- 9796 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SAMİMİ ŞUURLU MÜSLÜMAN OLMAK!
Allah’ın dini İslam’a mensup olduğunuzdan dolayı mutluluk duyarak ne kadar şükretsek azdır. Ancak samimi, dürüstçe engin, yüce inancımızı yaşayabiliyor, bu manevi atmosferi doya, doya soluyarak içimize, hücrelerimize kadar çekebiliyor, hayatımızın tüm alanlarına uygulayıp istifade edebiliyor muyuz…Yoksa ömür sermayemiz boşa mı gidiyor? İslamı sadece dilimizle değil gönlümüzle, bedenimizle, ruhumuzla Allaha yaklaşmanın, rızasını kazanmanın gayretinde olarak yaşamalı değil miyiz? İslam iki dünyanın kılavuzu, reçetesidir. Her iki hayatın öznesi de Kuran’dır! İnanç bir ruhtur, manevi bir bütünlüktür…
Günümüzde modern bir cahiliye dönemi yaşanıyor. Dinden, imandan, ilimden, fenden uzaklaşan araştırıp, okuyan, sorgulayan toplum ve kişilerden ziyade, düzene ayak uyduranlar, kitaba uyanlardan ziyade kitabına uyduranlar çoğalmakta... Bir cahiliye âdeti olan mal, evlat, makam, unvanla gururlanma, dünya hırs ve tamahı asabiyet, kavmiyetçilik, ırkçılık ve tefrika almış başını gidiyor. Bunlara karşılık Kuran ve sünnet ışığında fedakârca mücadele edenlerimiz de az değil. Okumanın, ilmin, aklı kullanmanın, bilime, hikmete, yüksek ahlaka, adalete bağlı kalmanın önemini vurgulayan kahramanlar da cemiyetin motoru olma yolunda ve gayretinde yollarına devam ediyorlar.
Allah tarafından insanlığa müjdeci, uyarıcı ve kurtuluş rehberi olarak bahşedilen yüce Kuran’ı ne kadar anlayabildik. Ramazan’da radyolarda, televizyonlarda gönül sohbetleri, dinî konular anlatıldı, hatimler okundu, camilerin minarelerine güzel ve anlamlı mahyalar yazıldı. Ramazan’da yaşananlar hatimler, mübarek geceler, sadakalar, ezanlar, namazlar, oruçlar, zekatlar, haclar güzel iyi de bunların şuurunda mıyız? Hayata anlam katan vahiy merkezli bir İslam’ı yaşayabiliyor muyuz? Bir geceye, bir güne, bir aya sığdırılan bir İslam değil, hayatın her anına ve alanına uygulanan bir islamı anlayışta olmalıyız. Ramazanlaşan insanlardan değil İslamlaşan insanlardan olmalıyız…
Ne diyor elin adamı “Kur anı Müslümanların elinden almayın akıllarından, gönüllerinden ve vicdanlarından alın” Yani tatbik edilmeyen bir kitap haline getirin ki, bir işe yaramasın diyor. Kuran sadece düşüncelerde kalan değil yaşanan ulvi kitap olmalıdır. Kuran’ın; okunması, anlaşılması, yaşanması ve tebliğ edilmesini de çok önemseyen Akif bu konuda bakın neler diyor:
Çünkü biz bilmiyoruz dini. Evet, bilseydik, / Çare yok, gösteremezdik bu kadar sersemlik.
“Böyle gördük dedemizden!” diye izmihlali / Boylayan bir sürü milletlerin olsun hali,
İbret olmaz bize, her gün okuruz ezber de! / Yoksa bir maksat aranmaz mı bu ayetlerde?
Lafzı muhkem yalnız, anlaşılan, Kuran’ın: / Çünkü kaydında değil hiçbirimiz mananın
Ya açar Nazm-ı Celil’in, bakarız yaprağına / Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin, / Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için.
Ramazan manevi bir mevsimdir. Bu mevsimden nasiplenmeyi dileyerek, Kuran’dan istifade etmeyi ve Kuran’ın şuuruyla yaşamayı dileyelim, isteyelim...
İnsanın ruhuyla bedeniyle bütünleşen bir İslamı anlayış ve yaşayış ne güzeldir. Yoksa buz kalıbındaki buzun erimesi gibi ameller boşa gidebilir… Bugün yeniden İslamı öğrenmeye, yaşatmaya, cemiyette İslam Rönesans’ını yaşamaya, yeni bir hayata talip olmaya başlamak, yeniden doğuşun müjdecisi olacaktır… Yeniden doğmaya, köhnemiş adamdan, yeniden dirilmeye, yepyeni insan olmaya karar vererek çalışmalıyız ki, kurtuluş ve mutluluk bize ulaşsın.
Cennetini oluşturmazsan başkasının cehenneminde yanarsın! İradelerimizi sadece ve sadece Allah’ın iradesine tabi yapıp boyun eğmeliyiz. Allah’la kul arasına girilmesine müsaade etmeden, amellerin sorgulanmasına kalkmadan, dini siyasete alet etmeden mutlu bir hayat yaşamak, sağlam inançtan ve toplumdan geçiyor. Allah’tan başka mutlak itaat edilecek kimseyi tanımadan itaati, kulluğu veya bağlılığı kişilere değil ilkelere ve inanca yapmak gerektiğini düşünerek aklımızı ve kalbimizi diriltmemiz lazım. Hakkı, hukuku, doğruyu tebliğ edeceğiz. İnsanlara düşünmeyi hakikati öğreteceğiz. Aklı kullanmayı, akıl yürütmeyi, cihat’ı ‘mücadele’ ruhunu öğreteceğiz. Ancak kurtuluş bu sayede olur…
Kaybedilenler boşa geçen zamanlar geri gelmeyeceğine göre günü, hayatı manasına göre kulluk bilinciyle barışık yaşamalıyız. Ölüm gelmezden evvel ölmenin manasını kavramalıyız.
“Öyle bir hayat yaşa ki olsun
Mevtin sana hânde, âleme mâtem.” (Yahya Kemal)
Şu dünyada kimi Yusuf olacak, kimi Züleyha, kimi Musa olacak, kimi firavun. Kimi nemrut ve ateşi olacak, kimi İbrahim, kimi de o ateşe su taşıyan karıncalardan olacaktır. Hak var batıl var, cennet var cehennem var, inanan var inanmayan var. Bizler yeter ki, cahil Müslüman olmayalım. Ey Allah’ım bizleri iman, kimlik ve kişilik fukaralığından, değer kaybından koruyarak rızana uygun bir hayat yaşamayı nasip et.
Ya Rabbi, semalarımızı ezansız ve bayraksız, bizleri hürriyetsiz, insanlarımızı da ilim ve hikmetsiz bırakma! Aklımızı, nefsin ve öfkenin esiri olmaktan koru. Bizlere din- devlet-vatan-millet bütünlüğüne ulaşmamızı nasip et, içimizdeki umut ışıklarını yeni hedef ve yeni heyecanlarla bütünleştir…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.