- 804 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Karantina Zamanlarım
Kendisini gecenin arkasına saklayan öfke sabahın ilk ışıklarıyla yerini denizin lacivert gergefine, martı kanatlarının beyazına bıraktı. Şimdi başka türlü bir kabusun ortasındayız. Şu an kabusların aşk şarkılarına ilham kaynağı olmaya başladığı an...ya da şairin dediği gibi
" otların sarardığı yerde güneş...
kurşunun değdiği tende heves kaldığı an..."
Karantina...ve suratlarda çamurlaşan sabah mahmurluğunun ekmeğimize göz dikenlerden medet umduğu an... karantinam..
Balıkçının tezgahından denize düşen liseli çocuktan, çöl tarihini ihtilallerle süsleyen kertenkele komutanlarına kadar, yeşil gözlü bir sevda romanına besmelesiz başlandığı an...yani sabah...yani günün kirletilmemiş bakiresi, tohuma aç toprağın rahmindeki güneşin egzotik hazlar veren dolaşımı ve aşkın solucanların mutluluğuna yansıdığı an...Karantinam...
Şimdi sabırı üreten çiftçi kadınlarının şehire bulaşmamış elleri, betonlaşmamış gözleriyle, ineklerini sağarken yarlarını sever gibi duygulandıkları an...
Bir tüccarın para karşılığı sattığı gönlünün, insan olduğunu hatırlaması üzerine ruhunda başlayan infialin, gözlerinden indirdiği iki damla yaşın, oğlunun son model arabasının tekerleklerine bulaşıp kazaya neden olduğu an...yani arsız bir politikacının ekmeğine sürdüğü tereyağından zehirlendiği an... karantinam..karantina zamanlarım..
Şehirlilerin, sevdaları kalmayan o zavallı insanların, yemek artıklarıyla tavladıkları köpeklerine cesedimi sunduğu an...karantinalı zamanlarım...
Dedelerinin camekanlardaki fotograflarına bakıp, masalarındaki çiçek ölüleriyle duygulanmaya çalışan, süt şişeleri ve bozuk paralar arasında hayatın köklerini demir dişli bir kadının atıklarına saplatıp, bürokrasinin acımasız entrikaları arasında ölümü kanıksadığı an...karantinam...
Bir tarla kuşunun tek tek ötüşündeki estetikten, sudaki balığın sırtında gezen güneşten, denize ekmeğini banıp yiyen balıkçıdan,
"öküzünün yeri,kendinden önce gelen"
sofranın sahibinden habersiz generallerin bütün rütbelerimi söktüğü an...Karantinam...
Makinalara beyinlerinin namusunu kaptıran zavallıların ekonomi kitaplarını din kitabı, mühendisleri rahip sandığı an...
Bütün aşkların ve bütün şiirlerin artık onları kabul etmeyeceğini, yüzlerine tekrar tekrar vurduğum an... Onların kölelik ve yardakçılık ettiği teknoloji ve onun yarattığı küreselleşme yani toplu köleleştirme projelerinin karşısında soyluca ve insanca durduğum an... karantina zamanlarım...
YORUMLAR
Makinalara beyinlerinin namusunu kaptıran zavallıların ekonomi kitaplarını din kitabı, mühendisleri rahip sandığı an...
herkes kendi putlaştırdığı maddeye tapar oldu...kimi gökdelenlerde ki işine, kimi jipine, kimi parasına, kimi kendi güzelliğine, kimi saray yavrusu evine...tapılacak kadar güzel olan manevi değerlerimiz unutuldu...sevgi, saygı, hoşgörü, tevazu, iyilik, yardımlaşma, kısacası insanı insan yapan şeyler unutuldu...bunları unutanları karantinaya almak lazım asıl...bunu bulaştırıp çoğaltmasınlar kendilerini diye...
güzel bir sorgulama ve hesaplaşmaydı...kutlarım...