HUZUR
Öncelikle şunu açıklığa kavuşturarak başlamak istiyorum. Yazmakta olduğum yalnızlık kişilerden, olaylardan, nesnelerden, mekandan kısacası içinde var olunduğuna inanılan evrenden tamamı ile bağımsız, kişiye özeldir. Paylaşılması mümkün olmayan, anlatılması bir hayli güç, düşünmesi bile bir hayli can yakan türden bir yalnızlıktır. Şahsen kendisi anlatılmaktan hiç mi hiç haz etmez ve buna engel olmak için türlü türlü silahlara sahiptir. Anlatılmak istendiğini farkettiğinde, ki çoğu zaman bunu çok hızlı farkedecek yeteneğe sahiptir, silahlarından birini çeker atışını yapar ve her isabetli atışında içinde yaşamakta olduğu bünyeye büyük bir korku salarak o bünyeye daha fazla yerleşir. Her isabetli atış onu ulaşamadığı en ücra hücrelere doğru bir yolculuğa çıkarır. Silahlarının ortak ve aynı zamanda en acımasız yanı şudur ki atış, yalnızlık paylaşılarak saldırıya uğradığı o an, yani hücreler en savunmasız halinde iken, yapılır.
Yaşanılan yahut yaşanıldığı varsayılan, benim gündelik dünya diye adlandırdığım dünyada, bu yalnızlığı sahte, derinlikten uzak beraberliklerle örtüp, gözardı etmeniz beklenir bizlerden. Başka bir deyişle bu sahte birlikteliklerle yetinmemiz beklenir. Bu birliktelikler o kadar yüzeysel bir hal almış bulunmaktadır ki oynamamız gereken roller bi senaryo misali yazılmış, önünüze konmuştur. Nasıl, ne zaman, ne kadar sevmeniz gerektiği bir kaç sınırlı senaryo ile sınırlandırılmıştır. Öyle ki bu rollerin dışına çıkmaya kalkanlar kuvvetli bir direnç ile karşılaşmaktadır. Benim sahte, yüzeysel bulup yerdiğim, değersiz bulduğum bu ilişkileri elde etmek isteyen insanlar bu kurallara harfiyen uymakla yükümlüdürler. Peki herşeyin bu kadar kesin çizgilerle çizildiği, heyacandan uzak bu bayağı ilişkilere gösterilen ilginini sebebi ne? İşte en can yakan kısmı burası sanırım. Hücrelerine kadar yalnızlık bizleri yıllarca o kadar canımızı yakarak ele geçiriyor ki bu sahte dediğim, aslında birçoğumuzun da sahte olduğunu bilip itiraf etmediği, birliktelikleri acıyı biraz da olsa dindiren bir merhem olarak kullanıyoruz. Hücrelerine kadar yalnızlığın silahları saymakla bitmez dostlar. İlk insanın varoluşundan bu yana insanoğlu bundan daha acımasız, daha güçlü, daha sinsi bir düşman ile savaşmamıştır. Ama dostlar anlatıcam tüm pisliklerini, dökeceğim ortaya tüm sinsi oyunlarını. Korkmuyorum çünkü kabullendim ben şimdiden yaşatacağı tüm acıları.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.