- 620 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÖLGELER BİLE EDEBİNİ YİTİRMİŞKEN...
Gün bekler mi usul’un kucağında,
İnler mi devran,
Sızım sızım mecraların koynunda,
Merhem niyetine yârin tek sözü,
Okuduğu hutbelerinde melek gözlü kelama sırdaş
Kırık bir dizede okşarken başını elemli gölgemin
Sonra da sormazlar mı,
Neyin derdi bunca,
Yok mudur çözümü rahminde ıssızlık biriktiren gök kubbe.
Salâvat getirdim kırmadan dümeni,
Sus eyledim nazarında evrenin
Yetmedi büküldüm inceden inceye,
Evrilirken bahtın közü.
Tüm sessizlik en derin çığlıktan da öte…
Yüzümün evrelerinde, kanıksanası gözüken ama suç mahalli iken kelamın dibi tutan, o yanık mektup. Başı yanık olsa iyi ya da ucu, belli ki yanık kelamların dürtüsünde, sancak bellediğim ve ben beyaz bayrağımla, fırtınalar biçen evrende kaydı olmayan imge yüzlü şiir tadında yüksündükçe yalan beyanlardan.
Fıtratımda gizli, tümcelerin derdi de bitimsiz, kayıp mutluluğumu çalanlara da yok sözüm lakin sırdaşların sırlar yüklü hayatlarında, ayan beyan o kutsal rabıtayı sunmaları yine gizin mahremini, mutluluk nidalarıyla, serkeş bir tınıda da raks ederken dolambaçlı ruhlar cumhuriyeti.
Anıtlar dikebilirim onca ihanete.
Sözcüklerden desen de çizerim hele ki içime rahmet okumaktan aciz gölgeleri de görmezden gelip.
Belki de şerh düşerim her yeni güne hele ki miladımı kundaklayanlara biat, yeni milatlar edinirim şiir akşamlarında.
Gölgeler bile edebini yitirmişken…
Ben ki; evrenin sunumuna kayıtsız kalmayıp inanmışken insanlara…
İnsanlar ki; çöküşün ayak izlerinde sırıtkan seyirler yüklemişken doğmamış şiir çocuklarıma.
Annemin izindeyim hem de tek bir detayını ihlal etmediğim.
Babamın kuramlarında kurulmuş dünyamın ilk ve son tanığıyım: hanidir esefle kınanan rüzgârın seyrinde ve her nasıl oluyorsa, tüm çökkünlüğümü yazarak yok saydığım ve sonra da tek tek diyet ödediğim evrenin artık kaçıncı evresiyse ve mübarek ramazan ayına tanıklık ederken gökyüzündeki dolunay.
Yıldızlar çatık kaşlı epeydir; belki isim babam iken rahmetli büyüğüm ve ben her nasılsa kanıksamışken yıldızların parlaklığını.
Gülüm/semeler eklenmeliydi oysa hele ki rahmete biçilen kılıf sevgi kadar vazgeçilmez bir rüya iken, bana öğretilenden dolayı değil de üstelik: bilakis, nidalar kovuşturan sıcak iklimlerde, saçı örgülü o küçük kız çocuğu ve aradan asırlar da geçse, içinin kıyımlarına inat aşkın kıyamında bir ritüelmişçesine ayin süreçli sevda şarkılarının.
Edimsiz yüreklerde pusula üstelik iç karartan bir günlük iken her devşirme günde ve gözü yaşlı ülkemin karanlıktan asla haz etmediği gerçeğine nazire eden içimin dilimlerinde, reşit cümleler arama telaşım.
Ne münafığın laneti, ne gâvurun kehaneti, ne de dolduruşa gelmeye razı onca insan hele ki milyonların gerçeğine asla toz konduramazken melek yüzlü kelamlarda biriken onca yürek üstüne üstük asılı bulutlardan nemalandığım kadar da aşikâr.
Eğer ki anlamsızlık kaydına şerh düşen bir imge ise sayfanın ve ömrün de tam ortasında sakladığım… ve eğer ki, bayat bir espri ise tümden gelen coşkumun ansızın ikiye bölündüğü ve hangi sulh mahkemesi ise beratıma karar kılan… ve işte nasiplendiğim; yüreğimin en derininde çörekli o acı bu da yetmezmiş gibi, evrenin ve insanlarında kayıtsızlığından üstüme oluk oluk akan… soru babında eşlik eden ne bir duygum ne de düşüncem var iken ama yalıtıldığım hangi dost meclisi ise, bire bir gönlümden kayıp giden nice yıldız tadında… kiremit tozlarına bulaşan iri gözlü mübalağalar sayesinde tüm tekerlemeleri de yok sayıyorum aklımın yorganına sığınıp yine kelimelerim ayağıma kadar uzanmışken ve lahit bildiğim kirli kahkahalarında uzak, şakıyan bülbül namelerine yakın bir gül bahçesine düşmesi adına yolumun…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.