SUSTUM...
Soru: Nasıl susabilirim?
Sustum…
Sustum işte…
Tıpkı şaşkınlıktan dili lal olmuş derin bakışlı bir insan misali…
Tıpkı hayattan bezmiş çaresiz -hem de çok çaresiz- bir kadın misali…
Ya da tıpkı derdini anlatamamaktan yorgun düşen yeni doğmuş bir bebek misali…
Ne fark eder ki? Sustum ya gerisi önemli mi?
Aslında itiraf etmek gerekirse sadece sustuğumu zannettim hep ve ne yazık ki kendimi kandırmaktan öteye geçemedim hiçbir zaman…
Geç oldu ama anladım ki; susmak dediğin eylem tek başına olduğunda yapılmıyormuş, yapılamıyormuş… Ne zaman susmaya kalksam kendi yalnızlığımda, işte tam da o vakit başlar içimdeki çenebaz ses konuşmaya. Ve ben mütemadiyen kendimi dinlemek zorunda kalırım çaresizce...
Ruhumda birisi konuştuğu sürece buna susmak demek ne derece doğru olur bilemiyorum ve uzun süre düşünüyorum bu konuda… En sonunda da doğru olmadığı konusunda anlaşıyorum içimdeki sesle… Böyle susmak olamayacağına göre ve insanın içindeki sesi susturmasına da imkân olmadığına göre susmanın başka bir formülü olmalı diye düşünmeden edemiyorum o anda…
“İnsan ne zaman susar bilir misin?” diye kopya veriyor yanımdaki bir dost ve fısıltıyla şöyle devam ediyor konuşmasına “Ne zaman yanına susup da dinleyebileceği bir arkadaş bulursa işte ancak o zaman başarabilir bunu…”
Bir dost bulup susmalı o zaman, susup sadece ve sadece onu dinlemeli.
Buldum ve sustum…
Sustum sonunda işte…
Hayır, hayır yine kendimi kandırıyorum. Ben susuyorum ama karşımdaki konuştukça ve inanılmaz derecedeki dertlerini anlattıkça içimdeki ses daha bir haykırır oldu sanki, ruhumdaki çenebaz, bütün dil kaslarıma baskı yapar dereceye geldiğinde ise oradan kaçmanın tam vakti olduğunu anlıyorum… Kaçıyorum…
Yanımdaki kişiyi değiştiriyorum ve tekrar susuyorum… Olmuyor… Değiştir, yine sus… Gene olmadı, gene değiştir, gene sus… Aman Allah’ım herkesin mi derdi varmış bu dünyada, yoksa ben mi bu güne kadar hiç susmamışım arkadaşlarımın yanında…
Cevabı aramaktan vazgeçip avucuma yazdığım başka bir formüle dayıyorum sırtımı. Sanırım en iyisi yanına birlikte susabileceğim bir arkadaş bularak susmak, susmak ve sadece uzaklara bakmak diyordu formülde… Hani tıpkı şu gerçek arkadaşlığın tanımındaki gibi…
Arıyorum, her tarafa bakıyorum, bütün telefon defterimi baştan sona inceliyorum ama nafile… Bu sefer formül tamam, denklem kurulu ama elemanlardan biri kayıp… Sonuç yine çıkmıyor zira…
Susmak benim için denklemini çözemeyeceğim bir sınav sorusuydu, benim yapabileceğim ise sadece bu probleme yorum getirmekti.
Nasıl ki beni daima takip eden gölgem yüzünden hiçbir zaman yalnız kalamıyorsam bu dünyada, işte aynı şekilde beni hiç bırakmayan ruhumdaki sesten de uzaklaşıp kaçamıyordum… Sonuçta da susamıyordum…
Ve sonunda alıyorum kalemi elime, karalayıp silmekten zavallı hale gelmiş sınav kâğıdına yazıyorum sorunun cevabını bir çırpıda:
Cevap: Denklemin çözüm kümesi boş küme…
Pelin…
21 Eylül 2008
YORUMLAR
Bir dost bulup susmalı o zaman, susup sadece ve sadece onu dinlemeli.
Buldum ve sustum…
Sustum sonunda işte…
SÖZ GÜMÜŞSE ,SÜKUT ALTINDIR.." YUTTURMACISIYLA UYUTULDUĞUMUZU DÜŞÜNENLERDENİM..NE DEMEK SÜKÜT ALTIN..TIRI TREN DİYENLERE KARŞI ÇIKMAMAK ALTIN MANASINAMI GELMELİ YANİ ..DOLAYISIYLA SİZİ KUTLUYORUM..
Genelde toplum olarak "susmayı" severiz ve bu konuda kullanılan sözlerimiz de vardır.
Ancak "susma" konusunda en güzel sözü Syrus Publilius'un söylediğini düşünürüm hep:
"Susma,aptal insanda bilgelik yerine geçer."
Sanırım "söz"çok net.
siz hep susun ... ve böyle yazin ...
aslinda bu yapabildigimiz en güzel sey.... sizin gibi ve burada bulunan kisiler icin de gecerli bu ... sususyoruz...
ve sonra susyaip susayip susuyoruz .. sonra basliyoruz böyle yazmaya ... kimse araya da giremiyor ... hani lafi agzimizdan da almiyor ...
yaaaa ama ne cok susmusuz ... bak simdi nasil konusuyoruz ... iste yazmak bu susan kisilerin de isi biraz da sanki .. gerci ben acayip ceneyimdir ... :-)))
hee beni dinleyecek kimse olmadi mi .. iste o zaman susmak icin daglara giderim...
alir basimi giderim...
dag susar ben susarim .. sonra icerim o pinarlardan ... susuzlugumu kandiririm... sonra illa bir gölün kiyisinda ... ya da bir derenin kiyisinda o sessizligin icinde öyle susarim ...
suskular ciglik olur ...
haykirir sesiziligin icinde ...
bazen zirvelerde ... ahhh... ne güzelmis susmak ...
biraz daha devam edersem ...
"ya adam git ... dellenmisisn sen " diyeceksiniz ....
deli deyin .. ben severim deliligi....
" Nerde delilik varsa orda cildiriyorum. " demistim ..
neyse ... cok uzattim .. bana müsade ..
sizi cani gönülden kutluyorum....
susmak istediginizde daglara gidiniz..
onlar dinler sizi... sussaniz da onlar konusur .. siz dinlersiniz onlari ...
sevgilerimle ....
Bülbül mü güvercin mi...
Hımmm,hangisine öncelik verilmeli acaba... Belki de kargadan başlamak en iyisi :)
Ya da hepsini bir yazıda toplayalım olsun bitsin :)
Laf aramızda posta güvercini diye bir düşünce var kafamda,bir araya toplanmasını bekliyorum,o zaman susarım (haykırırım) yine :)
Sağolun hepiniz...
Saygılarımla...
susmak ya da buna iç çekişlerin yansıması diyelim...
ağrısız ve telaşsız susmak isterken hep bir el bölüyor uykuyu ve sonrası paylaşım kisvesinde eriyen samimiyetler..ardına baktığında görünmüyor gölgen herkes sussa da içinden nehirler akıyor insanın ve çağlayana tutuluyor habersizce...
kalemine sağlık birgün güvercinleri yazsana okumanın keyfinde kalalım...