- 984 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
"UNUTMA BENİ/ UNUTMAM SENİ"
Yoktu o zamanlar
Facebooklu, Whatsapp’lı telefonlarımız
Bir deftere yazılırdı
“Bana da bu defterde bir sayfa ayırdığın için…”
Diye başlayan
“Unutma beni, unutmam seni” diye biten hatıralarımız
Yıl 2017
Mayıs’ın on sekizinde
Güzel bir bahar gününde
Biz
Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu 1969 mezunları
Toplanmıştık Kırşehir’de
Anlatmıştın “İKİ GÜZEL GÜN “ başlıklı yazımda
Ne heyecanlar, mutluluklar yaşadığımızı
Bu toplantıda
O gün bir mutluluk, merak ve de arayış vardı
Bütün gözlerde
Kimler vardı, kimler gelecekti
Ve elli yıla yakın bir zaman sonrası
Bu meraklı gözler
Neler görecekti
O yazı yetmedi anlatacaklarıma
Daha da anlatabilmek için duygularımı
Oturdum klavyenin başına
Kirişçi’nin “Hatıra Defteri”nden başladım
Anlatmaya
……
Gölgede kırk derecelik sıcak var bugün. Dışarı çıkmak zor. “Ne yapayım, ne yapayım?” derken buluşma toplantımızda çektiğim bir fotoğraf çarptı gözüme. Bu fotoğraf, sınıf arkadaşım Ahmet Kirişçi’nin hatıra defterinde bana ayırdığı sayfanın fotoğrafıydı.
Toplantıya gelen arkadaşlarımızdan bazıları o yıllardan kalma fotoğrafları getirirken bizim Kirişçi de hatıra defterini getirmişti. Son sınıfta, ayrılış yılımızda düzenlemişti bu defteri. Her davranışında ölçülü, düzenli olan Kirişçi, bu özelliğini o hatıra defterinde de göstermişti. Defterde sınıf listesindeki numara sırasına göre her arkadaşa bir sayfa ayırmış, onlar da duygularını şiirle, yazıyla ifade etmişler. Toplantımızda en çok ilgiyi çeken bu defter oldu. Yalnız bizim 6A sınıfından gelenler değil, diğer sınıflardaki arkadaşlar da ilgiyle bakmıştı bu kırk sekiz yıllık hatıra defterine.
“Hatıra Defteri” deyince akla gelen sayfaları çiçek motifleriyle süslü, özellikle de kız arkadaşlarımızın tuttuğu küçük defterler gelirdi akla. Oysa bizim Ahmet Kirişçi’nin defteri düz beyaz sayfalı kocaman bir defterdi.
O küçük, kapakları renkli, sayfaları çiçek motifli hatıra defterlerinin sayfa aralarında da kurumuş çiçekler olurdu. Ne yazılırdı bu defterlere? Hatıra defteri olduğuna göre geçmişte yaşananlar mı anlatılırdı? Hayır. Defter sahibi arkadaşına bir sayfa ayırır, arkadaşı veya sayfaya yazmasını istediği kişi o sayfaya yazımın başlığında da belirttiğim gibi “Bana bu sayfayı ayırdığın için…” diye başlayan bir teşekkür cümlesi yazar, bir şiir ekler, bu şiiri yazan genç ise daha çok aşk şiiri olur bu, yazısının sonun da “Unutma beni, unutmam seni!” diye bitirir. Bu defterleri tutmanın amacı; defter sahibinin, yazan kişileri yıllar içinde unutmaması, hatırlamasıdır.
“Dünya bir gemidir
Yoktur yelkeni
Bu yazıları okuyunca
Hatırla beni”
…..
Sepet sepet yumurta
Sakın beni unutma
Unutursan beni
Unuturum seni”
Bu manilerin yazılması da unutulmamak içindir.
Benim bir hatıra defterim olmadı. Belki de o deftere hep benzer şeyler yazıldığı için ilgimi çekmedi. Oysa bugün düşünüyorum da ne kadar benzer yazılardan oluşsa da sayfalar, öyle bir defterimin olmasını isterdim. Elimdeki o yıllardan kalma siyah beyaz bir fotoğraf bile arkadaşlarımı hep hatırlatırken böyle bir defter tatlı bir anı olurdu benim için.
Kirişçi’nin defterinde ilk sıra benimdi. Sınıf listesinde 38 numaralı ilk öğrenci bendim. Yıllar sonra “Ne yazmışım acaba?” diye ilgiyle baktım sayfama. Bir de fotoğrafını çektim. Sayfada o yıla ait bir on sekiz yaş fotoğrafı ile Edgar Allen Poe’nin “BÜYÜCÜ KADIN” başlıklı şiiri vardı. Aslında şiirin adı “BÜYÜ” imiş; ama o zaman ben belirttiğim başlığı kullanmışım. Fotoğrafın yanında da arkadaşıma teşekkür sözleri. Kız arkadaşlarımızla ilişkilerimiz çok mesafeli olduğu için onların defterlerine ben hiç yazamadım,; ama başka arkadaşlar yazdı mı bilmiyorum.
Bakın ne yazmışım Kirişçi’nin defterine:
BÜYÜCÜ KADIN
Şeytan dağındaki mağarada
Duydum bir büyücü kadın varmış
Aşka inanmayan taş kalplileri
Büyüler, karasevdalı yaparmış
Yüreğimde yenilginin acısı
Yollandım şeytan dağına
Az gittim, uz gittim, bir akşamüstü derken
Vardım büyücünün mağarasına
Dedim ki “Bir halden bilmeze düştüm
Al bütün varımı, yoğumu
Bir büyü yap da anlasın
Sevdanın ne yaman şey olduğunu”
İki yürek oydu taştan
Koydu bulanık suya
“Üç vakit sonra gel!” diye
Seslendi kör kuyuya
Üç gün, üç ay, üç yıl bekledim
Derken bir akşamüstü çalındı kapım
O kendini beğenmiş deli dolu kız
Ne hale gelmişti Allah’ım
Kara gözlerinde şimdi
Kara gecelerin acısı vardı
Ağladı, kapandı ayaklarıma
“Sev beni, sev beni!” diye yalvardı
“Git,” dedim, “istemiyorum seni
Biraz da sen öğren ağlamayı
Geceler boyu duy bir yol
Yalnızlığın kahreden acısını”
……
Uzun oldu; ama çeviri de olsa bölmeye kıyamadım bu güzel şiiri. Şiirin yanına da şunları yazmışım arkadaşıma:
“Bu değeri büyük deftere yazı yazmak fırsatını veren arkadaşım Ahmet’e ömür boyunca mutluluklar…”
Yukarıda saydığım manilerden pek anlamadığım için yazmamışım demek ki…
İşte böyle. Hayatı kolaylaştıran, hazıra konduran pek çok araçtan, gereçten, kolaylıktan yoksunduk; ama hatıra defterlerimize ne güzel duygular aktarırdık. Şimdi de pırıl pırıl gençler var; ama bazılarına sokakta rastlıyorum, konuştukları üç kelimeden biri argo, küfür. Ayrılış sözcükleri “Çüüüz, kendine iyi bak!” Ve daha neler neler…
Ahmet Kirişçi’nin defterine kırk kadar arkadaşım “Benden Ahmet’e bir hatıra…” düşüncesiyle neler neler yazmışlar. Yazım çok uzamasa birkaçını buraya almak isterdim. Ortaokul yıllarındaki çocukların hatıra defterleri bir başka âlemdi. Öğrencilerim yıl sonunda getirirlerdi, onlar için de güzel sözler yazardık. Baktıkça belki de öğretmenlerini hatırlamışlardır.
Siz şimdi olmayan “Hatıra Defter”lerine yazmasanız da ilginç hatıralarınızı yazın bana, ben onları öyküleştireyim, o öykü de benden bir hatıra olsun size.
……………………………………
Numan Kurt
29 Haziran 2017
YORUMLAR
Ne kadar duygulu, ne kadar saf günlerdi o yıllar !
Sizi okumak bana çok çeşitli duygular yaşatıyor.
Bazen sevinç, bazen hüzün...
Hatıra defteri değil de keşke günlük tutsaydık.
Şimdi elimizde paha biçilmez bir hazinemiz olurdu.
Ne ilginç yazılar çıkardı kim bilir?
Sağ olun.
Selam ve Saygılarımla...
Numan Kurt
Selamlar.