Hayallerin gerçekleri
Bu öylesine bir yaşam değil azizim, bu yaşamsal düzlükte gözden kayboluncaya kadar uzaklaşmakla eşdeğer gökyüzüne. Hissedilen gerçekçilikle birlikte hayal edilen zihinsel yanılsamaların ellerini tutmuş bir çocuk gibi, yani çocuğun zihniyle büyümüş halinin biraz karması diyelim, sanrılarla geçen bir ömrün, yaş yolu yarılamışken can çekişmesi.
Zihinsel kimyamızın bozulduğu her geçen güne eklenen bir gün daha; susmanın çaresizliği ile yazmaya başlamak, doğası gereği depresif bir hal almak demek. Ellerimizde sakladığımız güvercinlerin kanatlarını bir bir koparırken, her bir saniye daha geçen ömre dair kaç dakikayı değerli kılıyor ki?
Biten hiç bir kavramı sevmediğim gibi, hayatın bitişini bilmek de biraz mantıksız açıkçası. Bu denli uğraşı, çalışma, aşk, sevmek, sevilme hepsi bitecek bir düzlüğün sonuna ulaşmak için mi?
Varlığı garantilenmemiş bir ömrün yokluğuna koşarken ve inanarak yaşarken düzlüğümüzde hangi kimyası bozuk sözler açıklar yok olmayı, ki yok olmak da bir nevi kimyasal bir tepkime iken.
Hayaller hayatın yaşanmamış dünyasına açılan kapı gibi. Hayalleri olmayanın hayatı da olmaz derim ben. Biraz masalcılık her beyne renk katar. Boyamak varken zihinleri sonlu düzlüklere ne gerek var. Düşünmemek bazen, bazen ise fazla düşünmekle yüzleşmek, insan kalbinin incinmesiyle sonuçlanıyor. Oysa ki, insan kalbi hayal ettikçe kan pompalıyor. Özgürlük öyle güzel ki, özgürlük öyle uçsuz bucaksız ve yoğun. Soluksuz dinlediğim bir keman, içimde yeşeren bir çocuk bazen. Ellerimle neye dokunsam pula çevirdiğim, yok ettiğim bazen, bazen se şekil verdiğim. Hayallerim benli bensiz bana dair.
Üstelemeden hayatı yaşamasını öğreniyorum. Sorgulamadan, sıkmadan. Bazı nefretleri hayallerime gömüyorum. Kusma zamanlarımın nefretleri ve biliyorum sonzsuz düzlüğümde tüm hesaplarım görülmese de hayallerimde defteri sıkı kapatıyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.