- 1438 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
REDDİYE YAZILARI-1-
BATI MERKEZLİ YALAN-TALAN TÜRKOLOJİ ve KAVRAMLARA REDDİYE: 1
Bu yazı dizisi "iyiliğin" bilgi ve algı tutarlılığı olduğunu anlamak yerine "haz" verici olduğuna inanan; ilke ve takıntı farkını ayıramamış ve bunu düşünmeyi reddetmekteki inatçı önyargıları nedeniyle kaybettiğim, çok sevdiklerime ithafen yazılmıştır. Hepsini yine de saygılı bir sevgiyle hatırlayacağım.
Uzun zaman oldu... İç çözümlemelerde takılıp kaldık. Oydu, buydu, şuydu derken velhasıl; ülke ve ulus oluşturucu Türk insanı çözümlemelerimizde yanıldık, yanılgıydı ! Bunu, yani yanılgımızı önce kendimize açıklayabilmeliydik. Kendimize açıklayamadığımızı başkalarına açıklayabilmenin saçmalığında kalmak, takıntılı olmak halidir...
Biz, çelişkileri zıtlaştırmak ve takıntıları ilke yapmak olarak baktık, açı olarak olay/olgulara.. İnat mı peki ? Takıntıda kör görmek var. Bizim inadımızda ise sağ görü olmalıydı. Eskiler "feraset" diyorlar. Sonuç olarak, inat/akıl dizgelemesini, sıralama ve önemseme tercih biçiminizin sonucuna göre belirlenen bir davranış şekli bu...
Aklı direksiyona sürücü, inadı da muavin ya da kılavuz yapmak şeklinde anlayınız. Bunu yanlış gördük ve dedik ki, dizgeleme akıl klavuz, inat sürücü olacak şekilde olmalıdır. İnadınız o zaman inat olmaktan çıkıp erdemsel bir ilke aşamasına ulaşabilen olacaktır.
Yazımızın giriş genelinden konu özeline geçme aşamasındayız. İç çözümleme, bizi alanımızdan aldı; götürdü bireysel davranış bilimi yazıları veya sosyal psikoloji yazılarına..
Yeter ve yeterli diyoruz bireysel "iç analiz" yazılarına artık!
Bireyselden toplumsala bakmak... Bunun, bireyin halkına ve ulusuna katkısı ve katılması olacak şeklinde anlaşılmasını istiyoruz. Bu demektir ki, Türk uluslaşması mutlak tamamlanma aşamasına gitmelidir. O kadar engele, o kadar parçalama amaç eylemselinde teorik ve pratik girişimlere rağmen, hem de mutlaka tamamlanma aşamasına varan olmalıdır.
Algı kırılmasından, kavram kargaşasına, burdan da gerçeklerin bazı sosyal gruplar ve bakış açılarının kendi doğrularına yani öznel doğruya evrilmesine isyan ettik. Doğru öznelse senin, ait olduğun sosyal grubunun doğrusudur önerdik. Öznel doğru, -bireysel ve grup çıkarları- belirleyenden bakmaktır. Bunu nesnele çevirmedikçe, toplumuna, toplumsalından bakıyor olmayacaksın çünkü !
Nesnel bakmak bilimsel bakmaya giriştir...
Demek ki, ’gerçek ve doğru’ neden-sonuç ilişkisinde, nesnel ve öznel bakmak var. Burada da kalmıyor. Bir de buna, "gözlem"inize kendinizi katabilerek bakma zorluğu var. Hem olayın içindesiniz, hem içinden/içeriden olarak, ama dışardan bakabiliyor olabileceksiniz demek istiyorum.
Grup toplumsalının ’etik ve emik’ bakışından başka bir bakış arıyoruz ?! Grubu etno/süperetno veya dinselin ortodoksisi bağlamında, mezhepsel/volk bir sapma hali olarak ve polemik amaçlı bir eleştirelde önerebiliyorum...
Dinsel veya sınıfsal öznel bakışın "ulusal sorun" takıntı/inat ilkesizliğini, bu art niyete verebiliyorum. Kast, hegomonya ve her türden despotizmi bozan bir denge halidir modern anlamda bir ulus toplumsal aşamaya varmak... Bürokratizm riski de, diğer emperyal işbirlikçi ve diktatoryal (dinci,etnik ve mezhepsel azınlık faşizmi) tehlikelerine göre, daha tercih sebebi ve kabul edilebilir olmasındandır.
Ortak bölen küçüğü örnekleyerek diyebiliyorum ki, dinsel ve sınıfsalın ülkemizdeki gibi birleştiği asgari müşterekte "kimliksizliğin" kimlik olması, bazı sınıfların bunu -ruhbanizm veya humanizm- alalaması ile sürdürme istekleri, düzenlerinin devam etmesini dayatmak amacı ötesinde başka bir şey değildir.
Üst yapısaldaki bağlantısı, yani kendini bağladığı yer ise mutlaka emperyalizmin "Kabileler Çağı", "Anadolu Halkları", "Çok din/mezhep/etni kültüralizasyonu" şeklinde bir Globalizmdir.
Ve her ne yapsak da globalite, asla hümanite değildir !
Dayatıyorsanız eğer mantık yoktur ! Mantalite ve akıl hep çelişkileri, sapmaları görür. En önemlisi, dayatmanın çelişki ve elbette sapmasının keskinleştiriciliğinde olarak ! Hem de kendi "küpünün" içinde olduğuna inandıklarına, çelişkileri göstererek yıkıcı davranmaya götürür.. Siz bunu, iç çelişkilerin dış yapıyı yıkan olmaya gidişi kaçınılmazı olarak anlayabilirsiniz.
Ülkede ve dünyada Türk olmak ve Türk ulus toplumsalına ait kalmaya azmetmek kadar zor bir şey yoktur !
Bu hali "Bayram değil, seyran değil eniştem beni niye öptü?!" deyişiyle söylersek; durup duruken, birden ve hiç sebep yokken üstelik; etnik, dinsel-mezhepsel veya cemaatsal ya da sınıfsal kökeninizi söylemelisiniz olarak anlayınız lütfen ! Ama sakın Türk olmaktan filan bahsetmeyiniz ! Linç edilir, sizden aşağı ve altta kimse olmadığını anlayarak görürsünüz.
Uzun bir zamandır ’Türk’ ve ’Türkiyeli’ olmanın farkı, bunların üzerinden yapılan "tezler savaşı" var...
Kimsenin üzerine bile uğramadığı "Oğuz", "Türkmen" ve "Türki" farklarını bilmeden ve kasten görmeden üstelik.
Bunları bilmeksizin ya da Batı merkezli "Türk"oloji yalan-talanlarına takılmaksızın bunu anlamak ise adeta imkansız !
Yazmak; bilginizin ve bilgi birikiminizin çözmeye iradeli oluş amacı ile birlikte varsa vardır. Kafa karıştırıcılık bilim değil, bunun adı da bozuculuk ve bozgunculuktur !
Bilim ise hep söyledik: Bilmeye "bilgi" eklemektir. Bilim(e)k/ bilm’ek/ bilmek/ açılımıyla anlayınız.
Türk-Türkiyelilik arasında mutlak ki "Oğuz", "Türkmen" ve "Türki" kavramları var... Bu, gece ile gündüz ya da siyah ile beyaz katiyet ve keskinliğinde de değil, anlatmayı ve çözümlemeyi gerektiriyor.
Umuyor ve diliyorum ki bunu yapabilelim. Birtengri’nin bize verdiği akıl ve aydınlanmak azmi, yar ve yardımcımız olsun.
A.Kutlu Ayyüce
Göktürkmen
YORUMLAR
Tamamen katılmamakla birlikte haklı olduğunuz yönler çok.
Güçlü bir mantık yürütmüşsünüz.
Fakat zor anlaşılır olması ve uzunluğu yazının kötü yanları.
Muhterem en iyi eğitici kendindekini iyi pazarlayandır.
Sen ne kadar bilirsen bil, karşındakiler anlayamıyor ya da zorlanıyorsa bilgilerin boşa gider.
Yani herkes karşısındaki insanın anlayabildiği kadar bilir.
Sana daha anlaşılır bir dille yazmanı öneriyorum. Yani bir ilk okul mezunu da anlasın yazını.
Güzelim düşünceler bulmaca gibi durmasın kafalarda.
Pek konuda fikirlerimiz uyuşsa da önce ümmet sonra ırk diyorum ben.
Yazınız genelde iyi idi. Tebrikler.
Saygı ve selamlar.
Göktürkmen
Bence değildir, ama sizin yorumunuzu, böyle bir bölümsel/kısmi doğru sayabildiğimiz için "etkili yorum" olarak seçtim.
Aydın, halkının seviyesine inmekle beraber onun seviyesini, bilgive bilinç tümleyenliği anlamında bir birikiminin bileşenleri olan; kavram ve kelime yenileriyle yapabildiğince yukarı çekebilen kişidir. Yoksa ona anlaşılır olmak kaygısıyla, volk ya da vulgarlık dalkavukluk yapanı değil.
Bu nedenle genel kabule göre anlaşılır olmaya, itirazi bir açıklama yapmayı gerekli buldum.
Esenlikle, değerli Engin Tatlıtürk.
Sel, sal diye al(ay)aşağı ettikleriniz, durum ekine yakın bir anlamda kullanıldı... Ne anlamayı beklediğimize bağlı elbette; anlamak istediğimiz...
Ama yine de; ben entelektüel (aydın) ya da siz sevecek şekilde söylersek "münevver" yaklaşımımı bozmayacağım...
Hayır ne geçmişi, ne bugünü yargılamıyor, basit ve bölümsel çarelerde sunmuyor, asla yazdıklarım !
Bütünsel bir dün, bugün yarın dizgelemesi yapmaya çalışıyor.
Sizi anlıyorum... Doğu ve Batı kalıplarına takılıp kalmış terennüm veya slogan yazı ötesini anlayabilmek, özgünü taklitten evla bilmeye bağlı....
Neyse, son sözü kendimize edelim olsun. Sesli düşümüyoruz sayın;
-Göktürkmen, anla(ma)yan çoksa eğer; malumdur ki anlatan yoktur !
Sen yoksun Birtengri'nin etrak-i bi idraki adam; sloganist veya terrennümcü arkadaşlar nezninde !
Sevinir misin yoksa üzülür müsün bilemiyorum yani !?
Bazen dolaş, üz(ül)me kalsın...
Göktürkmen tarafından 12/27/2009 11:23:19 PM zamanında düzenlenmiştir.
Anladığım kadarıyla siz; Tarihe ve Topluma 'ÖZGÜÇ'ten bakılsın,"El eliyle Yılan tutmak" anlayışından kurtulunsun istiyorsunuz..(umarım yanlış anlamamışımdır.)
TÜRK UYĞARLIĞI "TOPRAĞA YERLEŞİK " OLSAYDI; BUNLAR OLMAZDI !
Tarihi Kılıçla Yenenler yazmaz,Kalemle Yenenler yazar !
Yazı baştan sona sorgulayan ve kendi içinde cevaplar arayan bir yazı. Hepimizi düşünmeye ve cevaplar aramaya itiyor.
Birey olma ya da bireyselcilik. Günümüzde bu çok daha fazla kendi göstermiş durumdadır. Daha okul sıralarında " Birgeselcilik " öğretilmeye başlandı ve artık insanlar kendinden başka kimseyi düşünmez ve korumaz hala geldi.
Türk ya da Türkiyeli olmak arasındaki farkın ise ne olduğu konusunda hiç kimse tam olarak cevap verememektedir. Ben Türk isem Türkiyeliyimdir zaten. (Başka bir Türkî ülkelerinde de yaşamış ya da yaşıyor olsam da. Türk Türk’tür. Nasıl Amerikalı Amerikalı ise, İngiliz ingiliz ise) Bana ben TÜRKÜM demeyi kimse yasaklayamaz ve yasaklama hakkı da yoktur. Bunun başka bir açıklaması olabilir mi?
Bilim ve bilgi ise başlı başına bir konu değil midir? Bu gün İslam ülkeleri neden bu kadar geri kalmıştır hiç düşünenlerimiz var mıdır acaba. Allah korkusu ile bilim ve bilginin önüne setler kuruyor ve hep " GÜNAH" diye bakıyorsak yapılan ve icat edilen her şeye orada bilimden ve bilgiden söz etmek yanlışlığına düşmüş olmaz mıyız? Tabuları yıkmak ve yalnızca bilginin ışığında aydınlanıp daha ileri medeniyetlere ulaşmak için insanlara beyin verilmiş. Beynini kullansın ve olduğundan çok daha ileri gitsin diye ama bizler beynimizi ilerlemek amaçlı değil yalnız olduğumuz yerde saymak ya da çok dada geri gidip, insanlık tarihinin ilk anlarına gidiyoruz ya da gitmeye çabalıyoruz.
Yalnız ülkemde değil tüm dünya ülkelerinde bilgili olmak artık marifet sayılmıyor. Kişi kendi bilgisini kendine saklıyor ve kendisine sakladığı bilgi de kimseye fayda sağlamadan kendisi ile birlikte yok olup gidiyor. Ya korktuğu için yazmıyor ve konuşmuyor ya da tolumdan itileceği endişesini yaşıyor. O zaman bilgi çözümlemesini ya da paylaşımını beklemek de sanırım büyük bir hayal olacak?
Ben yine azınızda soruları yüklendim beynime ve daha fazla soruları sormadan ayrılayım sayfanızdan.
Teşekkür ediyorum kaleminize ve saygılar yüreğinize
tekrar gelecem bu değerli sayfana daha sağlıklı faydalanabilmek adına. katılmamak mümkün değil yazdıklarına.
malesef şimdi herşey yüzeysel.algılanıyor. çoğu şey de hasıraltı ediliyor. fakat mutlaka ortaya çıkar
."güneş balçıkla sıvanmaz".
ellerinize sağlık, emeyiniz, bilgilendirme adına saygılar.
Bilgi olmadan ne insanlık, ne dürüstlük, ne cesaret, ne de kuvvet gerçek anlamda faydalı olabilir. Aksine sadece çevremize zarar verir.
*Eğitimli insanın hedefi daima yüksek olur. Küçük işlerle küçük insanlar uğraşır.
*Eğitimli insan kendi iç dünyasında doğru ve berrak olandır. Bu tür insanlar bilginin gücü ile kaygı ve korku bilmezler.
*İyi insanın birinci şartı her koşulda bilgili ve eğitimli olmaktır
*konfüçyüs
bütün mesele kendimizi her yönümüz ile bilmek ..bugün saklanmaya çalışılanlar ergeç ortaya çıkacaktır..hangi taşı kaldırsanız altından atalarımız çıkmaktadır..
Yıllar öncesinde Atatürk’ü epey heyecanlandıran bir araştırma Türkiye’de ortaya çıkabilmek için yıllarca beklemek zorunda kalmıştır. Türk tarihinin ve coğrafyasının araştırılmasını isteyen Atatürk, ilkel diller uzmanı ve tarihçi-diplomat Tahsin Mayatepek’i görevlendirmiş ve ömrünün son yıllarında ilginç kaynaklara ulaşmıştır. Mayatepek’in sunduğu ön raporda Güney Amerika uygarlıklarından Maya uygarlığının dil ve kültürleriyle Anadolu ve Orta Asya kültürleri arasındaki benzerlik dikkat çekiciydi. Süreci inceleyip Atatürk’e raporlar halinde iletmesi için 1935’de Meksika’ya maslahatgüzar atandı ve Arkeolog William Niven’in Meksika’da yaptığı kazılarda bulduğu yaklaşık 15 bin yıl öncesine ait tabletlerin deşifrelerinden ve ardından James Churcward’ın Hindistan’da bulduğu benzer tabletlerin çevrilerinden Atatürk’ü haberdar etti. Sağlığının bozuk olmasına rağmen Atatürk, Türkiye’ye getirilen kitaplarla çok ilgilendi ve hızlıca çevirilerini yaptırıp, bizzat kendisi geceler boyu okuyup üzerlerinde notlar aldı. Halen Anıt kabir’de bir kısmı sergilenen kitaplar ancak 2000 li yıllarda Türkçeye çevrilebildi. (Kayıp Kıta Mu , Mu’nun Sembolleri) "
kutlarım değerli yazar çok önemli bir konuyu işlemişsiniz..
gerçek insan olmanın erdemine ermemiz dileğiyle kutlarım önemli incelenesi düşünülesi yazınızı...
sevgim saygım selamlarımla..
"..Hacı Bektaş gibi İlig'ne Bilig'nı Tıl' na Issu Kıl'a(Ülkene, kültürüne, diline sahip ol) diye yaşasaydık... "
Saygı temeliyle en sevdiğim ozan değerli Ildız, Bilgi birkimime kattığınız bu güzel "Türkmence" hünkar sözü için teşekkür borçlandım size :)
Sağolunuz,varolunuz bilginiz çoğalsın diledim.
Saygılar efendim.
Göktürkmen tarafından 10/10/2008 10:36:01 AM zamanında düzenlenmiştir.
Yunus'un dediği gibi "Sen kendin bilmezsin, ya nice okumaktır." Milli(batı-arap /hçamuruyla okur yazar olup düşünmeyen insanlar yerine millî eğitim-Hacı Bektaş gibi İlig'ne Bilig'nı Tıl' na Issu Kıl'a(Ülkene, kültürüne, diline sahip ol) diye yaşasaydık... Şükran günü serbest Ergenekon kötü-vb mantıklar üretmezdik. Kendi paramızla -kendi elimizle-kendi insanımızı -kendimize düşman yetiştiriyoruz.
Hatırlatma için sağol.
Anadolu tarihte Türktü ve Türk olarak kalacaktır.
Birlik ve beraberlik duygularınıza ben de omuz veriyorum ki kırılmayalım düşmana.Sahip olduğumuz coğrafya stratejik olarak hem Asya'dan hem Avrupa'dan hem de Afrika'dan olanların gözlerinin olduğu çok önemli bir geçiş köprüsüdür.Ancak isteyen dilediği gibi geçemez bu köprüden .Girişi çıkışı bizden sorulur.
Bu gün gaflet içinde emperyal güçlerle işbirliği yapmayı küreselleşme masallarıyla haklı göstermeye çalışanlar vatan hainliğine soyunmuşlardır.Bir ülkenin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini yabancı sermayayeye peşkeş çekenler gelecekte onlerın kölesi olacaklarını ve önümüzdeki 10 yıl içinde kutuplaşmanın dünyada çok daha bariz savaşlara yol açacağını görmek zorundadırlar.Bu kutuplaşma soğuk savaş öncesi dönemden pek de farklı olmayacak ve doğudan gelecek istilalara da maruz kalabilecektir bu coğrafya...Bu hususun farkında olarak T.C. kendi öz gücüne dayalı savunma sanayini geliştirmeli ve savaş halinde nihai müttefiklerini şaşmaz bir doğrulukla önceden saptamış olmalıdır.Savaş elbet hoş değil fakat akıl dışı da olsa kaçınılmaz bir gerçektir.Bu gerçekte Ne ABD ne Rusya ne de AB bizim nihai stratejik müttefikimiz olamaz, taktik müttefiklerimiz olabilirler mi düşünülür..Asla güçlünün gücüne dayalı politikalara bel bağlanmamalı kendimiz güçlü olmanın yollarını düşünmek ve bulmak zorundayız.
Sayın Göktürkmen kutluyorum yazınızı + 10 puan.
Şaban Aktaş tarafından 9/21/2008 9:05:47 PM zamanında düzenlenmiştir.
bir tengri...
yar ve yardımcınız olsun..amin...
bir tengri...
sanki tonyukuk'un kapıda durmuş da göğe bakarne yıldızlara gülümsemesi gibi bir şey...
özde neysem
oğuzca işte öyle...ve 23...boyu...atam ve dahi yedi ceddim sülalem..
gök tengri...
selama dursun o zaman gökler...
Türkler yeni çıktı ergenekondan...
gök tengri...
selam ve sevgiler kardeşime...
Yazmak; bilginizin ve bilgi birikiminizin çözmeye iradeli olmuş amacı ile birlikte varsa vardır. Kafa karıştırıcılık bilim değil, bunun adı da bozuculuk ve bozgunculuktur !
Bu bölümü okuyunca aklıma SATILIK ilanı olmadığı halde
Sahiplerinden SATILIK gazeteler ve köşe ( dönmüş ) yazarları geldi !
Mal sahibi, mülk sahibi... hani bunun ilk sahibi...
Birtengri...
SAYGILARLA DEĞERLİ DOST