- 1755 Okunma
- 8 Yorum
- 7 Beğeni
Birazdan Perde Açılır/ Temmuz' da Bütün İhtişamıyla Dökür Cumartesi
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
(Bugece gökyüzü yalansız bir devrim gibi
Postacısını bekleyen kadim bir şiir Temmuz’u boynundan öpüyor..
Rotasından çıkarmışım vapurumu..
Gör bak neler söyleyeceğim sana bu Cumartesi..
Aragon’un Ela’sına Şems’in tiradı olur söyleyeceklerim)..
.....
Kentlerin geceye bakan yüzü hep aynı mıdır?..
Hepsi ayrı bir yüz çizgisi gibi..
Herhangi bir özgül, fiziksel, zoolojik, botanik, ya da
kimi silinmiş paragrafları aynıdır belki fakat
bazı zamanlar kentlerin geceye bakışlarındaki sırrı hiçbir veriyle anlatamazsınız..
Dün, bir kaç arkadaş Levent’te bir cafede konuşuyoruz..
Uzaktan bakıldığında çocuklar gibi şendik..
Bir arkadaşım ’Sen, kurguda olsa ütopyana küstün mü hiç,
kırıldın mı?’’ dedi
Ben sanki çok uzun yıllardan beri bu soruyu bekliyormuşçasına
çokmu belli oluyor dedim..
Güneş gidip yıldızlar göğe doluşana kadar bunu konuştuk..
Bazı sorularınla hiç ayrılmak istemezsin,
bir gün bir uçağın piste indiğinde yanında götürmek istediğin
koltukta, bir gün otobüs yolculuklarında gözlerinle
kaybolana kadar baktığın kilometre levhalarında bulursun..
Çünkü onun başka su kaynağıyla buluşmasını, başka koylarda
çağıldamasını istemezsin..
Kaldıramazsın bunu diye düşünürsün..Ütopyana bir bulanık su yürür..
Ta ki onun gittiği yerlere hep canlılık vereceğini düşünüp
eşgüdümlü sevmeler büyütene kadar..
Bundan vazgeçene kadar tümcelerinde içine kıvrılır..
Bilmek aslında erdemli bir iştir..
Ama yalnızca bilmek ve yorumlamak yetmiyor..
Bunu söylemek de gerekir.
.....
Hiç değişmeyeceğini sandığınız şeyler değişir bir gün..
Bakarsınız alıştıklarınız yok olur, alışkanlıklarınızı da terk
etmek zorunda kalırsınız..
Her şey olduğu gibi sürecek sanıp rahat etmek de yanlıştır,
umutsuzluğa kapılmak da..
Direnmek de faydasız olabilir, mücadeleden vazgeçmek de..
Gerçekliğimize yakınlaşalım, ona dokunalım, sevelim,
yakıcı olmalarına da..
.....
Sabahla öğle arası güneşli bir Temmuz..Seçil’le Fındıklı Karaköy yol üstünde
bir parktan geçiyoruz..
Karaköy’den Eminönü’e uzanan yol boyu kıyıya yanaşmış tekneler,
tramwayın kampana seslerine karışan martı sesleri ve tedirgin
turistlerle kent, adeta yörüngesini kaybetmiş bir modül gibi boşlukta
sallanıyor görüntüsünde..Her şeye rağmen neşe, elem ve kederle
yüz yüze geliyor gibiydi..
Herkesin yüzünde Krzysztof Kieslowsk filmlerindeki acı, hüzün ve umut
iç içe geçmiş sanki..
Güneşli bir hafta ortası yürüye yürüye varmıştık bizi bekleyen cangıla..
Seçil, ’’İnsan bu zamanda ulaşmak istediği yere varamıyor bir türlü, vardırmıyorlar’
diyerek iç geçirdi..Hiç kuşkum yok, çıkış yoluna yani insanın düşüne olan
güzel zamanlara bir yol bulacağız..Tek başına da olsa bulacağız..
Bir masa etrafındaydık herkesin elinde kağıtlar, konu konuyu açıyor,
öykü içinden öykü çıkıyor, hikaye bir türlü birleşemeyen halkalar gibi
önümüze yığılıyordu..
Zarif ışıklar ve müziğin sesi dekorla birlikte muhteşem bir bütünlük içinde
içimize, ta en derinimize felsefi anlamlar yüklüyordu..
Seçil ’Bu böyle olmayacak,en iyisi içlerinden bir tanesini sesli okumak gerekli’
diyerek o, naif ve teatral sesiyle okumaya başlamıştı..
Hiçliği kavramakla başlayan öyküyü, bir bebeğin doğum anı ile
orta yaşına gelişine sığdırılmış öyküyü göz açıp kapamalık okumuştu..
Son replikte söylenen imge herkesin özgüvenini artıyordu..
O gece oturduğumuz kanepede kalbimiz uslu uslu durmuyordu..
Öyküye sadakatimizden olsa gerek kaçamak kelimelerin
izdihamında çocukça düşler kuruyorduk..
İpini kaçırmış uçurtmalar vuruyordu pencereye..
Umutsuzluk paranteze alınmıştı.
Gecenin ileri bir saatin de cebinden bir şiir çıkarıp uzatıyor bana..
Ve sen!
gözleri dört mevsim bahar
Simone de Beauvoir’ın üç küpeştesi
Vivaldi’nin beşinci mevsimi
Eduardo’nun sahnesinden mağrur çıkmış bir orta oyuncu
Kemanından düşür sesini portrene
Oda da özlem bulutlarına bütün güzel insanların
gülüşleri toplaşsın ki
yağmurun ve toğrağın kokusunu
çeksin içine yeryüzü
Rüzgar estikçe açık pencereden odaya kumral bir kokuyu dolduruyordu..
Bütün mevsimleri Temmuz’a sabitledim içimden..
’Düş bilgisi’n de bir çocuğa özgürlük nedir diye sorulduğun da
çocuk da ’ Okuldan kaçmak gibi bir şey mi’ diye yanıtlayıveriyor ya hani,
o denli özgür buluyoruz kendimizi..
Dili çözülen bir zamana dönüşüyordu bütün replikler..
Hiç bir seneryo paklamıyordu geceyi..
Her şey doğaçlama..Geceyi bölen yalnızca portakal şekeri ve
kuş öpüşü..
Ah hadi bu sabah hafif kıralım dümeni bahçe kapısından..
Hareket noktamız pisagor eğilimli olsun, ki
Islak bir kuzey gecesi süslesin düşlerimizi..
Temmuz-Cumartes. 17..
YORUMLAR
Doğan Güneş
Teşekkür ederim Mahwash..Sevgiler..
Doğan Güneş
kendi halinde şarkılar, bir sürü fotoğraf, yazılmayı bekleyen
öyküler..Dış dünyada sürgit bir yaşam..Hemde tüm
yakıcılığına rağmen..
Baktık olmuyor bahçe kapısında hafifçe kıralım dümeni dedik Aysu..
Doğan Güneş
hayatı da patentez içine alabilsek keşke ara sıra kaçışlarla kurulmuyor ütopya
yani umutsuzluğun içinde umudu taze tutmak zor
kaçışlar hep kendimize aslında. en güvenilir sığınak yine kendimiziz. bazen olur öyle kumdan gemiler yüzdürürüz, dışarıda bırakırız dünyayı içseline kapılıp.
burada da cumartesi ve temmuz hava soğuk iyi mi kötümü bilemedim temmuzsa yağmur.
Sude Nur Haylazca tarafından 7/15/2017 9:40:20 PM zamanında düzenlenmiştir.
Doğan Güneş
Parantezler hayatın parazitleri fakat biz o parantezleri
sükunet gibi algılıyoruz, sonra da durmadan kaçışlar
örgütlüyoruz kendimize..En umutsuz anımızda en güzel düşleririmize
sarınalım bence sevgil Sude..Uyar'ın mavi göğüne sarınır gibi..
Nazım'ın içerdeyke dışarıdaki çınarı düşlediği gibi..
Başka türlüsü güç..
Temmuz da iklimin pek bi önemi yok bence, küresel
ısınmayla dünyanın canını ışıksız bıraktılar zaten..
Temmuz'u naif bir imge, postacısına hayran mektup,
istiridyenin içinde inci olmayı bekleyen kum tanecikleri gibi düşünelim..
Teşekkür ederim..Sevgiler..
Doğan Güneş
Nede olsa güngörmüş bir mevsimdeyiz..Her güne bir şiir
her Cumartesi'ye bir mektup biriktiririz..
Sevgiler Hena..