- 1103 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Eski aşklar küllenmiş ateş gibidir !
"Aşk" ne yazık ki gündelik "telaşlar" içinde çok konuşulan ancak nadir olarak yaşanan bir duygudur...
Ve "haz" ile "aşk" kavramları da çoğu kez karışır birbirine.Oysa biri "tene" aittir,diğeri ise "duygulara".
Bir ilişkinin "sürgit" devam edebilmesi için sanırım "yaşanmaması" lazım gelir.Çünkü yaşanmaya başlayan her şey gibi "duygular "da yıpranır.
Mesela Leyla ile Mecnun’un,Ferhat ile Şirin’in ,Tahir ile Zühre’nin,Kerem ile Aslı’nın,Yusuf ile Züleyha’nın ve Mem u Zin’in günümüze kadar "kalması" biraz da "vuslat"ın olmamasıyla ilgilidir.Bir tek Yusuf ile Züleyha’da "vuslat" vardır,o da "günaha davet gibidir "denebilir.
Bu cümleden yola çıkarak her insanın geçmişte kalan eski ya da ilk aşklarına" özlem" duyması geçen yıllara rağmen "vuslat" olmadığı için "tazeliğini" korur bence /korumaktadır.
Ki yaşansaydı belki paylaşılacak bir şey de kalmayacaktı ama "yaşanmamışlık" öyle değil...
Mesela "Abbas" şiirinde C.Sıtkı,
-Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan/Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan demektedir.
Burada "özlem" de vardır,"kavuşamamanın "yarattığı duygusal yoğunluk da.
.............................
Ben "geride" kalan aşkları "küllenmiş" ateş gibi düşünürüm hep.
Geride kalmıştır,hem de belki çok gerilerde.
Üzeri kül bağlamıştır.
Ama derinlerde,ta içlerde "havayla temas etmediği" için sönen bir "tortu" kalabilir.Ona "çomak" sokarsak,yeniden "yanmaya "başlayabilir.
Bu da insani bir duygudur sonuçta ama "ne olur,ne olmaz" deyip,küllenen ateşle oynamamanın daha doğru olduğunu düşünmekteyim.
Ola ki yeni "acılar" ya da "etkiler" yaşatacak harlı bir ateş ortaya çıkabilir.
O zaman şunu demek daha "şık" olur bence.
Nerede kalırsa kalsın,"yaşanmışlıklar" güzeldir-acısına rağmen-ve onu kimse elimizden alamaz.
Sır olarak kalsa bile ya da sırrı(mız) olsa bile !
Şimdi gün ağarma vaktidir.
Bırakalım gecenin karanlığı eski "aşklara"veya "ilişkilere"-varsa-örtü olsun!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.