainliğine devam eden Nazım Hikmet hakkında bir sohbet sonra Uğur Mumcu ;Ahmet Taner Kışlalı,Bahriye Üçok falan kitaplar şiir okumalar kızlı ve erkekli bir ortam. İçlerinde herhangi bir düşünsel saplantı içinde olmayan benim ever onların düşünceleri nede sahibim lakin toplumu okurken hataya düştüklerini düşünüyorum. Hararetli tartışmaların sonunda gruptaki kişilerden B kişisi olan erkek benim haklı olduğumu kimi zaman hataya düştüklerini söylüyor. Grubun alfası liderliğini kaybettiğini düşünüyor ki. Önce B kişisi belli hakaretlere maruz kalıyor sonrada ben B kişisi uslu uslu sürüsünün peşine dönerken ben vurup kapıyı çıkıyorum. Alfa ve sürüsü mutlu çünkü söyledikleri her şey doğru. arada çatlak ses yok.
işte şerefli milletler psikopatolojisinin ikinci noktası öz eleştiri yoksunluğudur en uçlardan ortalara herkes kendi doğruluğuna öyle patolojik bir saplantı ile bağlıdırlar ki. Farklı bir söz duyduklarında diğerini öteki ilan ederler. Hatta öyle ki. Herkes birbirinin ötekisi olur bu toplumlarda Alfalar konuşur betalar el olur omegalar sürünür.
devam edecek üç beş olay örgüsü daha yazmak yerine
şerefli milletler çok namusludur
çok adaletlidir
iş ahlakları vardır
çok yardım severdirler
vallaha hepsi birer kahramandır
alfalara liderlerine veyahut ideolojilerine çok bağlıdırlar ses çıkarmadan uslu uslu beklerler
yalan dolan hırsızlık adaletsizlik ölüm hırsızlık riya onlara dokunmadığı sürece haklı bir sebeple yapılmıştır.
misal ben size bir şerefli millet örneği vereyim Fransa kalan yemeklerin çöpe atılmasını yasaklamış durumda. Kalan yemekleri çöpe atanlar cezaya çarptırılacak peki 14 bin tane deveyi çölde ölüme terk edip ihtiyacı olanlara vermeyen ülkeler şimdi bu Fransa’dan çok mu şerefli. Elbette Fransa’nın Cezayir’e yaptıklarını kim unutabilir lakin Fransa’nın o gün ki hükümetine karşı çıkan Sartre
Şeref kavramının içi öyle boşalmış durumda ki herkes istediği gibi doldururken ve herkes bir diğerinin şerefsizi konumuna gelmişken patolojik bir çukurda hep beraber debelenen insanoğlu doğruluğun ve kim olursa olsun adaletin ne olduğunu anlamaya çalışacak mı acaba.
Yazıyı uzun uzun yazmayı düşünüyordum aslında ama vazgeçtim zira çoktan kimilerinin ötekisi olmuşumdur bile.
YORUMLAR
Patolojik tanı için kalbe ya da akla giremez, yanımızda duranın dahi asıl fikrini bilemeyiz. Genelgecer istatistikleri baz alırız.
Buna sebep dini yorumlama da, rab kendini anlamamızı bize hediye olarak sunabilir ama insanı tamamen anlama, bilme noktasını es geçtirir, çünkü böylece insanlar birbirlerine daima düşman olarak dolaşmazlar.
Sade'nin Cumhuriyet fikrinde rabbe karşı çıkış var. Drama burada işte, yani herkesin fikrini söylemesi düşman üreten bir araç hâline getirir demokratik sistemi de. Peki, ne zaman bu patolojik tanı iyileşme sürecine girer?
Burada utanma, özveri, sabır, merhamet gibi kavramlar araya giriyor ki, dediğimiz gibi dogmatik saplanma bu tür hassas özellikleri ( utanma, adil olma, merhamet) birer sorun haline getiriyor.
Bu aralar bir kelime moda herkesin ağzında..bir olaya fikre..goruş bildirmeye pek çoğu' aynen' diyor..
Aynen😁😁