- 735 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BAHAR
Dünya’nın evriminden binlerce yıl sonra, fi tarihinde çok büyük ağaçların ve sert bitkilerin olduğu bir çağda, henüz insanoğlu yeryüzünde yokken mevsimler yaz ve kış olmak üzere altışar ay olarak doğaya hükmediyorlarmış.
Bu durum doğaya çok sert ve emrivaki geliyormuş. Bu koşullarda ancak devasa ve çok sert bitkiler hayatta kalabiliyormuş. Oysa doğa minik rengarenk cıvıl cıvıl bitkilerle yeryüzünü süslemek istiyormuş. Lakin küçük bitkiler daha yeşerir yeşermez bu sert ve katı koşullar karşısında dayanamayıp yok oluyorlarmış. Doğa artık bu duruma fazla tahammül edemeyip, Tanrı’ya dua ederek şikayetini dile getirmiş.
Kışın nöbetini yaza devrettiği günlerde doğanın en sevdiği devasa akasya ağacı yavaş yavaş açmaya başlamış. Akasya’nın dallarından birisinde o güne kadar kimselerin görmediği güzellikte bir bebek olmuş. Bu bebeği akasyaya konan bir leylek çok beğenip onu büyükçe bir yaprağa sarmalayıp yuvasına götürmek için havalanıp uçmuş. Lakin leylek bu ağırlığa fazla dayanamayıp o bebeği bir mağara kovuğuna bırakmış. Oradan bebeği bir dağ keçisi almış ve inine götürmüş ve onu yavrusu gibi besleyip büyütmüş. Bebek bir zaman sonra büyüyüp kocaman bir kız olmuş. Bu kız büyük bir merakla her yeri gezmek görmek isteği ile gezinip duruyormuş. Sadece bir şeyden şikayetçiymiş, kış soğuk yaz ise sıcak ve her ikisi de bir hayli uzunmuş.
Bu kız yine bir gün merak içinde gezinirken birden her yeri kaplayan bir ses duymuş. Bu ses doğanın sesiymiş. Kız korkup oracıkta bulunan bir ağacın kovuğuna gizlenmeye çalışmış. Her tarafı kaplayan sesi ile doğa konuşmaya başlamış. Doğa; "sakın korkma benden senin bu meraklı halini görünce merakını gidermek istedim. Ne merakın varsa bana sor güzel kız" demiş. Kız biraz çekingen ağacın kovuğunda yavaşça çıkıp "siz kimsiniz acaba" demiş. Doğa cevap vermiş; "Ben şu gördüğün tüm bitkilerin, çağlayanların., dağların, ovaların, derelerin, tepelerin ve bu tür her şeyin anasıyım, ben doğa anayım1 demiş. Kız "peki benim neden senin gibi bir adım yok" demiş. Doğa " hayır seninde bir adın var, senin adın bahar" demiş. Bahar "son bir sorum daha olacak" demiş. Doğa ise "sor" diyerek cevap vermiş. Bahar "bazen çok sıcak oluyor, sıcaktan bunalıyorum, bazen ise çok soğuk oluyor, soğuktan üşüyorum, bunların ortası yok mu" demiş. Doğa " güzel kız eğer ki bu sorunun cevabını öğrenmek istiyorsan, gerçeklerleri görmek için büyüdüğün mağaranın derinliklerine inmelisin, işte sorunun cevabı orada saklı" demiş. Bahar birkaç soru daha sormuş lakin doğadan ses seda yokmuş. Çünkü bahar " son bir soru daha soracağım diyerek bir daha soru sorma şansını kaybetmiş.
Bahar büyüdüğü mağaranın derinliklerine doğru giden yolda yürümeye başlamış. Gittikçe yavaş yavaş kararan mağarada ilerledikçe ilerlemiş. O kadar ok yürümüş ki aradan kaç gün geçtiğinin farkına bile varmamış. Sonunda öyle bir derinliğe inmiş ki, burası kasvetli, sıkıcı bir yermiş birden karşısında iki tane aksi ihtiyar çıkınca biraz korkup biraz da şaşırmış. Bu ihtiyarlardan birisi yaz diğeri de kış imiş. Bu iki aksi ihtiyar baharın geldiğini fark edip onu bir oyuna düşürmeye karar vermişler. Kışın omzunda kocaman ve çok soğuk bir buz kütlesi varmış. Buradan altı ay boyunca yer yüzüne soğuk saçıyormuş. Diğer tarafta ise yazı ve yanındaki yakıcımı yakıcı ateş kütlesini görmüş. Bahar ise sorusunu bunlara sorabileceğini düşünmüş. "size bir soru sorabilir miyim" demiş. İki aksi ihtiyar ise biraz durup umursamadan, "sor " demişler. Bahar, " yılın yarısı çok soğuk diğer yarısı ise çok sıcak neden" demiş. Kış yeryüzüne doğru uzanan kocaman bacanın altında durarak sırtında ki buz kütlesini gözü ile işaret ederek, "neden olacak sırtımda ki yükün büyüklüğünü görmüyor musun demiş. Bahar yaza bakmış ve, "neden arkadaşına yardım etmiyorsun" demiş. Yaz ise " ben ve o hiç anlaşamayız, birbirimizin tam tersiyiz, üstelik o dinlenirken bana yardım etmedi, o burada dinlenirken yine o bacanın altında yanımda gördüğün ateş kütlesi ile ben duracağım" demiş ve eklemiş, "o kadar yardım etmek istiyorsan yükünün birazcığını da sen alıver" demiş. Bahar çok iyi niyetli olduğundan bu isteği geriye çevirememiş. Kış ise hemen yükünden bir parça baharın omuzlarına atıvermiş. Bunun üzerine yaz sen attın bende yükümün bir parçasını n ona vermeliyim deyip kendi yükünden bir parçasını baharın omuzlarına yüklemiş. Birbirleri ile itişe kakışa baharın omzuna yüklerinden atmaya başlamışlar. Kış atmış, yaz atmış, kış atmış, yaz atmış. Bahar ilk önceleri bu durumdan memnunken sonraları yük ağırlaştıkça üzülmeye başlamış. Kış ve yaz ise bu durumu ta ki yükleri yarı yarıya inene kadar sürdürmüşler. Yükleri hafifleyince kavgayı bırakmışlar.
Bahar buz ve ateşin karışımından olan yükünün ilk yarısında hoşnut olduğundan ateş ve buzun karışımından oluşan ılımanlık, yeryüzünde çiçeklerin, yeşilliklerin, narin bitkilerin yetişmesine sebep olmuş. Doğa ise bu durum karşısında sevinç gözyaşlarını dökmeye başlamış. Bitkiler, hayvanlar, bu durumdan o kadar memnun olmuşlar ki, her yer rengarenk ve neşe ile dolmuş. Doğa ana bu mevsime o kızın adını vermiş.
Bahar omzuna yüklenen yükün sonra ki yarısında ise hiç memnun olmadığından dolayı, tüm bitkiler yas ilan edip sararıp solmuşlar. Doğa ise baharın üzüntüsüne dayanamayıp yeryüzüne üzüntü gözyaşlarını dökmüş. Doğanın gözyaşları baharı çok heyecanlanıyormuş. Bu durumu bütün bitkiler sevinç ve neşe ile karşılayıp, canlarına can katarak kışın bitişini kutluyorlarmış. Fakat yazdan sonra ağaçlar, üzüntüden sararan yapraklarını dökmüş, çiçekler, otlar sararıp solmuşlar. Bahar sırtında ki ağır yükü düşündükçe yeniden eski günlerine dönmek, yeryüzüne çıkmak istiyormuş. Fakat omzundaki yükle o kadar yolu tekrar yürümesi imkansızmış ve o yükü bırakması da. Hep böyle düşünüp üzülüyormuş. Doğa anada onu o yere gönderdiği için üzüntüden gözyaşlarını tutamayıp hüngür, hüngür, ağlıyormuş. Bu üzüntü gözyaşları yeryüzünde sular, seller olup akıyor ve her yeri üzüntü çamuru kaplıyormuş.
O günden sonra her sene bitkiler kışın bitmesini neşeyle kutlayıp, bu üç aylık zaman ilkbahar, yazdan sonra ki baharın üzüntü ile geçirdiği diğer yeni mevsime ise sonbahar demişler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.