- 1302 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
Az ile İze
Az ile ize merhaba
size kısaca azize diyebilir miyim?
çünkü azize; benim aralayıp da, açamadığım tüm kapıların ortak adıdır
-yüzüme kapananlar dahil…
Kapılar ne tuhaf değil mi Azize,
bazen okyanusun tam ortasındaymışsın gibi yapayalnız bir umut olur ve dimdik dururlar karşında, bazen de, dünyanın en vahşi savaşçı ordularını barındıran bir Truva atı gibi koşar dururlar içinde. Ve sen hangi duayı edecek olsan dilin kifayetsiz bir elbise gibi soyunur tüm çıplaklıkları, hangi silahı kuşansan, hep bir parça eksik kalacaksındır, kendi tabiatından yoksun bir kurşun gibi. ve ellerinde tuttuğun o soğuk tokmak,, sanki aşka yenilmiş bir kalp gibi titreyerek uzaklaşmaya çalıştıkça senden, sen dışarıda kalma korkusuyla, ve yitirilmiş bir kız çocuğunun gözlerindeki o titrek endişeyle, yüreğinin çelik pençeleri ile kavramak isteyeceksin, bir kartalın kanatlarıyla göğü kavradığı gibi, belki de, yenileceğini bildiğin bir savaşa aralayacaksın o duvarlar içindeki, kanaviçe işlemeli, aşk ile örülü tahta umudu..
Duvar senden vazgeçecek, sen kapıdan vazgeçmeyeceksin azize
çünkü senin adımların insana varmak için yaratılmış, insandan örülmüş ne kadar duvar varsa, onlara kapı olmak için yaratılmış merhametin gibi, evet azize, yüreğini paslı cıvatalarından sökerek, içine “merhamet adlı bir kapı” yerleştireceksin, çünkü merhamet; insanı ta yüreğinin odalarında misafir eden en değerli kapıdır, çünkü insan her daim esirgenip ve bağışlanmaya muhtaç bir yaratılış üzerindedir ve hiçbir hassas terazi onun varlık döngüsü içindeki karmaşık duygularını ayırt edip tartamaz, eğer sen azize, sevgi terazinin bir gözüne merhamet adlı ölçü taşını yerleştirebilirsen, işte o zaman insana, insandan mahşere ve mahşerden cennet’e açılan nurdan bir kapı olacaksın ve ateşler senin içinde yanacak sen yanmayacaksın azize, çünkü ateşin şeklini almayı bilenleri, ateşin sahibi asla yaktırmaz, yaktırmaz azize…
İşte bu yüzden aşk ve acı sorgulanmaz bir lügat da toplanıyor azize
eşiğinde beklediğimiz ne kadar gelmezlerimiz varsa, bir o kadar da kavuşmamış yanlarımızdan yontup durduğumuz, hasret-i Yakub gibi, bir kuyunun o sonsuzluğa açılan kapısında aşındırılmış yıllar var, yıllar ki, zamanın çekip durduğu tespih taneleri gibi birbirini kovalayıp duruyor. Tıpkı yusufçuk kuşlarının Züleyha dağlarında bir esaretinin kilidini kırıp, bir başka esaretin kapısını araladığı gibi
Tüm alkışlarda,
alkışı tutan eller gibi yaşlanacak azize
mesela yaşlanmak, gençliğin gelip önünde diz çöktüğü o büyük mahşer kapısı olacak. Bütün ayrıntıların tek vücut olup, her bir karıncanın kendi dualarından tutunarak, bir fil sürüsü ile aynı eşiğin önünde, ruhundaki her bir hücrenin teker teker okşanmasını beklediği kırılgan bir af kapısı olacak ve ruhunda deli tayların çılgın dalgalarla boy ölçüştüğü, yada bir şelaleden baş aşağı pike yapan zamanın sokak başlarında, geceye uzanmış bir çengi gibi, tüm mevsimleri ucuza elden çıkarmanın ağır bedelini cem olup ödemek için, alınlarını Allah’a uzatır gibi, secdenin o görünmeyen göğüne kanatlanmasını hissedeceksin, işte azize sen göğe açılan bir kapı gibi, kollarını iki yana çevrilen iki menteşe gibi açarak bekle ve tokmağına dokunan ellerin, ne kadar da merhamet ile sevilmeye ihtiyacı olduğunu hissedecek ve anlayacaksın
Sonra tüm mülteci yüzlü çocuklar eteğinde toplanır gibi, eşiğinde toplanarak anne der gibi Azize diyecekler, titrek ve kirli adımları, titrek ve tertemiz kalpleri ile girecekler odalarına, sen onlara porsiyon porsiyon, aile kokusu, memleket kokuları ikram edeceksin. ve çeşit çeşit elbiseler giydireceksin, fakat en çok da yüreğinden çıkartarak giydireceğin merhamet elbisesi yakışacak o minik tenlerine.. ve iman edeceksin; merhamet kapısının kilidi sadece içeriden açıldığına…
Yani anlayacağın
kapı olmak marifet değil azizem
içinde öyle odalar taşımalısın ki, ne yana açılırsan açıl
hep insandan Allah’a varmalı eşiğinden geçen tüm adımlar…
Ve sonra
kapılarını göğe açacaksın Azize
avuçlarını göğe açar gibi
çok dua edecek, çok şükredeceksin
yüreğime diyeceksin, bu merhamet elbisesini diken terziye binlerce hamt olsun..
Abdulkadir Bostan
YORUMLAR
Yazının dizeleniş biçimini sevdim. Ancak içerik bana göre ütopya.. Ne öyle bir insan sevgisi var kimse de ne öyle adil bir makama inancım.. Hani nerede adalet... ? Kan kokusu kin kokusuna karışmış... Hani nerede Azize... ? Kıyamette şu an yaşadığımız kıyamda şu dünyada hürmet ettiğimiz... Eğer ahiret diye bir şey varsa gerçekten hepimizin çok çekeceği var.. Zira yok öyle bir AZİZE...
Sevgilerimle...
Abdulkadir BOSTAN
kelimeleri eğip bükmeyi seven herkes biraz ütopya besleyebiliyor gerçeklikten uzaklaşmak insan ruhunu dinlendiriyor sanırım..
Ahiretin ispatı konusunda ise bişi diyemeyeceğim
kendi adıma bildiğim "yok" diyebilecek kadar cesur olmadığımdır :)
varlığı azap da olsa beni mutlu edecek bir gerçekliktir
çünkü bu kadar adaletsizliğin bir sorgucusu olmalı
yoksa bütün yaşanmışlıklar boşa gidecekmiş gibi geliyor.
değer kattın yine kelimelere şair... Hürmetle
yüreğime diyeceksin, bu merhamet elbisesini diken terziye binlerce hamt olsun..
mükemmel bir yazı idi
yüreğine sağlık
dilimiz hep şükre geliyorda
ama en çok sitemleri de dilimiz yapıyor
oysa çok zor degil
ellerimizi rabbimize açıp dua etmek
rabbimizin bizim edeceğimiz duaya ihtiyacı yok ki
vicdan yıkama senasları bizimkisi
balçık içindeki dünyada
tertemiz kalabilmek dileğiyle
yüreğine sağlık şair
şiirlerin sultanı şairiçe tarafından 6/19/2017 2:32:41 PM zamanında düzenlenmiştir.