Kahve Tadında Hüzün
Bir hüzün sağanağının sonrasında Yemen dilberi ile ünsiyet etmek damak burar. Kırk yıl uzayan hatır gölgesi dillere pelesenk olur. Şarkın mırrası ciddiyet ve ağır başlılıkta garbın modernize edilmiş sütlü kahvesine galebe çalar. Doğu ağır kanlıdır. Derviş meşreptir. Yıllardır acısını ve sevincini acı kahve ile hemhâl eder. Kahveyi kâh ispirto ocağında, kâh kömürde veya kumda pişirir. Dostluk denizine acı kahve ile açılır.
Mırra hem sevinç günlerinin hem de yas günlerinin acı içeceği olarak tarihe damgasını vurur şarkta. Şark güneşinin yakıcılığı kahvenin acısı ile harmanlandığında nice masal ve efsaneye kapı aralanır. Mırra taziyelerin ve düğün merasimlerinin demirbaşı olarak sürdürür varlığını. Mırranın öyküsü buruk bir haz seremonisidir. Şark, kahvenin acısından haz alır hayatın acısını mırra acısı ile hafifletir.
Batı ise, tam bunun tersi bir vaziyet sergiler. İlk defa kahveyi 17 Yüzyılda Viyana kuşatması sonrası Osmanlıdan kalan çuvalların içinde gören batılılar deve yemi sansalar da. Polonya ordusu komutanı Joseph Kolschitzky eskiden İstanbul’da bulunduğundan deve yemi sanılan tohumların kahve olduğunu bilir. Kuşatma sonrası Osmanlı ordusundan kalan tonlarca kahve çekirdeğini alır. 1600’ lerin sonlarında, Viyana’nın ilk lisanslı kahve mağazası olan “Bluan Flasche” Mavi Şişe’yi açar. Yetenekli eski komutan İstanbul’dan iyi tanıdığı kahveyi sütle karıştırarak ilk sütlü kahveyi yani bugün “melange” olarak bilinen karışımı oluşturur.
Bu tarihten sonra kahve Batılılar ( Viyanalılar) için alıştıkları bir tat olur ve kahvehaneler zamanla vazgeçilmez hâle gelir. Bence, ilk gördüklerinde Osmanlı ordusunun deve yemi sandıkları savaş ganimetlerinden geliştirdikleri kahve dünyası için Viyanalıları kutlamak lazım. Sonra Viyanalılar kahveye öyle bir sahip çıkıp geliştirmişler ki bugün Viyana kahve kültürü, Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası olarak kabul görmüş.
Velhasıl kahve Osmanlı’dan Viyana’ya Viyana’dan da diğer civarlara geçmiş. Ancak Batı şark gibi kanaatkâr olmadığından olsa gerek, kahveyi yeni buluşlarla daha bir çeşitlendirmiştir. Ve şimdiki, yıllardır özgünlüğünü koruyarak günümüze gelen kahve dükkanları ayrı bir güzellik sergiler olmuştur. O güzel kahve dükkanları bulundukları şehirle bütünleşmiştir adeta. Eskiden beri sanat ve yazar çizer dünyasından müdavimleri de o kahvehanelerde iz bırakmışlardır. Örneğin Paris’te 1847 yılından beri hizmet veren “La Closerie des Lilas adlı kahvehanenin müşterileri arasında merhum şairimiz Yahya Kemal Beyatlı’da yerini almıştır. Ve şu anda devamlı oturduğu masada küçük plaketde adı yazılıdır. Yahya Kemal’in dışında Henri Miller, Picasso, Renoire, Hemingway, Modigliani ve niceleri adı geçen mekanın müdavimleri arasında yer almışlardır. Hatta Hemingway’in “Güneş de Doğar” adlı kitabını bu kahvehanede yazdığı söylenir.
Bu kısa yazıda Batı ile Doğunun kahve ile ilgili anlayışından ve sergüzeştinden bir katre sunmaya çalıştım. Benim yaptığım ummandan bir damla su alıp sakalık yapmaktan öteye geçmese de. Çorbada tuzumuz bulunsun babında. Kahveniz bol köpüklü olsun;gönlünüz şen, bağınız gülşen efendim. Hayatınızda kahve acısından başka acı bilmeyesiniz.
Ankara, 13.06.2017 İbrahim Kilik
Ayrıca acı kahvenizi yudumlarken okuyacağınız bu şiiri de günün ikramı olarak kabul buyurursanız bahtiyar olacağımız hususunda sizi temin ederiz...
Kahve Tadında Hüzün
Kahverengi hayaller bir güldeki naz misal
Ateşle su buluşur seremoni emsalsiz
Fağfuri dudakta sır başka bahara visal
Kahve damağı burar hatırda bırakır iz
Kahve tadında hüzün ince eler sık dokur
Mırra ayrı bir fasıl dudak özenle okur
Ömrün sükût deminde şarkılar söyler hazan
Güfteler ince sızı besteler dokunaklı
Kahve acısı ile süslenir yaşanan an
Bir çelme ile geçer bu demde gönül aklı
Kahve tadında hüzün ince eler sık dokur
Mırra ayrı bir fasıl dudak özenle okur
Fağfuri ince ele pek de güzel yakışır
Fincanın nağmesinden dudaktaki bergüzar
Bir rayiha yayılır duyanın gözü ışır
Belkıs’ın ikliminden hayal getirir rüzgâr
Kahve tadında hüzün ince eler sık dokur
Mırra ayrı bir fasıl dudak özenle okur
Kahve tadında hüzün işlenir hurufatla
Mazi ile atinin hatırı kucaklaşır
Anlatılır bu öykü şiir denen sanatla
Güzellik ikliminde insan sona yaklaşır
Kahve tadında hüzün ince eler sık dokur
Mırra ayrı bir fasıl dudak özenle okur
Ankara,14.06.2017 İbrahim Kilik
YORUMLAR
"Gönül ne kahve ister, ne kahvehane.
Gönül sohbet ister, kahve bahane."
Kahvaltı kavramının kahve altı açılımı da mânidar
Kahve elbette bir değerdir, kültürdür
"Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı olur" sözü akıllarda
Bir nevi "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" sözü misalidir
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket hocam
Saygı ve selamlarımla...