BEN HER SONBAHAR...
Ömrümün bir sonbaharı daha geldi dayandı kapıma… Pencereme konan türünü bilmediğim bir kuşun sesiyle uyandım bu sabah. Gözlerimi açtım ve o güzel kuş ile göz göze geldik, beni görünce sustu bir anda… “Neden sustun, devam etsene, oysaki ne de güzel ötüyordun” dedim ama hiç oralı olmadı, o dik başını öte yana çevirdi ve benim görmemin imkânsız olduğu uzaklara doğru uçarak kayboldu…
Ne zaman sonbaharın geldiğini fark etsem hep aynı sahne gelir gözümün önüne. Herhangi bir öğretim kademesinde o en bilindik okul sıralarının birinde oturmuşum, önüm arkam sağım solum öğrenci… Karşımda sen…
İnsanı huzursuz eden sessizliğin eşliğinde önümdeki bembeyaz kâğıtla bakışıyoruz dakikalarca. O bana bakıyor ben ona bakıyorum… Arada bir kafamı kaldırıp sınıfı incelemeye başlıyorum ve nedense her seferinde de kara tahtanın üzerinde çerçevesi yamuk duran istiklal marşına takılıyor gözüm. Kalkıp düzeltsem deli derler mi acaba bana diye düşünüyorum ve sonra vazgeçip tekrar bakışlarımı önümdeki boş kâğıda çeviriyorum.
Kâğıtta yazan kompozisyon konusu yine aynı: Tatilinizi nasıl geçirdiniz, yazınız…
Bunca zaman geçti ama ben, ne tatilimi nasıl geçirdiğimi merak eden insanları anlayabildim ne de o boş kâğıda yazacak birkaç cümle bulabildim…
Biliyor musun öğretmenim artık tatilini nasıl geçirdin diye sormuyorlar bana, aslına bakarsan sorsalar da ne yazacağımı bilmiyorum ki…
Tatil işte, geldi ve geçti…
Doğrusunu istersen öğretmenim, sen bana hep yaz mevsimini sordun ama ben hep sonbaharı anlatmak istedim sana. Belki de işte bu yüzden anlaşamadık hiç seninle bu konuda… Bir başkaydı benim için sonbahar ve ben her sonbahar âşık olurdum aslında. Sonbahar ayrılık mevsimidir diyenlere inat olsun diye mi yoksa alışılmışlıkların önüne set kurmak istediğimden mi bilmiyorum ama ben her sonbahar âşık olurdum be öğretmenim…
Yıllar geçti, çoğu insan değişti ama biliyor musun benim bu huyum halen değişmedi… Gene sonbahar ve ben gene âşık oldum…
Her zamanki gibi, davetsiz gelen bir baharın yüzünde doğan güneşe aldandım. Oysaki ne bir hazırlığım vardı bahara ne de bir sevgi girişiminde bulunmuştum. En saf halimle yakalandım ruhumun derinliklerine kadar işleyen bahar kokusuna. Sonra gökyüzüne takıldı gözlerim, ayrı bir zevk aldım damarlarımda dolaşan kanın basıncından. Benim de heyecanlanınca yerinden fırlayacakmış gibi olan bir kalbimin olduğunu fark ettim, ruhumda dökülen yaprakları hafif bahar rüzgârına bıraktım, uçup gittiler. Arkalarından bakarken, bunca zamandır bedenimi yoran bir ağırlıktan kurtulmak bu kadar mı kolaydı, diye sordum kendi kendime.
Âşık olmak için her şey hazırdı o anda. Yüreğimin buz bağlamış bölümlerini eritmeyi başaran bir güneş, bana tekrar şarkılar söyleten kuş cıvıltıları ve bütün acılarımı, umutsuzluklarımı alıp götüren bir bahar rüzgârı…
İşte tam da zaman âşık olma zamanı…
Çıplak ayaklarımın altındaki nemli toprağı hissettiğim an geçmiş gözümün önünden geçmeye başladı ve ben attığım her adımda bir anımın toprağa gömüldüğünü hissettim usulca… Adımlarım sıklaştı sonra… Adım atacak yerin kalmadığını fark ettiğimde ise tamam dedim, tam sırası şu anda…
Derin bir nefes aldım beyin hücrelerime ve gökyüzünün bilinmezliğine doğru avazım çıktığınca bağırmaya başladım… Âşık oldum ben, duyuyor musunuz beni…
Bu sonbahar âşık oldum ben yine…
Ama bu seferki diğerlerinden çok farklı… Bu kez hayata âşık oldum öğretmenim ben… Ne bir insana ne de insan görünümlü bir başka varlığa… Sadece ve sadece yaşamaya âşık oldum…
Her şeyimi baharda yapraklarını döken bir ağaca astım ve karşısına geçip birer birer dökülmelerini izledim… Şimdi sevdiğine kavuşmuş biri kadar coşku dolu ruhum ve tüm umutlar bir bir damarlarımda dolaşıyor…
Gurur duy benimle öğretmenim, bu sonbahar umut enstitüsünün başarılı bir öğrencisiyim ben ve kompozisyon ödevimi yazıyorum şu anda… Ne sınıf geçme kaygım var ne de devamsızlık sorunum…
Bu sonbahar âşık oldum yine öğretmenim… Hayata âşık oldum… Sımsıkı tutundum yaşama ve savaşı bu sefer ben kazandım…
Başardım sonunda ve biliyorum ki her şey çok güzel olacak artık…
Söyle bana şimdi öğretmenim, geçtim mi sınıfımı?
Pelin...
19 Eylül 2008
YORUMLAR
Sonbahar benim en sevdiğim mevsimdir...
Hele Karadenizde olup da ağaçların renklerini seyretmeli insan şu anda.
Ve Giresun kalesinden doğaya bakıp,dalmak gibi!
Ama bana göre sonbaharı en güzel anlatan da bir Kızılderili sözüdür:
Sonbahar,hayatın hüznüdür!
"Hüzünle" ilgili güzel bir sözü de Ahmet Rasim'de görürüz:
Manzaranın güzelliği hüznünde yatar!
Bir de küçük notum var:
Okul,hayatın % 25'i imiş; % 75'i ise bizzat kendisi...
Sen ikinci dilimde güzel yol almaktasın bence...Devam et.
sabri ayçiçek tarafından 9/19/2008 12:12:55 PM zamanında düzenlenmiştir.
bu mevsime herşey yakışıyor aslında...benim en sevdiğim mevsimdir son/bahar...ve hiç son bulmasa derim.sonra da düşünürüm...
365gün son/bahar olsa bu kadar özel gelir miydi bana?
elbette hayır...
nasıl ki düşüme kavuşmak için bekliyorsam bu durum da onun gibi bişey...
sağlıcakla kalasın öğretmenim...içindeki umut her daim yeşil olsun.ama son/bahar tadında kalsın ;)
pencerendeki kuşla konuştuğun vakitler olacak, tramvay durağında arkadaşıı bekliyordum..
hatta şöyle anlatayım uzunca,
sabah 7ye doğru daldığım uykumdan, 9.30 dersime yetişebilmek için 7.30da uyanmam gerekiyordu, yoksa dersten çok arkadaşıma geciktiğim için üzülecektim..gözümü açtığımda 8e 9 vardı..ve koşar adım evden çıktım..halimi hesap et işte(:
durağa gelip elifi bi aradım :'tatlımm ben yeni uyandım:$'
neyse dedim bekleyeyim..
hava pek serindi bu kennte sabah..üstgeçitin dibinde beklerken yalnız yalnız, bi tane kediye ilişti gözüm..soğuktan büzüşmüş, sinmiş ortalık bi yere gelen geçeni izliyo, aynı ben(:
yanına gidip saçını okşamayı düşündüysem de, sabah sabah işe seyreyleyen Türk insanının bakışlarından çekindiğim için yerimde kalmayı uygun buldum..
müzik dinliyorum bi yandan da..tramvaylar boşalıyo sürekli..
bi baktım o ara, kedi yanıma gelmiş, bana bakıyo..bakıştık öyle bi süre..sonra bacağımın yancağızına sindi..
bekleştik..
diyeceğim o ki, yurdum hayvanları nasıl da sıcakkanlı..sabahtan beri o kediyi düşünüyorum, onu sevdiğimi hissedip çekingelerime mani olamadığımı anlayıp yanıma geldiğ için..
sonra bi bakıyorum..
ana, pelin de kuştan bahsetmiş..
niye böyle uzun uzadıya anlattım bilmiyorum..
aşığım ya, belki ondan..
öyle işte..
Aslında öğretmenler onu güzel yaparlarda arkasını birtürlü getirmezler,okullarımızda hernedense hayata dair şeyler çok öğretilmez.Üniversiteden mezun olur gençlerimiz ama,meramlarını anlatacak bir dilekçe bile yazamazlar. Türev,integral,herşeyi bilirler de,bir merhaba demeyi çok akıl etmezler. O denlide hassaslar ki,kar gibi eriyecek diye korkarsınız birşey söylemeye.E biz neden eğitiriz insanları? Hayata daha dik dursunlar diye değil mi? Bu nece bir şey? Başarılı bir sonbahar yazısıydı,severek okludum.Selam,saygı...
ben her sonbahar...
En çok incitildiğim andı tatilde ne yaptınız sorusu herkesin anlatacak hikayesi varken benim kuru bir tatili yazmama isteğim ve hayallerimi yazmam...ben o yaz tatillerinde en çok arkadaşlarıma mektup yazmıştım...hala yarası var mektup alamayışımın isterdim -ki hala istemekteyim- bir mektup bekleyeyim şöyle kağıda düşmüş ve zarfın içinde....saçmaydı ya da şimdi saçma geliyor..
sonra sonbahar evet aşkın en güzel yaşandığı mevsim sarı yaprakların şehrin sokaklarında ıslık çaldığı ve yalnızlığın en demli anını verdiği mevsimdi..rensgi sarıydı ve belki de en çok bu yüzden ayrılıkların mevsimi denmişti..oysa tadı başka ve yaşanılası bir mevsimdi...aşık olmayı marifet bildiğimiz dönemlerde sayfalara kazınan isimlerin en anlamlı olduğu zamandı...sonbahar da aşka tutunmak güzelliği başka yerde yoktu çünkü ardından yağmur yağıyordu, çünkü sonunda toprak kokuyordu ve sevgilinin en güzeli toprak kokandı...
Aşkların en büyüğü ise hayata aşık olmaktı içinde herşey vardı ve hiçbir şeysiz gidilmesi gerekiyordu bu aşka belki de yazar o yüzden herşeyini dallara asmıştı...
Hayat sevilmeyi en çok bekleyen ve sevildiğinde herşeyini sunandı...
sen hayata aşık olmaya devam et yazar aşk değilmi kelimeleri sokağa döken..dökülsün gönüllü işçileriz biz toplarız ardınsıra..yine yazı ve siz...kaleminiz daim olsun...yüreğinize sağlık...saygılarımla...