- 740 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SAAT 21.00
Saat 21.00 boş boş mavi gökyüzüne bakıyorum. sanki geleceğine dair bir cevabı orada bulacakmışım gibi. ya da ve belki de güzel bir hayalin içine düşerim diye bekliyorum.
bilemiyorum bilemiyorum. son zamanlarda beyin ishaline yakalanmış gibi neden bu kadar çok yazdığımı bilmiyorum. Ha keza neredeyse günlerdir hiç okumadan bu kadar çok nasıl yazabiliyorum?
onu da bilmiyorum.
şimdi bilinçaltıma yahut çocukluğuma inip sebebini bulmaya ne takatim ne de hevesim var. oysa bugünlerde istediğim tek şey; uyumak. günler, belki aylar süren bir uyku bahsettiğim. uyku dileğim olmazsa yazmalıyım. ama hiç durmadan. çalakalem. şimdiki gibi. Daha fazla. sayfalarca ve kilometrelerce mesela. şayet o da olmazsa hiç yaşamayayım zaten.
ama işte dedim ya bilmiyorum. bilemiyorum. Albert Einstein’a selam olsun. bir ön yargı daha paramparça oldu.
ben bunları kafamda yazıp rakımı yudumlarken çocuklardan biri ’Mithat Bey çileeek’ diyerek çilek tabağını masama bırakıp gitti. hoş, okumuş, iyi çocuklar. ama işte bazen çıldırtıyorlar beni. Bana ne Mithat Beyinden.Getirdi. Dedim ya iyi çocuklar.
çilek manevrasından bir kaç saniye sonra büyük bir gürültü oldu hemen yukarıda, bir helikopter, ilk kez bu kadar yakınımdan geçti. çocukluktan kalma alışkanlıkla olsa gerek bir kaç dakika "alikopteri" aradım. nihayet ters taraftan pata pata gidişini gördüm. sim siyah yarasa ..pervane böceği .Bu gece ay hilal ve ona doğru kaçarak git gide gözden kayboldu. Çok küçükken bizim için ulaşılmazlardı bu yüksek irtifa şövalyeleri. Yine sessizlik...
Ne vakittir bir şey okumuyordum dedim ya...Ama doğruya doğru şimdi çantam şahitlik edebilir buna. geçen hafta mesela; "40 şairin Eli" gezdirdim çantamda. lakin yazmak etraftaki insanlar hakkında (belki de kendim) hikayeler yazmak daha cazip geldi. ondan önceki hafta da İhsan Oktay’ın Puslu Kıtalar Atlası’nı gezdirmiştim. ondan bir hafta önce de Sartre’nin Bulantısı’nı.
geçen hafta sonu marketten öte beri alırken gördüğüm ve yolda gidip gelirken en azından bunları okurum diye iki ayrı mizah dergisi aldım aylar sonra. lakin kitapların laneti dergilere bulaşmış gibi, üç gündür onları da gezdiriyorum çantamda.
sonunda ve bugün anladım ki; sorun kitaplarda değil bende!
.
Geceye yaklaştıkça hüznüm artmaktaydı. Geri gelmeyecek bir yolculuğa çıkıyormuşum duygusu ağır basmaya başlamıştı. Etraftaki bu kalabalık beni bunaltıyordu. Sadece gürültü . yalnızdım. Oysa. O korkunç kavurucu Güneş’ten eser kalmamıştı. karanlk ayın hilal halini göstermişti. Gökyüzü yıldızlarla süslenmekteydi. Yalnızlığıma arkadaşımı yıldızlarda aramaya başladım.
Bir duble daha istedim. Çileklere ise hiç dokunmadım. Bir sigara da yaktım.....
konuşmak için bir bahanem yok. bahane üretesim de. sadece özledim. İşte öyle.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.