- 851 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
eksik he/ce
içine düşüyorsun yüksekten/kaç kelime yeterli olabilir boğulmamız için...bulutlara doğru tırmanır gibi bir merdiveni adımlamak,he/ce lere basarak dil ucu ıslaklığıyla ki salıncağın en yüksek yerinden bırakmak sonra boşluğa sanki yüreğin çıkıyormuş gibi yerinden…
ve sen ki
saçlarımın arasına saklanan ışığı gibisin güneşin/
rüzgarım yetisiz kalıyor seni savurmaya
-çöz-
...
sabrı denenmiş bir ırmağa düşen gölge içim
ve yüreğimde bir yığın söz sana biriken/ıslak
ve eksik/
ve sırılsıklam saçların gibi ki
hangi kapından içeri girsem
tümsek aynanın kırılganlığında yüzün...
hüzün aksa gerdanına
bulaşır şarkısı sana hasretimin
gece olunca gel
diz kapaklarımın hemen altında
dur/sun kanamaların...
ben öpmediğin parmak uçlarımla
ıslatırım dudaklarımdaki seni
sabaha kadar
nemli bir hasret kalır duvarlarımda
tam baş ucumda
kara kalem/sırra kadem bir yüzün kalır
hiçbir aynada kırılmayan...
yokluğun,
oyuncağı yüzüne küsmüş
bir çocuk bakışı bırakır bende
ve arınırım
içime sığmayan tüm seslerden...
yaka bilir miydim
saçlarının kırıklarını yoksa!
sokak aralarına sıkışmış,
sessiz ve soluksuz günlerdeyim
unutkanlığımdan gelen
düşlerle çizdiğim yüze dokunuyorum
yüreğimin bir yüzü yok
ve n’densiz bütün susuşlar ki
uzağa ve yakına bırakılıyor
tendeki hissizlik
ve bütün sözler
kaptanın dip notları gibi
açık denizde
oldukça rutubetli
ve eksik he ce ler...
ve ben ki
sevgilim olmayan sevgili;
sayaçları mühürlenmiş evler gibiyim
tersine yaşıyorum hayatı
üç ‘’ten’’ sonrasında yoksun sen
demir başları eksiliyor ömrümün...
tartaklanmış günlerin
tiz seslerinden
ve kaygan yüzeylerinden geçtim
saçlarına dolaşmış
yaşamlar vaat edemem sana..
sana sarmaşık
sana sarma!
o gece hiçbir geceye benzemiyordu
bir yüzü vardı...
bil/iyorum,
bilmenin bir yanılsama olduğunu ama
gecenin yüzünde vardı diyorum yüzün
bu salon/duvarlar şahit buna
bir de martı kanatları...
sesimde sığıntı bir inilti var
mülteci bir yalnızlık
geçmiş günlerimin takviminde ki
azalarak çoğalan duygular
taşırıyordu nehirlerimi...
(kuytular)