- 617 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÇOĞALMAK ISTERKEN
Ne çok eksiliriz,çoğalmak isterken,toprağa serpilmesi gibi buğday
tanelerinin,bir başak gibi çoğalırız önce,sonrasında taneler dökülür bir bir
her biri ayrı topraklara savrulur,kök verir kimi taneler çürür gider;ne kadar da istemesek eksiliriz çoğalmak isterken.Ne hazin bir hayatı yaşıyoruz.Değer
verdiğimiz onca anlamlar yüklediğimiz olgular nasıl da yıpratılıyor,tahrip
ediliyor,tüm değer yargıları yerle bir ediliyor.Bir zamanlar uğruna canımızı
kattığımız değerler toz duman oluyor.
Koca koca kalabalıklarda nasıl da yalnızız,yiten zamanlardaki eli
tutmayı beceremedik koruyamadık değerleri sadece bir oyun oynadık
bir yaşam boyu,evet biz sadece bir oyun oynadık,tüm güzellikler üzerine
kirli bir oyun.Artı ve eksileri ayıramadık, ne gülen yüzü ne de ağlayan
yüzü anlamlandırabildik,zıt kutupları aynı yörüngede buluşturup anlamlandıramadık.Anlam yitirilmiş miydi?,hayır biz neye ne kadar
anlam yükleyeceğimizi öğrenememistik.Değersizi değerli,değerliyi değersiz kıldık.Sonucunda en büyük anlamsızlıklarda boğulduk...
Bir yığın,koyun sürüleri halinde bir yığın ve sürüden bir türlü kopmayı
beceremiyoruz.Gerçek değerlerimizi koruyamıyoruz,sürekli kaygıyla yaşıyoruz,onunla yatıp,onunla kalkıyoruz çünkü sürüden koparsak kurtlara yem olabiliriz,bilmiyoruz ki en tehlikeli kurtlar sürünün içinde
ama nasılsa çobanı var sürünün o koyunlarını kimseye yem etmez hepsini kendisi yer.
Hayat güzel,kuşlar,ağaçlar,çiçekler,böcekler yaşayıp gidiyoruz oh ne ala oysaki zaman anlayamadığımız bir hızla geçip gidiyor.Yaşanmamış güzelliklerin sancısıyla kıvranıp dururuz,geriye dönüp baktığımızda kırık dökük bir tablo ve içinde bize dair tek bir renk yoktur,yıkmak parçalamak isteriz bizden bi haber karartılan silik tabloyu ama gelin görün ki ne ellerimiz uzanabilir geçene ne de akmakta olan gücümüz yeter;Yaşama aşkında olduğumuz ne varsa,akıp gitmeden yapalım.Sürüden bir şekilde kopalım,özgür kılalım benliğimizi,aklımız,bilincimiz yerindeyken,bizim güdecek tek bir çobana ihtiyacımız yok.Toplumsal değerleri değeriyle koruyalım ama biz unutmayalım,özgür bireyleri gerçekleştirmekten söz ediyorum,farkına vardığımız günden itibaren hiç bir şey için geç değildir,umarım kimse geç kalmaz...
Sıyrılalım şu ölüm rehavetinden,coşkusuz ve anlamsız bir hayat mı?düşlediğimiz,değişmez bir yazgı değil yalnızca bir rüzgara kapılmış gidiyoruz,bir o yana bir bu yana savrulup duruyoruz,çekilmek istenen yöne akıp gidiyoruz oysaki bu bizim düşümüz bizi çeken akıntıya akmak zorunda değiliz,biz dere yatağımızdan akabilir,özümüze ulaşabilir,içimizdeki sesi haykırabiliriz işte o zaman"bu benim"diyebiliriz. Güneşi avuçlamak istiyorsak,içimizdeki çığlıkları cesurca haykırabilmeliyiz.Bırakın güzel sanılan çirkinlikler rüzgarla savrulup gitsin,biz en sert kayalıklarakök salıp anlamlılığa ulaşalım...
Evet hep yaktık yıktık viran ettik bir enkaz yığınına döndürdük yaşanılır tüm anları ,bir gülü diken yaptık hep kanattık,düşmanlığa değil de kardeşlığe selam durmamak için bir neden mi var,güzellikleri yaşamak,paylaşmak o kadar mı zor,irademizi kulanmak çok mu ürkütücü...
Ellerimizi her uzattığımızda arkamızda geçmişimiz durmadan kanatıp durmakta bir yanımızı,kanayan yaraları mızı dağlamayalım daha fazla yaşama güzel renkler,güzel sesler verelim,anlamsızlığı bu şekilde ters yüz edip anlamlılığa kavuşabiliriz...
Hiç bir şey için geç değil,dakikalar da,saatler de,günler de,haftalar da,aylar da,mevsimler de,yıllar da ve yüz yıllar boyu çoğalmamak için neden yok,tek engel ördüğumüz kalın duvarlardır.Yaşama özümüzü kattıkça çoğalacağız,çoğaldıkça anlamlılığa içimizdeki bize ulaşacağız,ördüğümüz korku duvarlarının ardındaki bize.....
Çoğalmak umuduyla...z.z.i.
YORUMLAR
AŞK-I ŞEMS
Daha çok kaybetmemek umuduyla
Teşekkür ederim
Sevgi ve selamlar...